Bazı insanlar vardır ki öyle köşelerde bucaklarda oturup emeklilik çayı yudumlayacak türden değillerdir.Onlar her dönem gündemde olup konuşulmak,saygı görmek,eskisi gibi itibar görmek isterler.Ama ne yazık ki AKP’ de gördüğümüz eskilere gidenlere sonradan rağbet olunmaması. Onlar da adet gidenin arkasından ne türkü çağrılır ne de mani.Bunu çok iyi bilenlerden birisi de Başbakan Sayın Davutoğlu’nun veda konuşması ve satır aralarında görebileceği vefasızlığın sitemli çıkışları.Ama en miniğinden.Çünkü çok iyi biliyorlar ki eleştirinin dozu biraz artsa acımasızca saldırılara uğrayacağı gün gibi aşikardır.
Bu konudan en çok muzdarip olan Sayın Arınç’ın serzenişlerine en son kendilerinin AKP kongresinde sıradan bir vekil olarak aldığı davetiyesine verdiği tepkiye tanık olmuştuk. Haklı olarak çok üzülmüşlerdi.Zaman zaman kırgınlığıyla ilgili çıkışlar yapsa da eskisi gibi karşılık göremediğinden çokta uzatmalara gitmemişti.
Şimdi de Sayın Arınç son verdiği röportajla gündemde. Ama bu sefer söylediklerinden çok partisi tarafından konulduğu kefe dikkat çekiyor. Ve bu sefer yakıştırıldığı paralelcilerin bile eleştiri oklarında.
Hatırlayacak olursak Ankara Büyükşehir Başkanı Melih Gökçek’le bir kavgası vardı.Seçimden sonra neler neler konuşacağım, demişlerdi de bizler de elimizde kalem ne çok beklemiştik.Ama olmadı.Bir şekilde anlaşma sağlandı.Çünkü o zamanlar kendileri başbakan yardımcısı idi.Söyleyecekleri de haliyle ciddiye alınıyordu.Amma..Partide etkin görevden ayrılanların başına gelenler sayın Arınç’ın da başına geldi ve her ne kadar” konuşursam çok şey olur.Bildiklerimle şöyle böyle olur…”gözdağları hiçbir yerde karşılık bulamadı.Hatta yandaş basının ve en tepelerin gözüne girme meraklılarının bir zamanlar önlerinde ceket ilikledikleri, bütün ağabeylerine yaptıkları gibi partiyle ilgili tek söz söyleyene hain,paralelci,meczup,nankör damgalarından zaman zaman nasiplenmeye başladı.
Halbuki hem partinin kurucularından ol , hem yıllarca partinin kalkanlığını yap,onca emek,çaba, mücadeleler ver ve sonrasında da….çok yazık!
Bakın aklıma yine hangi hikayecik geliverdi.
Bir zatın iki tane oğlu varmış. Bu zat vefat ederken oğullarına üç küp altın bırakmış. Çocuklarına da;” Bu üç küp altının ikisi sizin. Diğeri de dünyanın en ahmak adamının” diye vasiyet etmiş. İki kardeş, babaları vefat edince çok yer dolaşmışlar. Dünyanın en ahmak insanını aramışlar. Dolaştıkları bir şehirde bir adam görmüşler. Adamın sakalının bir tarafı tıraş edilmiş, ama diğer tarafı edilmemiş. Ayrıca bu adamı da eşeğe ters olarak bindirmişler. Kuyruğunu da eline vermişler. Boynuna tezek takmışlar. Etrafına çıngıraklar asmışlar ve adamı, def davul çalarak halkın arasında dolaştırmaya başlamışlar. Adamcağız halkın arasında rezil rüsva olmuş tabii ki. Küçük kardeş, oradaki insanlara sormuş:
“Bu adamın ne suçu vardı ki, bu kadar eziyet ediyorsunuz?” Halk;
“Herhangi bir suçu yoktur. Bizim burada âdettir, onun için yapıyoruz” demiş. Küçük kardeş,
“Peki âdetiniz nedir?” diye sormuş. Halk,
“Bu adam şehrimizin melikiydi. Belli bir süre görev yaptı. Şimdi ise süresi doldu. Onu makamından aşağıya indirdik. Halkın arasında onu dolaştırmaya başladık. Bundan sonra geleni de onun makamına oturtacağız” demişler. Küçük kardeş,
“Peki onun yerine gelen melik de önceki gibi süresi bitince halkın arasında aynı şekilde dolaştırılacak mı?’ diye sormuş. Onlar da,
“Evet adetimiz böyle” demişler.
Küçük kardeş hemen eve gitmiş. Babasının vasiyet ettiği üçüncü küp altını alıp gelmiş. Bir küp altını yeni melik olacak kişinin önüne getirip koymuş.
“Bu bir küp altın, babamın vasiyeti üzerine size verilecek, devlete ait değil, sadece sizin şahsınıza aittir” demiş. Melik şaşkın:
“İyi de ben sizi hiç tanımıyorum” demiş. Küçük kardeş:
“Babam da sizi hiç tanımazdı. Onun bize vasiyeti vardı. Bize bu bir küp altını, dünyanın en ahmak adamına verin” demişti. Yeni melik öfkeyle onlara:
“Size ne oluyor, ben bu şehrin koskoca yöneticisiyim. Nasıl olur da dünyanın en ahmak insanı olurum?’ diye bağırmış.
Küçük kardeş te sırıtarak;
“O zaman bir yıl sonra göreviniz bitince insanlar, önceki melike yaptıkları gibi yapmayacaklar mı? Sen bu sonucu bilmiyor musun? Peki bile bile bu makama istekli olmak ahmaklık değil midir?’” demiş.
GÜNÜN SÖZÜ
Ahmak, ışıkla alevi karıştırır ve kendisini her yakanı güneş sanır.
Cenap Şahabettin
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?