En anlamsız bulduğum,hiç haz etmediğim hatta niçin kutlandığına bir türlü anlam veremediğim saçma günlerden birisi daha geldi geçti.Hatta bazılarının yüreğini de delip geçti.
Evladını kaybeden babalar..
Babasını erken kaybeden evlatlar..
Yıllardır evlat sahibi olabilmek için kendini heba eden aday babalar..
Evine ekmek götürmekte zorlanan,işsiz,boynu bükük babalar..
Özel! İlan edilen bu anlamsız günlerde daha bir buruk daha bir acı içine düşerler.Fütursuzca babaları ile gösteriş yapan,varlıklarını sosyal mecralarda insanların gözleri içine sokma yarışına giren benciller yüzünden bazı yaralar daha bir fazla kanar.Kanar da sel olur gider..
Yetim çocuklarımızın yüreğinin yakan babasızlığın özlemin acısında “babalar günü” kutlu olsun diyemiyorum; içim sızlıyor… Baba denildiğinde çok erken yaşlardan kaybetmiş birisi olarak benimde boğazımın düğümlendiği,sözlerin tükendiği bu günlerde çok fazla şeyler söylemeyip bir şehit çocuğunun babasına yazdığı mektubu da siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.... “Yine seni özledim.
Yine aklım karıştı baba.. Özlem aklı karıştırır mı? Bunu öğretmemiştin bana. Bugün benim doğum günüm. Şimdi sekiz yaşımdayım, büyüdüm erkek oldum ama hala anlamıyorum, sen neden yoksun baba. Önlük bana çok yakıştı. Senin hep görmek istediğin gibi pırıl pırıl bir öğrenci oldum, ama sen göremedin üzgünüm, çok üzgünüm baba. Karlı bir kış günüydü, seni bir tabut içine koymuşlardı. Yine çok yakışıklıydın. Derin bir uykuya dalmıştın. Çağırdım defalarca seslendim sana, cevap vermedin, küstüm sonra. Hani söz vermiştin. Kartopu oynayacaktık ilk kar yağdığında. Hava çok soğuktu, ama baba annem ağlarken oooyyy ciğerim yanıyor diyordu. İnsanın ciğeri nasıl yanar baba? Çok büyük bir kalabalık vardı. Herkes ama herkes ağlıyordu. Hep bir ağızdan « şehitler ölmez, vatan bölünmez » diyorlardı. Sen şehitsen ölmüş olamazsın. Ölmediysen nerdesin baba? Kocaman bir Türk bayrağına sarmışlardı tabutunu. Sen onu hep göklerde görmek isterdin.
Kutsal sevdam bayrağım derdin ya hani. Nedense biraz da kıskandım o zaman seni. Affet baba. Peki neden anlamıyorum hala. Şimdi sen öldün mü? O zaman vatan bölündü mü? Çok karıştı aklım baba. Vatanı kim bölmek ister ki. Bu günah değil mi? Dedem anlatırdı ya hep benim dedem Çanakkale de şehit oldu vatanı kurtarmak için derdi ya. O zaman büyük büyük dedem yok yere mi öldü? Neden tekrar vatanı bölmek istiyorlar baba? Bildiğim tek bir şey var ; o da sen yoksun yanımda. Annem çok özlüyor seni biliyorum. Babanla gurur duyuyorum diyor. İnsan gurur duyunca ağlar mı? Özleme alışır mı baba? Peki gurur senin yerine kardeşimi koklar mı? Beni maça götürür mü acaba? Biliyor musun baba, benim ciğerim yanmıyor elledim sıcak değildi fazla. Hem duman da çıkmıyor. Ama içimde bir şey var. Seni her düşündüğümde orası çok acıyor, sızlıyor, sanki kopacakmış gibi oluyor. Sanki birileri devamlı kalbimi sıkıyor. Galiba sen yokken hep hasta oluyorum baba. Bu acı nasıl diner? Ellerin ellerimi nerde bekler? Koşabilmek için seninle yollar bizi nasıl özler? Vatanı hangi canavar böler? Onlara senden başka kim dur der? Gel de anlat bana. Anlat, öğret ki bende şehit olayım baba.. Affet bizi yetimim, ne olur affet!
GÜNÜN SÖZÜ
Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum. Can Yücel
TEBESSÜM
İsa Mesih, bir gün çölde gezinirken, ağlayan bir ihtiyar görmüş ve yanına yaklaşıp, derdini sormuş. ihtiyar: - Kaybolan oğlumu arıyorum ama artık umudu kesmek üzereyim..deyince İsa Mesih yaşlı adama acımış ve: - Oğlunu beraber arayalım..demiş. ve sonra sormuş: - Peki, oğlunu tanıyacağımız bir işaret, bir iz var mı? mesela doğum lekesi filan... ihtiyar: -Evet, oğlumun ellerinde ve ayaklarında çiviler vardı... İsa Mesih'in gözleri dolmuş ve haykırmış: -Baba!!! İhtiyar da haykırmış: -Pinokyo!!!