Lise de bir edebiyat öğretmenimiz vardı.Ayşe Bartın.Nurlar içinde yatsın güzel hocam.Dilbilgisi,gramer adına ne varsa ondan öğrenmiştik.Ve birde Türkçemizi en güzel şekilde konuşmayı..
Yanından ayırmadığı bir cam kutusu vardı.Derse girdiği her sınıfta masanın üzerine kavanozu bırakınca öğrencilerin de rengi benzi atardı; ”ŞEY KUTUSU”
Kelime dağarcığı az olan,konuşurken kendini ifade edemeyen,derdini düzgün anlatamayanlar,yetersizler şey kullanır der ve her kullanana da kutuya para attırırdı.Şeyin kullanım amacının dışında kullanmak bizler için büyük suçtu.
Sözlülerde para vermemek için, konuşmadan çok “şey” kullanamamaya dikkat eder,ecel terleri dökerdik..Hele birde yazılılarda yanılıp ta şeyi bitişik yazarsanız….vay halinize…Hem para hem de azarın beterini yerdiniz.
Ama,öyle bir zamana denk gelmişiz ki öğrendiklerimizle öğretiler arasında sıkışıp arafta kalarak,kelimelerin kifayetsiz ve bir o kadarda yetersiz kaldığı yerlerde belki de en büyük kurtarıcımız “şey” oldu artık.
Gündemi takip etmek yerine dedi kodu programları, saçma sapan yemek yarışmaları,ipe sapa gelmeyen dizilerle oyalanmayı seven,okumayan sorgulamayan,internetin sadece sevgili bulmak için icat edildiğini sanan kitle mesela şey!
Kafasını kuma gömüp, etrafına olup bitenlerle ilgilenmeyerek “ben” merkezli yaşayanlar,ben gönlümü eğledim havalarında dolananlar da şey!
Gözünü para hırsı bürüyüp, dolandırıcılığı kendi adına mübah gören, dünyalık adına ne varsa tapan, fakir fukaranın seslerine kulaklarını tıkayanlarda şey!
El kadar çocuğa cinsel istismarda bulunacak kadar rezilleşen, sonra da şeytana uydum diyerek değerli oksijenimizi tüketen,aynı gezegende yaşamaktan haya ettiğimiz yaratıkta şey!
Zayıf karakterinin kadın döverek güçlendiğini zanneden, ama aslında zavallı bir korkak olduğunu itiraf edemeyen, niye yaşadığına halen anlam veremediğimiz zavallı yaratıkta şey!
Felaketi fırsatçılığa çeviren, her daim güçlünün yanında ayağının dibinde paspasçılık yapan,bunu da sözde uyanıklık olarak ortalarda dillendiren de şey!
Kadınlığın onurunu ayaklar altına atan, tarlasını başında taşıyarak bir soyunup anadan üryan dolaşan bir başını hocalar gibi kapatan, beyni yerine kıçını kullanarak küçülmeyi tercih eden kadın ırkının yüz karaları da şey!
Dini,milli,ahlaki değerleri suistimal edip ederek toplumu utanmadan aldatan,sözde din adı altından kandırılanları ekranlarda göbek attıran, zavallı beyinlere kabirde yanmayan kefen satarak lüks araçlardan inmeyen,kandırdıkları cezaevlerinde bedel öderken yurt dışlarında malikanelerde yaşayan, gerçekte de insanları din ile aldatarak dış güçlere hizmet ederek ülke bütünlüğüne birliğini parçalamak olan kansızlar topyekün şey!
Bir de genç kızlığın yüz karası,metresliğin reklamcısı,evli adam avcılarının idolü, medya maymunu “şey” ma var ki…bilemiyorum artık!!!
GÜNÜN SÖZÜ
Dört şey geri gelmez; söylenen söz, atılan ok, geçen zaman ve kaçırılan fırsat.
Hz. Ömer
TEBESSÜM
Kral biri, çok önemli bir konuşma yapacakmış. Halk şehir meydanında toplanmış. Kral kürsüye çıkmış, mikrofon başına gelmiş, tam ağzını açacakken bir ses duyulmuş:
- Hapşuuu!..
Kral sormuş:
- Kim hapşırdı?
Cevap alamayınca, muhafız kıtasına emir vermiş:
- Ön sırayı kurşuna dizin!..
Ön sıradakiler yaylım ateşine tutulmuşlar. Kral yine sormuş:
- Kim hapşırdı?
Yine cevap yok. Yine yaylım ateş. Bir süre bu böyle devam etmiş. İlk on beş sıradakilerin hepsi ölmüş. Aynı soruyu on altıncı sıradakilere sorunca; çelimsiz bir adam yerinden kalkıp, boynunu bükmüş:
- Ben hapşırdım sayın kralım!..
Kral korkudan tir tir titreyen adama bakmış; aradığını bulmanın rahatlığı içinde bağırmış:
- Çok yaşa!..
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?