Saygı ile en güzel köşelerde oturtulup sadece akıl danışılan olması gereken değerli büyüklerimiz olmalıyken, halen ısrarla kilit kararlar getiren konularda,işlerde aktif görevler alıp kitlelerin hayatlarını etkileyen kararlara imzalar atıyorlar ya anlamak mümkün değil.
Halbuki bilim dalları dahi yaşlılığın da bir hastalık olduğunu kabul edip, onlara yaklaşımlarla ilgili ne de güzel bilgiler veriyor.
Çekilmeyi bilmek,gitmesi gerektiğinde gitmek,en güzeli de haddini bilmek ne de güzel erdemlerdir..Ama bazılarındaki bu anlamsız ısrar niyedir? Ya da çevrelerindeki çıkarcıların kendi kumandaları altına girmiş,robotlaşmış tontonlara yaptıkları acımasızlık değil de nedir?
Oysa bilim bize onları hayatlarının son çeyreklerinde vebal altına girdirecek işlerden el çektirip,ahir hayatlarında nasıl davranmamız gerektiğini tane tane anlatıyor;
Yaşlı bireye kendini tanıtıp, uygun ve samimi dille hitap edilmeli.
Yaşlı bireyin tüm sorunları belirlenmeli, belirlenen sorunlarda öncelikler ve hedefler saptanmalı.
Yaşlının varlığının önemi ortaya konmalı, önemli biri olduğu hissettirilmeli.
Açık, sade ve anlaşılır bir dille iletişim kurulmalı.
Yaşlı bireyin sorunları hakkında, kendisini endişelendirmeden, gerekli açıklamalar yapılmalı.
Yaşlı birey, problem çözmede motive etmeli ve cesaretlendirilmeli
Potansiyellerini keşfetmesine destek verilmeli ve becerileri artırılmalı.
Çevresiyle ve ailesiyle ilişkileri artırılmalı.
Değişen durumlara uyum sağlamasına yardımcı olunmalı.
İyi bir dinleyici olmalı, dinlerken yaşlı yargılanmaz (sen zaten böylesin, sen cimrisin gibi)
Yaşlı birey demans ve bilinç bulanıklığından dolayı, uzun süre yalnız bırakılmamalı, bulmaca çözmesi veya kültür durumuna göre benzeri uğraşlar önerilir.
Yaşlı bireyin analitik düşünce gücü geliştirilmeli. Örneğin bunun için okuduğu bir kitabı yorumlaması istenebilir.
Hem fizyolojik hem de psikolojik yönden olumlu desteklenebilmesi için, durumuna uygun spor veya hafif egzersizler önerilir.
Özellikle depresyon durumlarında dramatik yayın, film ve haberlerden uzak durmaları sağlanır.
Halbuki sırf birileri onların adıyla gemilerini yürütsünler diye, arkalarından iterek, sürükleyerek, şaşkın manevralarını izleyerek,sonrada verdikleri kararlara söverek halen bir yerler de oturmalarına izin verip itibarsızlaştırarak hem onlara hem de mağdurlarına acımasızlık yapılmıyor mu?
GÜNÜN SÖZÜ
Gençler; ileriye, ihtiyarlar geriye bakarlar.
Alphonse de La Martine
TEBESSÜM
Amerika’da 22 numaralı karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu takip ederken, bir araba görmüş. Radarda; minimum 50 km/s hız ile gidilmesi gereken yolda bu aracın 22 km/s hız ile gittiğini fark etmiş. Bu araba yolu tıkıyormuş. Aracı durdurup sürücüyü uyarmak için aracın peşinden gidip durdurmuş. Bir de ne görsün… Aracı kullanan çok yaşlı bir teyze, aracın arka koltuğunda da; tir tir titreyen 3 tane yaşlı teyze… Polisi görünce, yaşlı sürücü endişelenerek sormuş:
- Polis bey çok mu hızlı gidiyordum?
Polis:
- Hanımefendi, hızlı değil, aksine çok yavaş gidiyorsunuz ve bu bütün otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarıyla 22 km. hızla gidiyorsunuz.
Yaşlı teyze:
- Ama otoyolun girişinde “22” yazıyordu ve bende bu hıza uymak istedim!
Polis:
- Hanımefendi o “22” otoyolun numarası. Bu yolda en az 50 km hızla gitmelisiniz.
Yaşlı teyze: “Tamam, anladım bundan sonra hızlanacağım” derken… Polisin gözü arkadaki tir tir titreyen üç yaşlı kadına takılmış. Polis merakını yenemeyerek sormuş:
- Hanımefendi arkadaki hanımların nesi var? Rahatsızlar mı? Bir şeyden kormuş gibi de duruyorlar?
Yaşlı teyze:
- Vallahi ben de anlamadım, 250 numaralı yoldan çıktığımızdan beri böyleler!..
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?