Bir zamanlar Filistinlilerin kandırılarak ellerinden satın alınan topraklarla İsrail’i kuran küresel güçlerin, attıkları sözde barış çığlıkları ne kadar da gülünç kalıyor. Halen bunlara inanan sözde akıllı kesime ise aklım almıyor…
Kürtleri kandırarak Büyük İsrail’i kuruyorlar. Kürtler’in sonu Filistinlilerden daha kötü olacak. O gün İngiltere, bugün Amerika… Değişen hiçbir şey yok. O gün Araplar, bugün Kürtler…Bunu görmezden gelenlere ise nevrim kalkıyor…
Her türlü dalavereyle İsrail süper güç oldu, Ortadoğu’da.Daha da güçlenmeye devam ediyor.
1967 yılından buyana ilk defa Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’ya Müslümanları yasakladı. Her şey açık olduğu halde görmeyenlere hayret ederim. Süreç’in başında, sonunda, içinde,ortasında olan herkese hayret ederim.
Olayın “Kürt” olayı olmadığını, anlamayacak kadar NATO kafalı olanlara, teessüflerle bakarım.
Göz göre göre, “Yeni İsrail” kurulduğu halde, bu durumu “Yeni Türkiye” diye saptıranlara hayret ederim!
Süreç ayrılık getirdiği halde, inatla “birlik ve kardeşlik” zırvalarına devam edenlerin aklı melekelerinden ciddi anlamda şüphe ederim.
Sonuç parçalanma olduğu halde olayı “birleşme” ve “büyüme” olarak yutturanlara ve yutanlara hayret ederim.
Türkiyedeki zengin kömür madenlerinin sahiplerini ve ortaklarını bu gün sağır sultan bile biliyorken,
Devletin bakanı araya” elli kişi girdi denetleyemedik “ skandal sözlerine rağmen halen sessiz kalınmasına ve gerçek ölü sayısının gizlendiği Soma faciasında sorumlularını cezalandırmayan hükümete oy patlaması yaşanmasına da seküler yaşlaşıyorlar derim..
Peşmergemi, peşmürdemi ne oldukları bellisiz(çoğu da savaşamayacak kadar ödlek) militanların geçişlerini ne tesadüfse! 29 Ekim bayramında, tantanalarla ülkemizden geçiren ,yediren, içiren zihniyetin uygulamalarına ve bunlara alkış çalanlara karşı bir şey demem “zırva tevil götürmezmiş” der gülerim…
****
Avrupa basınını dahi kıskandıracak güzellikte ve özellikte olan yeni cumhurbaşkanlığı sarayımızın maliyeti dedikodu malzemesi olmuş Almanya’ya..Tabi kendileri ekonomik krizle uğraşıyorlar.Bir yandan artan işsizlik,küresel krizle uğraştıklarından ,paraları olmadığı için bizi gözetliyorlar,sarayımızı kıskanıyorlar.Halbuki masraf öyle çokta abartıldığı kadar değil.
Yaklaşık 1000 odası olan sarayın maliyeti 270 milyon avro.
Yeraltı tünelleri de olan bu sarayda bombalardan ve kimyasal silahlardan koruyan bir sığınak da varmış. Medyaya göre Ak Saray’ın bulunduğu arsanın büyüklüğü 210 bin metrekare. Binanın yüzölçümü ise 40 bin metrekare. Böylece yeni sarayımız Buckingham Palace, Èlysèe Sarayı ve Beyaz Saray’dan çok daha büyük.
Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, şimdiye kadar cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılan Çankaya Köşkü’nü yaptırabilmek için, zamanında, 4 bin 500 lirayı ancak bir araya getirebilmişti. Çünkü o zamanlar fakirdik. Memurumuz geçinemiyor,işçilerimiz asgari ücretle yaşamaya çalışıyordu.Hem o yıllarda işçi kazaları sürekli gündemden düşmüyordu.Burnumuzu sokup müdahil olduğumuz ve bu yüzden vebalini çektiğimiz Suriye den gelenlerin maliyetleri de halkın boynuna yükleniyordu.
İki binler Türkiyesi’ nde ekonomimiz o kadar rahat ki,Fist Leydimiz Hayrünisa Gül Hanımefendi sadece 7 yıl ikamet edeceği emanet sarayımızı haklı olarak beğenmemiş dünyanın parasını dökerek yeniden dekorasyon yaptırmıştı. Sonraki Leydimiz ise bu eski, köhne konutu hiç mi hiç beğenmemiş olacak ki işte dünyayı kıskandıracak, çatır çatır çatlatacak sarayı yapmış…
Sonracığıma da…
Tekrar kendime geliyorum ve..
Zırva tevil götürmez…diyerek ekranlarda, henüz cesetlerine bile ulaşılamamış işçilerimiz için hazırlanan tabutlara içim sızlayarak bakıyorum…
GÜNÜN SÖZÜ
Kanaatten nasibi olmayanı, dünya nasıl zengin eder ?
Feridüddin Attar
TEBESSÜM
Evin sonradan görme hanımı, hizmetçisini tembihliyormuş:
– Misafirlerin yanında ne istersem isteyeyim, o şeyden bir tane bile olsa sen; “Hangisini efendim?” diye soracaksın.
Akşam bir karı-koca misafirliğe gelmiş. Önce çaylar içilmiş, sonra evin hanımı hizmetçiye seslenmiş:
– Üşüdüm bana kürkümü getir.
Hizmetçi tam da tembihlediği gibi sormuş:
– Hangisini efendim?
Hanım tarif etmiş ve hizmetçi hanımın kürkünü getirmiş. Daha sonra da hanım ne isterse hizmetçi sormuş; “Hangisini efendim?”. Misafirleri uğurlarken hanım hizmetçiye seslenmiş:
– Çabuk kocamı çağır, konuklar gidiyor.
Hizmetçi her zamanki gibi sormuş:
– Hangisini Efendim?