BİZ DE BU GÜZEL İNSANLAR OLDUKTAN SONRA!

Merve Tanrıöver
Merve Tanrıöver
BİZ DE BU GÜZEL İNSANLAR OLDUKTAN SONRA!
17-01-2019

Bazı insanlar vardır.Gönülleri  kimselerin sahip olamayacağı kadar geniş, emekleri  pek çoklarının cesaret edemeyeceği kadar ucuz, hayatları kendilerinin olamayacağı kadar da hesapsızdır.

Reklamdan,  gösterişten ve bir yerlere yaranmışlık yapmaktan nefret ettiklerinden adlarını sanlarını pek bilende olmaz İsimsizdirler.Yaptıkları hayırlara anılma, en rahatsız oldukları konudur; onlar için bam telidir. Siyasi, ekonomik,şöhret..beklentileri de asla olamaz..

“Sadaka” samimi olmak anlamındaki bir kökten gelir ve hayırseverlik bağışçının samimi inancının bir yansımasıdır.Doğal olarak çoğu sadakanın özünü meydana getiren, varoluşun en temel ihtiyaçları olan yiyecek, su, giyecek ve barınaktır.

O güzel insanlar ki gittikleri her evde, dokundukları her hayatta, gördükleri her acı da kendilerinden de bir parçanın gittiğini umursamamaksızın çare bulmak, derman bulmak için koştururlar. Hayırseverler ile aralarından sıcak bir köprü inşa ederler. Onlar da Suriye’deki savaştan kaçmak zorunda olan Türkmen kardeşlerimizin,yetilerin, öksüzlerin,dulların; babası,ablası bacısıdır.
Savaşların, kavgaların mağduru hep çocuklardır
Yeryüzünde, bilhassa İslam topraklarında birçok insan her gün zulme uğruyor veya tabii afetlere maruz kalıyorlar.

Belki o zulme veya tabii afete maruz kalan insanlar bir gün öncesine kadar başlarına felaketlerin gelebileceğini hesap etmeden yaşayıp gidiyorlardı. Zaman ne gösterir,bilinmez ama bir gün bizler de başkalarına muhtaç hale gelebiliriz. Allah’ u Teala da  yardımlaşmayı, zekât vermeyi, yetimlere, fakirlere yardım etmeyi, inandığın İslam yolunda malı canı harcamayı emretmektedir.Bu yüzden Allah’a ve Rasulullah’a inanan hiçbir kimsenin çevresinde olup bitenlere ilgisiz, duyarsız kalıp sadece nefsinin arzularını yerine getirmeye hakkı yoktur. İşte bu inanç, dünyanın herhangi bir yerinde, inancı, ırkı ne olursa olsun yardıma muhtaç bir insana elimizi uzatmaya mecbur hale getirir bizi. Bu sorumluluk ruhuna sahip  özel ve güzel insanlar,evinden yurdundan kovulmuş, evsiz yurtsuz kalmış insanların yardımına koşarlar.

Şartlar ne olursa olsun yetimlerin, evsizlerin, yurtsuzların, haksızlığa, hukuksuzluğa uğramışların yardımına koşmalıdır. Alan el ile veren el arasında köprü olmalıdır.Yardım etmek, malı canı Allah’ın kulları için harcamak bizi muhtaç duruma düşürmez, malı azaltmaz.
Bir kıssa da anlatılır;

 “Ben önceleri içkici, günaha düşkün biri idim. Bir gün bir yetim ile karşılaştım, ona evlâda davranılır gibi, hatta daha yakın davranarak iyilik ettim. O gece uykuya yatınca rüyamda zebanilerin beni sert biçimde yakalayıp cehenneme doğru götürdüklerini gördüm, bir de baktım ki iyilik ettiğim yetim yolumuzu keserek beni götürmekte olan zebanilere O'nu bırakın, onun hakkında Rabb'ime müracaat edeceğim” dedi.

""

Zebaniler çocuğun dediklerine aldırış etmek istemediler. Fakat o sırada “Onu salıverin. Biz onu kendisine yapılan iyiliğe karşılık olarak yetime bağışladık” diye bir ses geldi. Böylece uyandım ve o günden sonra yetimlere iyilik etmeye daha fazla önem verdim.”

 Gaziantep’in yetiştirmiş olduğu iki güzel insanlardan  Burhan Gündüz  ve Fatma Özdoğuş, yardım yapanın yardım alan karşısında gurur ve kibre kapılabileceğini, yardım alanın da yardım eden karşısında bir ezikliğe ve haysiyet kırıklığına düşebileceğini bilerek, yardım verenle yardım alanı karşı karşıya getirmemişler, Her ikisinin arasında bu işleri organize eden bir gönül köprüsünün  kurulmasını sağlamışlardır. Bu sayede veren hayrını verir, alan da oradan hayrını alarak ihtiyacını gidermektedir. Bu toplumda ki ekonomik gerilimleri sıfırlayan bir davranıştır.

Zira insanlar mal mülk sahibi olma konusunda eşit değildirler. Çalışarak zengin olmak mümkündür, ama bu her zaman geçerli değildir. İnsanoğlu bir anda sahip olduğu bütün servetini kaybedebilir. Yani her an başkasına muhtaç duruma düşebilir. İslamiyet bu durumlarda başkalarına yardım etmeyi emretmiş ve bu durum ; zekat, fitre, sadaka gibi kavramlarda ifade edilmiştir.

Kur’ân ’da hayır işlemek ve insanlara faydalı olmakla ilgili ayetler de vardır;
“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.”
 “İyilik ve takva üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.”
“Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.”

Yardım, bir insanın hayatını devam ettirmede ihtiyacı olan şeylerden birini karşılıksız verebilmektir. Eğer bir karşılık bekleniyorsa yani karşılığında ondan bir mal veya hizmet şeklindeyse yapılan yardım olmaz, verilen şey bir ücret veya bir fiyat olur.
Eski dönemlerde toplumda insanlar arası yardımlaşma ve güven çok daha fazladır. Günümüze yaklaştıkça bireyler birbirinden uzaklaşmakta ve sağduyularını kaybetmektedirler.Teknolojinin gelişmesi ile birlikte insanlar birbirinden uzak, sanal bir dünyada yaşamaya başlamıştır. Bu durum toplumun sosyal yapısını derinden sarsmaktadır.

Toplumda yardımlaşma ve sağduyunun sağlanabilmesi için birtakım önlemlerin alınması gerekir eklenebilir. Yardımsever gönül adamları bu kurumların başlarına getirilmelidir.Tıpkı sayın Gündüz ve Özdoğuş gibi..
Tekrar etmek gerekirse sağlam bir toplum yapısı için yardımlaşma olmazsa olmazdır. Ancak bu yardımlar gizli yapılmalı sağ elin verdiğini sol el bilmemelidir.
Sayın Burhan Gündüz, Fatma Özdoğuş ve arkadaşlarını çıktıkları bu anlamlı yolda sabır ve güç diliyor onları yürekten kutlayarak, alkışlıyoruz.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?