Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Korana virüsün ilk görüldüğü 2020 yılı mart ayından bu yana neredeyse 3 yıl geçti. Bu dönemde süreçte hiç alışık olmadığımız şeylere şahit olduk. Yakınlarımızı virüs nedeniyle kaybettik aylarca evlere kapandık, işimizden olduk, psikolojimiz bozuldu. O günler geride kalsa da hem ekonomik hem siyasi hem de sosyal etkilerini halâ üzerimizden atamadık. Türkiye ekonomisinde de bir iki yıldır anormal şeyler oluyor. Dolar ve Euro önü alınamaz şekilde yükseldi. Kur korumalı mevduat sistemi denen bir uygulama ile doları bir miktar duraklatabilsek de bakalım seçim sonu neler olacak. Faizlerin düşürülmesi ile ucuz iş gücü oluşturup Türk Lirasını değersizleştirip ihracatı artırmayı hedefleyen bu ekonomik model ne kadar sürdürülebilir bekleyip göreceğiz. Alım gücü o kadar düştü ki artık maaşlarımızla temel ihtiyaçlarımızı zar zor karşılar durama geldi insanların büyük çoğunluğu. En son asgari ücret 8500 TL’ye yükseltildi bunu fırsat bilen bazı marketler ertesi gün fiyat etiketlerinde değişikliğe gittiler. A’dan A’ ye ipliğe her şeye zam geliyor. Yakıt fiyatlarını takip edemez olduk Ayçiçek yağının fiyatı neredeyse zeytin yağını geçti. A4 Kâğıdından tuvalet kâğıdına birçok alanda bu zamları iliklerimize kadar hissettik. 2022 yılının ekonomik olarak çokta iyi geçmediğini söyleyebiliriz. Nereye kadar devam edecek bu bilmiyoruz ama bilinen bir şey var ki halk iyice fakirleşti alım gücü iyice düştü. Yeni bir ekonomik modelden bahsediliyor ihracata dayalı düşük faizli ekonomi. Bu modelin Türkiye’yi müreffeh yarınlara taşıyacağı sabredilmesi gerektiği söyleniyor. Sabredeceğiz ama milletin sabredecek gücü kalmadı. Devletlerin ayakta durabilmesi için tabi ki vergi alması lazım. Her Türk vatandaşının da vergisini vermesi lazım. Ama esnafların vergi verecek asgari ücretle çalışanların geçinecek hali kalmadı. Asgari ücrete cumhuriyet tarihinin en büyük zammı yapıldı. Fakat alım gücü o kadar azaldı ki bu zamların neredeyse yarısı 1 ayda eridi gitti. Maaş ele geçmeden yaşam maliyetinin 1000 lira altında kaldı. 2022’nin ocak ayından aralık ayına kadar geçen 12 ayda kıymadan nohuda sütten şekere, çaydan yumurtaya kadar birçok ürüne neredeyse her ay zam yapıldı. Benzin ve motorine gelen zamların hızına da yetişilemedi. Her zam öncesi benzin istasyonları önünde oluşan araç kuyrukları neredeyse sıradan bir durum haline dönüştü. Kaldı ki yapılan zammı personeline ödeyemeyecek durumda olan işletmeler işçi çıkarmaya başladı. En acısı da asgari ücrete yapılan zamla birçok çalışanın maaşı asgari ücretin altında kaldı. Bazı kurumlar hukuksuz olarak sözleşmeyi öne sürerek personelinin maaşını asgari ücrete çıkarmadı. Önceden 5500 TL maaş alan bir personele asgari ücretin artması ile hesabına 8500 TL. yatıracak ve 3000 TL’sini personelden alacak kurumlar çıkacaktır ve bunların sayısı hiç te az değil.
Sorun Katar’dan sıcak para alınarak çözülecek gibi durmuyor. Uluslararası arenada rekabet edecek katma değeri yüksek ürünleri üretmeden sadece dışardan gelen sıcak paraya bağlı bir ekonomik büyüme bir balona benzer ve bu balon eninde sonunda bu balon patlar. Yapılan uygulamalar yaraya pansuman yaparak kanın akışını kısa süreliğine durdurmaya benziyor. Apple, Amazon, TESLA gibi şirketlerin piyasa değerleri 1 trilyon doların üzerine çıkmış durumda ne zaman bu şirketlerle rekabet edecek üretim modeline geçeriz o zaman hedeflenen dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireriz. Ülkelerin ekonomik olarak kalkınması için doğal kaynaklar bakımından zengin olması tek başına kriter değildir. Örneğin Japonya dünyanın en büyük üçüncü ekonomisidir fakat Japonya’da demir, krom, petrol gibi stratejik doğal kaynaklar yok denecek kadar azdır. Peki nasıl oldu da Japonya bu seviyeye ulaştı? Bu ülke sanayisi için gerekli olan doğal kaynakları başka ülkelerden alıyor Honda, Sony, Toyota gibi dünya markalarına dönüştürebiliyor. Diğer taraftan doğal kaynak bakımından zengin olmak ta tek başına kalkınmada kriter değildir. Nijerya dünyanın en önemli petrol yataklarına sahip olsa da teknolojisi yeteri kadar gelişmediği için petrolü ürüne dönüştürecek kapasiteleri olmadığı için ekonomide dışa bağımlı bir görüntü çizmektedir.
Ülkemiz petrol doğal gaz gibi madenlerde dışa bağımlı olsa bu durum ekonomik kalkınmanın önünde bir engel teşkil etmemeli. Üretim ekonomisine hızla geçilmeli askeri teknolojide İHA ve SİHA’ da yakaladığımız başarıyı diğer alanlarda da göstermeliyiz. Bölgesel güç olmaktan kurtulup küresel bir güç olmak için eğitimden sağlığa, sanayiden tarıma, turizmden askeri alanlara her sektörde dünyada söz sahibi olacak projeler yapmaktan geçer. Müreffeh dünyada söz sahibi küresel bir güç haline gelecek Türkiye için yabancı şirketlerin gelip yatırım yapmasına bel bağlamayıp kendi milli yerli ekonomimizi oluşturmalı ne olursa olsun dış piyasa ile rekabet edecek katma değeri yüksek ürünleri üretmeliyiz.
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?