Özel Haber

SAYGISIZLAŞTIK

Nedeni çoğu kişilere göre ekonomik sıkıntılara dayalı gerginliğe bağlanıyor

SAYGISIZLAŞTIK
19-10-2018 11:21
Gaziantep

Alış-veriş merkezindeki tezgahtarından otobüsteki yer vermeyen gencine, trafikteki magandadan mahalledeki bakkalın tutumuna kadar insanlardaki gergin ruh hali çoğu kez çekilmez hale geliyor. Acaba saygısızlaştık mı, saygı mı bekliyoruz yoksa saygı kavramının içi mi boşaldı?

Saygı kavramı sürekli güncelliğini koruyor. Son günlerde daha da artan hayvanlara yapılanlar, toplu taşıma araçlarındaki tahammülsüzlükler, gergin tezgahtarlar, trafikteki magandalar gibi insanların saldırganlaşarak karşısındakinin kişilik haklarını yok sayması, duyarlı kişiler başta olmak üzere topluma kanayan bir yara olarak daha da açılarak yer etmeye başladı.

“Önceden otobüse binildiğinde kimse telefonunu bile açmazken, şimdi sadece biraz daha kısık sesle konuşun” uyarısının yapılması ise bazı şeyleri toplumun çoktan kabul ettiğinin göstergesi olarak belirtiliyor.

SAYGI BEKLEDİKÇE SAYGISIZLAŞIYORUZ

Bazı kesimler bu gerginlik halinin insanların ekonomik ve sosyal yaşamlarındaki sıkıntılarının bir dışa vurumu olarak görseler de bazı kesimler ise tamamen eğitime bağlı olduğunu savunuyor. Akademik kesimler ise insanların kendilerine saygı duyulmasını beklediklerini bunu bulamayınca saygısızlık yaptığı görüşünde ısrarcı.

BELİRTİLEN GÖRÜŞLERDEKİ ORTAK NOKTA AİLEDEN KAYNAKLANDIĞI

Saygısızlaştık mı? Saygı görmek mi istiyoruz? Saygı kavramının içi mi boşaldı?

İşte bu konuyu araştırırken görüş aldığımız kişilerin büyük çoğunluğu saygının ailede başladığını ve çocukların anne ve babalarını örnek aldıkları noktasında birleştiler. Çocukların kendi haklarını korumak isterken bencilleştiklerini ve bir türlü dengeyi sağlayamadıkları konusunda hemfikir oldular.

Konuyla ilgili bazı görüşler ise şöyle:

SEVGİ YAŞAR

Saygı, bir toplumda ki en önemli değerlerden biridir. Mutlu ve huzurlu bir toplum olmak için saygılı bireyler olmayı öğrenmek ve uygulamak gerektiğine inanırım, bu da ilk önce aile içinde başlar. İnsanların önce kendilerine saygı duyması gerekir. Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir davranışı, başkasına yapmamak, karşımızdaki kişilerle empati kurmak saygılı bir insan olmamızın temelidir diye düşünüyorum. Toplum olarak gün geçtikçe bencilleşen, menfaatlerini ilk sıraya koyan insanlar olmaya başladık, sabır anlayış kavramlarını yitirir olduk. Çocuklarımızı daha özgür yetiştirirken onların daha da bencil olmasını başkalarının haklarından çok kendi haklarını arayan bireyler olmasını sağladık aradaki dengeyi kurmakta zorlanıyorlar. Zaman zaman yetişkinler olarak da ezilmişliğin, özgüven eksikliğinin, ben bilirim, ben haklıyımın bilinç altı kodlarının dışa vurumu olarak saygısızlığı yaşıyoruz. Din, dil, ırk, fakir, zengin, makam, mevki gibi bir çok ayırıcı unsurları hayatımıza katmadan, insanı insan olarak görerek aynı hak ve eşitliklere sahip olduğunu bilerek, daha fazla empati kurarak ve en basitinden kendimize yapılmasını istemediğimiz hiç bir şeyi başkalarına yapmayarak, sevgiyle hoşgörüyle, anlayışla bakan insanlar olursak zaten saygılı insanlar olacağımızı düşünüyorum. İkili ilişkilerde insanlar kendi tavır ve davranışlarıyla gösterdikleri sevgi ve saygı karşılığında saygınlık kazanırlar. Otoriteye duyulan korkudan doğan göstermelik saygı her zaman geçicidir önemli olan sevgiyle doğan saygıyı kazanabilmektir ve bunu da insanlar kendileri saygılı davranarak oluştururlar. Saygısızlık örneklerinden söz etmeye hiç gerek bile yok, bu tip saygısız davranan kişilere saygı çerçevesi içinde sakince karşılık vermek ya da hiç vermemek en iyisi diye düşünüyorum. Adil, dürüst, açık ve net, herkesi kendi gibi görüp hakkaniyetli davranan kişiler saygı görürler. Saygı kavramı insanlarla sınırlı değil tabi ki ama kendine ve diğer insanlara saygısı olan insanın, doğaya, topluma farklı düşüncelere kısacası her şeye saygısı olacaktır diye düşünüyorum. Saygıyla…

NERGİS DURU

Değişen dünya ile birçok şeyi yitirdik. Değerlerimizi yitirdik en başta. Oysa bir toplumu ayakta tutan kültürleri ve değerleridir.

Ekonomik değerler peşinde koşarken manevi değerlerimizi yitirdik. Bu yiten değerlerden biri de saygı.
Bizler, büyükleri sayıp küçükleri severek büyüdük.
Su küçüğün, söz büyüğün denilerek dinlemeyi öğrendik.
Bayramlarda büyüklerimizi ziyaret edip ellerini öptük.
Otobüste bizden büyüğe yer verdik.
Karşımızdakini, sözünü kesmeden dinledik.
Komşularımızın acısına, sevincine ortak olduk.
Bankada ya da alışverişte sabırla sıramızı bekleyip başkasının hakkına saygı duyduk.
Dünyanın hızla değişimiyle bizler de değerlerimizi yitirdik.
Saygıyı yitirdik. Büyükleri ziyaret etme yerine tatile gitmeyi tercih edier olduk.
Bir an önce işimizi bitirmek amacıyla bizden öncekilerin önüne geçmek için her yolu denemeye koyulduk..
Otobüslerde büyükleri görmezden gelip onlara yer vermek yerine kafamızı başka yöne yana çevirmeyi tercih etmeye başladık. Çocuğumuz rahat yolculuk etsin diye , onu kucağımıza almayıp büyüğü ayakta tutar olduk.
Çevreyi kirleterek doğaya saygısız hale geldik.
Kısacası,sevmeyi unuttuğumuz için saygıyı da unuttuk.
Oysa bizler , Sait Faik'in "Bir insanı sevmekle başlar her şey." sözünü kulağımıza küpe olarak takmıştık.
Ne oldu bize? Her şeyi yitirdik birer birer. Saygıyı da...

SÜREYYA SAĞLAM KABACI

Toplumumuzda sürekli bir saygı görme arzusu var. Bulunduğumuz her ortamda saygı görmek istiyoruz. Peki görüyor muyuz? Saygı derken neyi kastediyoruz? saygı ne demek? önce bu soruların cevabını bilmek gerekiyor. Örneğin; bir insan gittiği yerde öncelikli olmayı saygı olarak düşünebilir. Markette kasa sırasında ip gibi dizilmiş insanların bir kenara çekilip onu en öne geçirmesi (öne geçmesine ses çıkarmaması), hastaneye gider gitmez muayene olup çıkması, bankada sıra alır almaz işlem sırasının ona gelmesi gibi.
Daha pek çok örnek verebiliriz. Hiç abarttığımı düşünmüyorum. Çünkü hepimiz biliyoruz var böyle tipler. Her zaman zeki bir millet olduğumuzla övünürüz. Fakat ne hikmetse bu zekayı genellikle yasakları delmekte kullanıyoruz. Sonrasında bir kahraman edasıyla anlata anlata bitiremeyiz yaptığımız usulsüzlükleri.
Toplum olarak evrimleştik, yozlaştık, kötü bir şeyler oldu bize. Tahammülü olmayan insanlar yığını olduk. Bencilce yaptığımız şeylerin bir başkasının hakkını çalmak olduğunu, bilerek yapmaya devam ediyoruz. Onu bir "hiç" yerine koyduğumuzu "bak istediğimi yaparım" diyerek ezmeyi sıradan bir davranış haline getirdik. Saygısız, hoşgörüsüz, kalitesiz ve özellikle sevgisiz bir toplum olarak evrimleştik üstelik. Moralimizi bozacak bir olay yaşamak an meselesi oldu. Bu; arabaya park yeri ararken, yaya geçidinde beklerken, alışveriş yaparken ya da hiçbir şey yapmadan yolda yürürken bile karşınıza çıkabilir. Benim bu konuda düşüncem; insan kendi değeri kadar değer biçer diğer insanlara ve hayata.
Değerli insanın düşünceleri, davranışları ve yaptıkları ile tutarlıdır. Her zaman iyi niyet ile hareket eder. İster yalnız olsun ister bir toplulukta bulunsun herkes için hakkaniyet gösterir ve samimi bir yakınlık içerisinde olur. Dolayısıyla bulunduğu ortamlarda sakinlik ve huzur olur. Şimdi bu insanların çoğunlukta olduğu bir toplum düşünün. Sizce saygısız, can sıkıcı bir olay yaşanabilir mi? Hiç kuşkusuz insanlığın ve toplumun gelişmesi "değerli insanlar" sayesinde olacaktır. Yeter ki bu değere hepimiz mazhar olalım.

SEMA SAZAK KOÇ

Küçüklerimi korumak büyüklerimizi saymak ilkesini aklımıza kalbimizde kazıyarak büyüdük biz. O kadar güzel yürekli insanlar tarafından yetiştirildik ve eğitildik ki bu konuda çok şanslı bir neslin temsilcisi olduğum için müthiş gururluyum ve diyorum ki,  “Nerede o eski sevgiler saygılar. Kardeşlik, arkadaşlık, dostluk, sırdaşlık, komşuluk gibi paylaşımları bitirdik, sadece onlar ve bizler oluverdik. Aynı mahalleli olmak arkadaşlıkların, yan komşu olmak dostlukların başlangıç noktasıydı. Mahallenin abileri bütün mahalleliyi korumakla kollamakla sorumluydu adeta. Hele öğretmenlerimiz
onlar bizim velimizdi. Artik bunların yerini dolduran akıllı telefonlarimiz, bilgisayarlarımız var. Dünya ile iletişim kurabiliyoruz ne güzel. Dünyada neler oluyor anında öğreniyoruz... Ama çevremizde, komsumuzda neler oluyor bilgimiz yok, artık ilgilendirmiyor da zaten çünkü önemsemiyoruz.
Neden? Çünkü onların varlıklarına saygı duymuyoruz. Biz artık sokakta, otobüste, markette, hastanede vb. her yerde sadece kendimiz varmış gibi yaşıyoruz. Çünkü akıllı bir telefonumuz var onunla gizlenebiliyoruz.

NAZLI HAKTAN

Ne ara bu hale geldik, bu kadar değerlerimizi yitirdik. Çok sık sorgulamadan geçemiyorum. Neredeyse toplumca çıldırma ile çığırından çıkma noktasındayız. 
Bu değişim öncelikle ahlaki olarak bir çöküş halinde olduğumuzu gösteriyor. Bu çöküş diğerleri ile birbirimize saygıyı da alıp götürüyor. Bir yanımız bu geldiğimiz hali sorgulayıp toplumsal saygıya sahip çıkmak için çırpınırken, diğer yanımız öteden beri böyle imişiz, hiç bir şey yokmuş gibi davranmaya devam ediyor.
Ne kadar çok kendimize, egolarımıza, anlık heveslerimize odaklanır hale geldik ki, kişisel konfor ve kolaylık yaşama amacımız oldu. O da mutluluk getirmedi.
Bir başkasının hakkını almak, onu kandırmak, hatta ezebilmeyi ve saygımızı yitirmeyi maharet sayar olduk. 
Evimize gelen komşuya bir bir ziyafet ile ağırlarken, aynı komşu ile otopark yeri için boğaz boğaza gelmeyi kanıksar olduk.
Değişen düzenin böyle işlemesi ve bu şekilde algılanmasının bilinçli yapıldığını düşünüyorum. Bireyin akıp giden bu düzende benliğine sahip çıkamaması sunulanları, sorgulamadan kabullenmesi ile de sistem işliyor.
Giderek eğitimden ve öğrenmeden yoksun kaldığımız için, büyük bir hızla cahilleşme yanı sıra ahlaki bozulma artarken, bu toplumsal çöküşe bireylerin kendi adımlarıyla destek vermesi de ayrı bir ironiden ibaret.

SILA KÖMÜRCÜ

Saygı kavramı dejenerasyona mı uğradı? Tartışmaya açık ve kimilerinin çokça hayıflanabileceği bir konu. Tüm dünya gibi toplumumuz da gün geçtikçe kolektivizmden bireyselciliğe yöneliyor. Değişen yapıya adapte olma sürecinde X kuşağının “Saygımızı yitiriyoruz!” endişesi yaşamasını doğal buluyorum çünkü bizlere öğretilen saygı kavramı oldukça farklı. Önceki nesil saygının “hoşgörü” temeline dayandığı bir çağın değerleriyle büyüdü. “Hoş görmek” çok masum gibi görünse de altında yatan fikri düşündüğünüzde, kendi doğruluğundan emin olan insan kibriyle karşılaşabilirsiniz. Hoşgörü; azınlıklara, aykırılara ve ötekileştirilmiş insanlara ses etmeme politikasıdır en nihayetinde. Peki ya köhneleşmiş gelenekler, ataerkil düzenin getirileri ve toplum baskısı içinde özgür irademizle bir tutumda bulunamıyorken saygıdan bahsedebilir miyiz? Asla. Saygı; zorunluluktan uzak, var oluşa duyulan hürmetle, dünyada bulunan tüm renklerle ve sevgiyle mümkündür ancak.

HABER//AYSU YIKMIŞ

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER