CHP Gaziantep Milletvekili Opr. Dr. Bayram Yılmazkaya, ülke kamuoyunun gözü önünde yapılan saldırılara, tehditlere, ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen kişilerin, kin ve nefret söylemlerine karşı Adalet Bakanlığının ve Cumhuriyet Savcılarının gerekli adımları atmamasını “çok vahim” olarak değerlendirdi. CHP Gaziantep Milletvekili Opr. Dr. Bayram Yılmazkaya, kin ve nefret söylemleriyle ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen kişilere soruşturma başlatılmamasıyla ilgili savcıların kendi asli görevlerini yerine getirme noktasında bazı çekinceleri olduğunu öne sürdü.
“Sevda Noyan adlı bir şahsın katıldığı programda “Cebimde listem hazır. Ailemiz en az 50 kişiyi götürür” söylemi ve son dönemlerde bunun gibi birçok tehdit örneğinin yaşandığı ülkemizde ‘yargı görevini neden yerine getirmiyor?’ sorularını akıllara getiriyor” şeklinde konuşan Yılmazkaya konuyla ilgili olarak açıklamasını şu şekilde sürdürdü;
“Ülkemizde muhalefeti tehdit etmek o kadar sıradanlaştı ki, telefonunu eline alan, ya mermi ya da silah fotoğrafı ç ekip istediğini tehdit edebiliyor. Bununla ilgili savcılık makamı bir işlem yapmayınca, cezasız kalan bu fiil toplumun geri kalanına kötü örnek teşkil etmekte, suça meyilli insanları bu yönde teşvik etmektedir. Kamuoyu vicdanını yaralayan bu saldırılarla ilgili bir soruşturma, inceleme veya herhangi bir işlem yapılmaması hukuk devletinin temel ilklerine ve savcılık makamının kuruluş amacına aykırılık teşkil etmektedir. Madem cumhuriyet savcıları görevlerini yerene getiremeyecekler, milleti tehdit eden birkaç çapulcu kadar cesaretli olamayacaklar o zaman savcıların önünde bulunan “cumhuriyet” sıfatının ne anlamı kalır? Cumhuriyetin ilk yıllarında hukuk devrimi sürecinde yeni yasalar çıkarılırken savcılara cumhuriyet sıfatının verilmesindeki amaçta, hukuk devletinin güvencesi olarak, millet ve devleti kucaklayan cumhuriyet adına hesap soracak milleti, devleti ve cumhuriyeti koruyacak olan cumhuriyet savcılığının kurulması oldu. Cumhuriyet başbakanı, cumhuriyet bakanı, cumhuriyet milletvekili, cumhuriyet müsteşarı, cumhuriyet valisi/kaymakamı, cumhuriyet emniyet müdürü” denmiyor da, neden savcı için “cumhuriyet savcısı” sıfatı kullanılıyor? Hukuk devrimi sürecinde yeni yasalar çıkarılırken bu çalışmanın başında dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un hazırladığı taslaklarda “savcılar” için “cumhuriyet savcısı” ifadesinin yer alması o dönem büyük tepkilere neden olmuştu. ‘Neden büyükelçi, müsteşar, vali, emniyet müdürü, yargıç için “cumhuriyet” sıfatı yok da sadece savcılar için olacak?’ tartışmaları Atatürk’e kadar ulaşır. Atatürk, Adalet Bakanı Bozkurt’tan “cumhuriyet savcısı” sıfatını açıklamasını ister. Bozkurt, genç cumhuriyete ışık tutacak şu tarihi açıklamayı yapar; ‘Devletin her kademesinde olanlar yanlış yapabilirler. Hukuk dışına çıkabilirler. Onlara millet, devlet ve ikisini de kucaklayan cumhuriyet adına hesap soracak olan savcılardır. Onun içindir ki sadece savcılar için cumhuriyet savcısı denilmelidir. Gün olur, Cumhuriyet’i korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, büyükelçiden, validen bile hesap sormak gerekebilir. İşte onun için, Cumhuriyet Savcısıdır!’ der. Savcılara “cumhuriyet savcısı” unvanının verilmesi ve bu unvanın içinin de “yetkiyle” doldurulması işte böyle başlamıştır. Savcıların, “cumhuriyet savcısı” görevlerini içi dolu, tam yetki ve sorumlulukla yapabilmeleri için yolları açık olmalıdır. Hukuk devletinin güvencesi olan cumhuriyet savcılarımız daha yürekli ve daha cesur olmalıdır. İktidarlar ve hükümetler, seçimle gelir seçimle gider ama devletin savcıları kalıcıdır. Cumhuriyet savcılarımız, vatan, millet, cumhuriyet, devlet, hak, hukuk, adalet, özgürlükler gibi kutsal değerlerin adalet terazisindeki koruyucusudur, denge unsurudur. Onun için savcılarımız iktidarlara göre değil, cumhuriyetin onlara yüklemiş olduğu tarihi misyona göre adalete göre hareket etmelidirler. Tüm Baskı ve Tehditlere Rağmen CHP Doğruyu Söylemeye, Adaleti Savunmaya, Hırsızlığı-Namussuzluğu-Yolsuzluğu Deşifre Etmeye Devam Edecektir.”
Yılmazkaya, son dönemlerde sosyal medya ve basın yayın organları üzerinden gazetecilere ve muhalefete yönelik saldırı ve tehditlerle ilgili şu açıklamalarda bulundu;
“Özellikle AKP İktidarının kutuplaştırıcı söylemleri ve politikaları yüzünden son dönemlerde muhalefet liderlerinin linç edildiği, grup başkanvekillerinin, milletvekillerinin, il başkanlarının ve gazetecilerin ölümle tehdit edildiği güzelim ülkemde, doğruyu söylemek, adaleti savunmak, hırsızlığı-namussuzluğu-yolsuzluğu söylemek maalesef suç olmuştur. Muhalefet etmenin, cumhuriyet değerlerine sahip çıkmanın cezalandırıldığı bir düzen kurulmuş! Bu düzen halkın düzeni değil! Bu düzen emekçinin, işçinin, garibanın değil! Bu düzen köylünün, çiftçinin, esnafın düzeni değil? Ana muhalefet partisinin örgütünün ve yöneticilerinin, il- ilçe başkanlılarının, milletvekili grup başkanvekillerinin ve hatta Genel Başkanın tehdit edildiği ülkemizde demokrasiden, özgürlüklerden, adaletten, şeffaflıktan söz etmemiz mümkün değil. Adalet ve İçişleri Bakanlığı kendisinde olan AKP İktidar yargıyı ve kolluk kuvvetlerini kendi çıkarları doğrultusunda hukuk dışı yönlendirme konusunda hiçbir beis görmemektedir. Muhalefet eden, gerçekleri söyleyen, gazetecilik yapan her kesi bu iki unsur üzerinden tehdit ettiği gibi baskı kurmaya zaman zaman şiddet uygulayıp farklı şekillerde gözdağı vermektedir. Hak ve hukuku her şeyin üzerinde tutan, baskılara boyun eğmeyen Cumhuriyet Halk Partisi doğruyu söylemeye, adaleti savunmaya, hırsızlığı-namussuzluğu-yolsuzluğu deşifre etmeye devam edecektir. İktidarın tüm baskılara rağmen HAK-HUKUK-ADALET mücadelesinden asla vazgeçmeyecek olan Cumhuriyet Halk Partisini kimse yıldıramaz, kimse korkutamaz.”