KESK’e bağlı Eğitim-Sen Gaziantep Şube Başkanı Ali Ersönmez, yüksek öğrenime geçiş sınav sonuçlarına ilişkin düzenlediği basın toplantısında, “Sayısal, sözel ve eşit ağırlık puan türlerinden birer, yabancı dilden ise 5 aday 500 tam puan alarak birinci olduğunu sonuçlardan görüyoruz” dedi.
“Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından hazırlanan 2019-YKS sonuçlarına ilişkin verilere göre, TYT’ye katılan adaylardan yüzde 74,16’sı barajı geçerek 150 veya üzerinde puan aldı. Kadın adayların yüzde 77,21’i 150 ve üzerinde puan alırken, erkeklerin yüzde 71,24’ü barajı geçti. Burada kadına adayların LGS’de olduğu gibi başarılarının daha yüksek olduğunu görüyoruz. Bu da ayrıca sevindirici bir durum” şeklinde sözlerine başlayan Ersönmez şu ifadelere yer verdi;
“AYT’nin sayısal puan türünde ise adayların yüzde 39,34’ü barajı geçerek 180 ve üzerinde puan alırken,bu puan türünde adayların yüzde 60,64’ünün barajı aşamaması ciddi bir sorundur. Sözelde yüzde 75,49’u, eşit ağırlıkta yüzde 57,39’u barajı geçti. YDT’ye katılan adayların da yüzde 79,44’ü 180 ve üzerinde puan alma başarısı gösterdi.Sözelde durumun sayısala göre daha olumlu olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. TYT’de 13, sayısalda 38, sözelde 3, eşit ağırlıkta 5 ve dilde 26 aday, 550 ve üzerinde puan almış.( Ortaöğretim Başarı Puanı’nın 0,12 ile çarpılarak sınav puanına eklenmesiyle elde edilen puanlara göre, TYT’de tüm adayların en iyi yaptığı test Türkçe olduğu görülmektedir. 40 sorunun yer aldığı testte adaylar, yaklaşık 15 soruyu doğru yanıtlarken 25 soruyu yanlış işaretlemiş veya boş bırakmışlardır. TYT’de en başarılı olunan Türkçe testinde bile doğru yanıtlama oranı yüzde 37,5 ve doğru yanıtlanmayan oran ise 62,5 olmuştur. Bu ortalamalar ve istatistiklere baktığımızda eleme değil, eğitimde verimlilik veya gelişme olarak değerlendirilseydi öğrencilerin % 90’ı sınıfta kalacağı görülüyor. Bu sonuçların bir felaket olduğu eğitim uzmanları, eğitimciler, sendikalar ve veliler tarafından da belirtilmesine rağmen, MEB bir açıklama bile yapamamıştır. Bizce sessizlik başarısızlık itirafıdır. Çünkü bu sınav sonuçları okul öncesinden liseyi bitirinceye kadar ülkemizdeki eğitimin aynası olmuştur. Yükseköğretim Kurumları sınav sonuçları açıklandı, öğrencilerimizin kişisel sadece puan ve yüzdelik dilimleri dışında bir sonuca ulaşamıyoruz. Sınav merkezli, eleme anlayışlı bir eğitim anlayışı kabul ettiğimiz bir anlayış değil, her bireyin yetenek, beceri, istek, seviyelerine göre okul türlerine yerleşmesi talebi hayata geçirilmelidir. Ancak ülkemizde eğitimin aşamasında “sınav merkezli sistem” sürüyor, ona göre değerlendirmek durumunda kalıyoruz.”
Ersönmez daha sonra şu şekilde konuştu;
“ÖSYM tarafından yayınlanan istatistiklere baktığımızda il il, ilçe ilçe veya okul türlerine göre bir başarı veya sıralama sonucuna ulaşamıyoruz. Yıllardır bu durum yaşanmakta ve sürekli il il değerlendirme, okul türlerine göre değerlendirmelerin sonuçlarının açıklanmasının, eğitimde gerçek sorunlara ulaşma açısından önemini vurgulamaktayız. Ancak ÖSYM’nin istatistiklerinde sınırlı bilgilere ulaşabilmekteyiz. Yaşadığımız yerde, ilçede, ildeki eğitimin Türkiye’nin genel düzey içindeki potansiyelini her velinin, eğitimcinin ve öğrencinin bilmeye hakkı vardır. Eğitim geleceği açısından il il sonuçların değerlendirmesinin bir an önce kamuoyu ile paylaşılması önemlidir. İl İl sıralama sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmadan ilimiz, ilçemiz, mahallemiz, köyümüz ve Türkiye’nin eğitimdeki planlamaları, yapmak, tedbirleri geliştirmek mümkün olmayacaktır, gerçekle yüzleşmek zorundayız. MEB’in valiliklerin, kaymakamlığın, İl Milli Eğitim yetkililerinin, okul yöneticilerinin, eğitimcilerin, öğrencilerin, velilerin ve toplumun ülkemizin eğitimini ulusal ve uluslararası düzeyde ileri seviyeye taşımak gibi bir sorumluluğu vardır. Sosyal medyadan sadece bireysel başarılarla övünerek gerçekleri berdest edemeyiz. Bireysel başarı değil, tümden başarı eğitimin başarısıdır. Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) istatistikler baktığımızda belli sonuçları görebiliyoruz. Temel Yeterlilik Testi’nde (TYT) 14 bin 971 üniversite adayı sıfır çektiğinin sonucuna ulaşabiliyoruz. Bu durum can yakıcı bir sonuçtur. Çünkü eğitimde gelişme demek, “olduğun yerden ileriye taşınmadır ve her bireyin belli düzeyde bilgi, beceri, birikim geliştirmesidir.” Ancak bu kadar sayıdaki adayın sıfır çekmesi eğitimdeki yetersizlik, durağanlık ve gerilemeyi açıkça ortay çıkarmaktadır. Bir ana önce her gelen bakanın, siyasi iktidarın kendine göre değil, velinin ve öğrenicini ilgi isteğine göre; insani, yaşamsal, evrensel, bilimsel, eşitlikçi, demokratik bir eğitim modelinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Sürekli eğitimle oynanmadığı, tüm ulusal ve uluslararası eğitim deneyimlerinin açığa çıkarıldığı eğitim süreci başlatılmalıdır. Herkesin eşit ve kolay olarak ulaşabildiği cins eşitlikçi, nitelikli, kamusal, laik eğitim hızla hayata geçirilmelidir. Mutlu olabilecek, mutluluk yayacak, insanlığa, medeniyetlere, tarihe, doğaya, çevreye saygılı, farklılıkları zenginlik gören geleceği aydınlatan insan yetiştirecek bir eğitim modeli hayata geçirmeliyiz.”