Eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ABD başkanı Bill Clinton la olan bir resmi vardır.Hatırlarsanız Türkiye’nin koskoca başbakanı, el pençe divan şeklinde,ukala ABD başkanın önünde mahcup bir ifadeyle dikiliyor.
Kıyametler koparmıştık bu resim karesi için.Vay dünyaya bizi rezil etti,itibarımız gitti…
Sonra ise Başbakan Erdoğan, Obama’nın karşısında bacak bacak üstüne atarak yerle bir olan itibarımızı!kurtarmaya başladı.Kah sırtını sıvazlattı,kah ABD başkanıyla aynı pozlar kopyalandı.Dedik ya, kaybolan itibar tekrar yakalandı.
Taki;
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı “PYD terör örgütüdür” diyor ABD’den “hayır değildir” cevabı geliyor.
Türkiye bu cevaptan yaklaşık 2 saat sonra PYD’ye silah yardımı yapılmasını sineye çekmek zorunda kalıyor.
Dahası var!
Dahası şu; Türkiye, Cumhurbaşkanı’nın “terör örgütüdür” dediği PYD’ye Peşmerge desteği yapılabilmesi için topraklarını açıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kürt güçlere havadan silah yardımının yanlış olduğu” yönünde bir açıklama yapıyor. Cevabı ise “şak” diye yeni muhatabımız! Harf’ten geliyor ve; Kürt kuvvetlere yönelik havadan silah yardımının ‘katiyen’ yanlış olmadığını vurgulayarak Türk hükümetinin kendi adına konuşabileceğini basına açıklamalarda bulunuyor.
Nereden bakarsanız ülkemiz açısından sözde ortağımızın kararlarımıza verdiği bakış anlamında vahim bir durum!
Konunun diğer bir vahim durumu da ABD tarafından görevlendirilen yeni muhatabımızın statüsü.
ABD nin Dış İşleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı (tavşanın suyunun suyu) çıtır Marie Harf,Türkiyenin ve cumhurbaşkanımızın artık yeni muhatabı!
Bakın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na cevap veren kim; ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf.
Şu muhataplık seviyesine bakar mısınız!
Böylesi stretejik bir dönemde hem de askeri alandaki açıklamaların muhatabına bakar mısınız!
Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ABD nezdinde ki resmi muhatabı Başkan Obama’dır..!
Cevap Obama’dan gelmiyor.
Onu geçtik 2. Başkan Biden’den de ses yok.
Hadi onu da geçtik Dışişleri Bakanı John Kerry de oralı olmuyor.
Sırada Kerry’nin sözcüsü var ama o bile konuyla ilgilenmiyor ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na cevap verme işi ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısına düşüyor.
Şimdi biz bu ülkenin Cumhurbaşkanının “PYD terör örgütüdür” sözünün birkaç saat içinde yerle yeksan olmasına mı yanalım ,yoksa dıdısının dıdısı tarafından muhatap alınmasına mı?
Yani bu muhataplık derecesi, el pençe divan duruşundan daha da vahim değimlidir sizce de..
Yakında beyaz sarayın çaycısı bize uyarı yapmaya kalkarsa şaşırmayalım.Olmaz olmaz demeyin olmaz olmaz..
Şu ülkenin düşürüldüğü duruma bakar mısınız!
Haa, bu arada ABD ile Türkiye’nin stratejik ortak (!) olduğunu da hatırlatalım
Ama ABD benim cumhurbaşkanımı daha tam tanıyamamış. Sakindir,temkinlidir, ama birde kızarsa,kızdırılırsa…
Cumhurbaşkanımızın kızınca neler yapabileceğine inanmayan İsrail Cumhurbaşkanına sorsun..
Bizim de vatandaş olarak bildiklerimiz var elbette..
GÜNÜN SÖZÜ
Söz, muhatabına göre anlam kazanır.
Hz.Mevlana
TEBESSÜM
Amerikan,İngiliz ve Türk başbakanları aralarında konuşuyorlarmış;
Amerikan başkanı:
-Bizim hayat standartımız üç bin dolardır biz vatandaşımıza beşbin dolar maaş veririz üç bin dolarını harcarlar gerisine karışmayız.
İngiliz başbakanı:
-Bizim hayat standartımız iki bin sterlindir biz vatandaşımıza dört bin sterlin veririz iki bin sterlini harcarlar gerisine karışmayız.
Sıra Türk başbakanına gelmiş:
Bizim hayat standartımız bir milyar iki yüz elli milyondur iki yüz elli milyon veririz geriye kalan bir milyarı nerden bulurlarsa bulurlar biz orasına karışmayız.
**
“Başbakanlardan biri, Karadeniz gezisinde bir üniversiteyi ziyaret etmiş.
Sınıfın birinde öğrencilerle tanışmış,konuşma yapmış.
Etkili konuştuğunu düşünerek “Sorusu olan var mı?” demiş.
TEMEL; “Ben size 3 soru soracağım.” demiş;
“1-Bu kadar yıpranmış olmanız gerekirken oylarınız nasıl oldu da arttı?
2-Özelleştirme adı altında bütün önemli kurumları yabancılara sattınız, bunlardan ne kadar para kazanıldı?
3-Bu paralar nerede?”
Tam bu sırada zil çalmış. Başbakan, “2.derste devam ederiz” deyip çıkmış.
Derse yeniden girince “nerede kalmıştık” diye sormuş.
Bu sefer DURSUN ayağa kalkmış; “Bizim sorularımızı cevaplayacaktınız”deyince,
Başbakan “iyi tekrar sorun bakalım” demiş.
DURSUN, “Size 5 sorum olacak” :
“1-İktidarda yıpranmış olmanıza rağmen oylarınızı nasıl artırdınız?
2-Bütün önemli kurumlarımızı sattınız? ne kadar para kazanıldı?
3-Bu paralar nerde?
4-Tenefüs zili neden yarım saat erken çaldı?
5-TEMEL nerede?”