İnsanın hayatında güvenle yaşayabilmesi için, iyi bir doktora olduğu kadar, iyi bir avukat arkadaşa da ihtiyacı vardır. Kapınızın ne zaman, kimler tarafından zamansızca çalınacağının belirsiz olduğu dönemlerden çok geçtik. Halen de geçmekteyiz.
İnsanı insan yapan en büyük erdemlerden birisi, düşünebilmesi ve düşündüklerini dile getirebilmesidir. İnsanoğluna bahşedilmiş bu ayırt edici özellik, doğru ve etkin kullanıldığında onu diğer tüm canlılardan üstün kılmaya yeterlidir.
İnsanoğlu, problemlerini aşabilmek için, hukuk düzenini oluşturmuştur. Hukuk insanlığın temel taşıdır, olmazsa olmazıdır, evrensel bir kurumdur.
Hukukun üstünlüğünü, önemini ve insanlığın ona olan ihtiyacını düşündüğümüzde hukuku güneşe benzetebiliriz. İnsanlık onunla mutludur, huzurludur, yarınlar güvence altındadır. Karanlıklardan ondan aldığımız feyz ile kurtulur, aydınlığa kavuşuruz.
Her insanın renk, dil, din, ırk, ayrımı yapılmadan eşit sayılması, hak, adalet, özgürlük gibi insani değerlerin tam anlamıyla karşılığını bulması, sonuca bağlayamadığımız ihtilafların halli sadece hukuk şemsiyesi altında mümkün kılınmıştır.
Ne var ki günümüz Türkiye’sinde avukatlık mesleği, hukuk fakültesinden mezun herkesin olabileceği, ekstra bir eğitim bilgi ve tecrübe gerektirmeyen ve aynı eğitim ve öğrenimi almış hakim savcı ve diğer hukukçulardan daha alt bir statüye sahip bir meslek olarak algılanmaktadır.
Toplumdaki bu yanlış algının, bu meyanda savunma makamını temsil eden avukatların, gerek devletten ve gerekse toplumdan hak ettiği maddi ve manevi değeri görememesinin sebepleri, mesleki ve toplumsal hayattaki olumsuz ve eksik düzenlemelerdir.
Avukatlık mesleğinin hukuk fakültesini okuyanların hayallerinde canlandırdıkları o görkemli ve itibarlı hale ulaşması ve mesleğin geleceğinin geçmişten daha etkin olabilmesi için meslekten artık siyasilerin ellerini çekmeleri gerekmektedir..
Bugün hukukta, hukuk adamı da etrafını çevrelemiş baskılar ve yaptırımlarla can çekişmektedir.
Suçluların hak ettikleri cezaları almaması, hafifletici nedenler denilen bir absürt göstergenin cezaya olumsuz etkileri,hukukun yerinde ve zamanında işleyişinin gecikmeleri,suçluların boşluklardan yararlanarak aramızda dolaşıyor olmaları….Hukuka belki de en fazla ihtiyacımız olduğu bu dönemde güven iyice zedelenmiştir.
Adaletin küçüldüğü ülkelerde, büyük olan artık suçlulardır.
GÜNÜN SÖZÜ
HİÇ KİMSE, GÖRMEK İSTEMEYEN KADAR KÖR DEĞİLDİR!
İbn-i Sina
TEBESSÜM
Şehrin hayırsever vakıflarından birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler.
Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu: "-Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?" Avukat bir süre düşündü, sonra: "-Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?" Görevli utandı: "-Şey, hayır." "-Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu?" Görevli utancından kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti: "-Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?" Görevli yerin dibine geçmişti, sadece, "-Hayır, hiç bir bilgim yoktu ..." diye mırıldanabildi. Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti: "-Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?"