YA UTANILACAK BİRİSİ GELİRSE..!!!

Merve Tanrıöver
Merve Tanrıöver
 YA UTANILACAK BİRİSİ GELİRSE..!!!
04-02-2019

Bu yazı gerçek bir hikayeden ibret alınarak, hayretler içinde yazılmıştır…

Yıllarca didinip çalışarak,gece gündür demeden ailesini geçindirip, çocuklarını güzel okullarda okutabilmişti.Çok yorulmuş,sıkıntılar çekmişti ama  emeklerinin karşılığını da alabilmenin hazzıyla mutluydu,huzurluydu.

Evlilik yaşlarına gelen çocukları için artık daha güzel bir semtte ve daha geniş bir eve taşınmaları için ısrar eden eşine önce direndiyse de ısrarları sonucunda pes etmek zorunda kalmıştı.Halbuki   iyi kötü bir evleri vardı işte.Daha geniş bir eve ne gerek vardı? Çocuklarını da okutmuş,şükür  iş güç sahibi yapmışlardı.Bundan sonrası artık gelin,damat ve torunları beklemek olacaktı.

Eski emektar evlerini satıp, on yıllık kredi de çekerek gerçektende geniş bir eve taşınmışlardı. On  yıl dediğin ne ki, çabucak biter. Bu demek oluyor ki yeniden çalışmak,ek iş yapmak..koşturmak.Bununla da bitmiyor.Yeni ev demek ,yeni eşyalar,yeni masraflar da demekti. En çok evin en gözde odası, misafir odasına harcanmıştı. Odaya giriş yapmak, sere serpe oturmak  öyle kolay da  değildi. Kapısı her daim kilitli,sadece temizlemek için açılan,evin yasaklı, özel izinle girilebilinen odası.İlk defa büyük kızına görücü geldiğinde girebildiği bu oda da misafirlerden çok ilk defa görebildiği eşyalarla ilgilenmişti. Zaten buda onun son görüşü oldu.Nişandır,düğündür,mevlittir … bütün merasimler iş olmasın,ev kirlenmesin diye dışarılarda yapıldı.Oğlanda da, küçük kızda da değişen bir şey olmadı.Gelen misafirler oturma odasında ağırlandı. Büyük oda açılsın  önerisi sunulduğunda  ise itirazla karşılaşılıp yeni eşyaların kirlenmesi bahane edilerek ” utanılacak birisi gelirse açılır..”itirazlarıyla karşılanıldı.

Kimdi bu utanılacak kişiler? Diğerlerinden farklı olan özellikleri nelerdi? Gerçi bir kısmının  eşinin altın günü ekibi olduğu bilinse de, diğerleri hakkında bir fikri yoktu.

Gün geldi ağır hasta oldu. Doktorlar çok yaşamazsın, dediler.Vasiyetler etti. Akrabalarımı cenazemde evime toplayın,memlekete haber salın.. diye.
Ve öldü…Gömüldü..
Taziye yerleri dolu olduğundan  aile son görevlerini yerine getirebilmek için  beklemeye alındı.
Oğlanlar,kızlar evleri kirlenir diye açmadılar.
Memleketten gelenlerin çoğu küsüp geri döndüler.
Eşi,yeni evinin, eşyalarının  kirlenmemesi için asla evine kabul etmedi.Özel günler için denilen büyük salon  belki böyle bir günde açılır umutları da suya düştü.Utanılacak insanlar silsilesi de gelebilirdi belki ama yine olmadı.Kapı önünde kurulması  için önerilen taziye çadırı bile yine yukarı gelen olur endişesiyle reddedildi.Şimdi taziye evi için sıra bekleniyor.
Üç günlük dünya da, üç kuruşluk eşyaları kirletmemek adına  üç gündür taziye evi bekleniyor…
Hayat işte..
Sonuç; Bu dünya da paran varsa yemeden gitme.Keyfince oturamayacağın evler için boş yere çalışıp ömür harcama.

GÜNÜN SÖZÜ

Büyük olmanın yolu da, deha gibi çalışma ve alın terinden geçer.
Albert Camus

TEBESSÜM

İki ev hanımı sohbet ederlerken konu kocalarından açılmış;

- Kocan sana para verir mi?

- Elbette verir canım!

- Nasıl para alırsın kocandan? Söyle de ben de öğreneyim yolunu.

- Çok kolay, sadece arada bir annemin evine döneceğimi söylüyorum.

- Eee?

- Hemen çıkarıp yol parasını veriyor.

**
Temel'in karısı vefat etmiş. Cenaze namazı kılınmış, cemaat tabutu sırtlamış tam camiden cenazeyi çıkartacaklar, tabut camiinin kapısına çarpmış. Tabuttan bir inilti duyulmuş. Hemen açmışlar tabutu. Öldü sanılan kadın yaşıyormuş. Hemen hastaneye götürmüşler ve kadın 10 sene daha yaşamış. 10 sene sonra kadın ölmüş. Yine aynı camide cenaze namazı kılınmış. Tam tabutu camiinin kapısından çıkartacaklar, birden Temel'in sesi duyulmuş: - Uşaklar gözünüzü seviyim şu kapiya tikkat edun da!

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?