İsmi lazım değil,yabancı bir araba firması ceosu kendi markalarının neden en çok Gaziantep’ten satın alınıldığını anlamak için Gaziantep’e araştırma yapması için(kalitesi,sürüşü,özellikleri için tercih) gönderilmiş.Aylar süren çalışmadan çıkan sonuç; herkeste var,moda galiba bende alayım!
Gelişmiş ülkelerde özelliklede Kuzey Avrupa ülkelerine gitme şansınız olduysa trafikte korna çalmanın yasak hatta ayıp olduğunu görürsünüz.Değil kırmızı ışıkta bizim fırlamalar gibi basıp geçmek,ışık olmayan yerlerde dahi sürücüler kendi öngörülü kurallarıyla hareket ederler.
Oysa bizde daha aracın başına geçerken pimi çekilmiş bomba gibi bildikleri bol argolu kelime hazineleri ile trafiğin içine dalıverirler. Sorsan kendisini birkaç kelime ile zor ifade eder,kavgada argoları döktürürde döktürür.
Sola dönüşlerin yasaklandığı,her geçen gün araç sayısının arttığı, yolları dar yeşil alanları geniş trafik çilemizde,kibar sürücülerimiz daha ışık kırmızıdayken kornaya asılmaya başlarlar.Hele birde arabası yeniyse!
Bendenizde yeni öğrendim, kornoların çalışında da trafik raconunda bir dili varmış;
Kısa ve tek olan; yerinden hemen kalk, arkanda ben varım.
Kısa ve ikili olan; bak halen duruyor…
Kısa ve ikiden fazla olan; çek arabanı kenara da alayım senin gadanı.
Uzun uzun çalanı ise; senin sülaleni……. Ve kavga başlar.
Son aşama;gelsin yumruklar,patlasın silahlar,bizim burada kavga var..
Oysa şehrin o basit yargısının aksine medenilik, gelişmişlik,araba modelinin çevreye dayılanmanın üstünlüğü ile değil, kişiler arsındaki mütevazi ilişkilerle,alçakgönüllülükle,hoşgörülüklerle olur.
Anlayana!
**
Adamın birinin, babadan yadigâr antik ipek bir halısı varmış. Satmaya karar vermiş. Ona göstermiş buna göstermiş, ama kimse talip olmamış. Sonunda zengin birini bulmuş ve ona götürmüş.
Zengin halıya bir bakmış ve sormuş; ''kaç para istiyorsun?'' adam cevap vermiş ''100 altın''. Zengin tereddüt etmeden tamam demiş ve çıkartıp 100 altın vermiş.
Adam sevinmiş. o sırada zengin sormuş ''bu halının kaç para ettiğini biliyor musun?'' adam cevap vermiş ''hayır bayım.''
Zengin devam etmiş ''en az 3000 altın eder.'' Adam susmuş. zengin sormuş, ''niye 100 altına verdin?'' adam biraz düşünmüş ve cevap vermiş, ''bayım bağışlayın ama benim bildiğim en büyük rakam 100!''
Günümüzde ,konuşma dili 150-200 kelime/ dakika ve okuma dili 200-250 kelime/ dakika iken, düşünme dili 1300-1800 kelime/dakika düzeyindedir.
Bu yüzden yeterince sözcük, anlam, kavram ve düşünsel bağlantıya sahip olmayan zihin kısır döngüde çıkmazları yaşayacaktır. Bu durumda, 200 kelime ile düşünen, 2000 kelime ile düşüneni anlamayacaktır.
Bazı düşüncelerin aksine, medeniyet yarışında sadece ve sadece dilin kadar varsın.
**
Bazıları ihtiyaca,güzergaha göre yol yapar.En uygununu kullanışlısını,hesaplısını ,kısasını düşünür.Bizde de torpilli binaların duruşuna zarar vermeyecek, sahiplerinin incitmeyecek,bilmem kimin arsalarını değerlendirecek yollar yapılır.Çok dırdırlanmayalım ama;sonuçta bütün yollar aynı yöne gitmiyor mu?
Aylardır yapımı süren,torpilli benzin istasyonlarına dokunmayayım derken köstebek yuvası gibi girişi çıkışı birbirine geçmiş mezarlık kavşağımız nihayet açıldı.
Görüşüm; Öylesine bir yol ki, gidin deneyin. Anlatılmaz yaşanır!
GÜNÜN SÖZÜ
AHLAK OLMAYAN BİR YERDE,KANUN İŞ YAPAMAZ.
TEBESSÜM
Temel bir gün Volkswageni ile giderken, kırmızı ışıkta duran bir Limuzine arkadan çarpar. Aşağıya inerek başlar adama yalvarmaya: "Abi kusura bakma, lütfen affet, gördüğün gibi garibanın tekiyim.". Adam, hasarın da fazla olmadığını düşünerek:"Tamam tamam, affettim hadi git" der. Her ikisi de arabalarına binerek devam ederler. İlerideki bir başka kırmızı ışıkta Temel tekrar Limuzine arkadan çarpar ve kafayı camdan uzatıp eliyle de sakin ol işareti yaparak: "Tamam abi, tamam. Benim, ben".
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?