Coğrafya Kader mi, Keder mi?

Fatih Gözüaçık
Fatih Gözüaçık
Coğrafya Kader mi, Keder mi?
20-04-2021

Coğrafya ilk bilimdir ve bilimlerin kraliçesidir der ünlü jeolog Celal Şengör. Gerçekten de Coğrafya hayattır, Coğrafya kaderdir, Coğrafya hayatı anlama sanatıdır, Coğrafya bilmeden bu dünyada yaşayamazsınız. Ama maalesef ülkemizde Coğrafya bu ülke nerede, şu il hangi bölgemizde, dünyanın en büyük dağı hangisidir, gibi kalıplaşmış yargılardan ibaret sadece yer ve konum bilgisi gerektiren bir bilim zannediliyor. Dahası Coğrafya bir bilim olarak bile görülmüyor. Nasıl ki çarpım tablosunu bilen bir insan matematik bilmiş olmuyorsa ülke başkenti bilmekte coğrafya değildir, sadece genel kültürdür.

İlk insanlar önce doğayı anlamaya çalışmışlardır, doğal oluşumlu mağaralar ve ağaç kovuklarında yaşamışlardır. Bu anlamda coğrafyadan faydalanmışlardır. Neolitik çağda ise insanlar su kenarlarında yaşamaya başlamışlar tarımsal üretime geçmişlerdir. Aslında coğrafya her yerde var; coğrafya hayatın ta kendisidir. İthal ettiğimiz ürünler, ihraç ürünlerimiz, yer altı kaynaklarımız, doğal güzelliklerimiz turizm potansiyelimiz, şehirleşme, sanayileşme, göç, mülteci sorunu ve daha sayamadığım unsurlar coğrafya ile ilgilidir. Coğrafi bilincin toplum hayatına nüfuz etmesi, her bir Türk vatandaşının hatta her insanın coğrafyayı anlaması ve özümsemesi gerekmektedir. Bugünlerde gündemde olan Kanal İstanbul Projesi, yapılan hava alanları, köprüler, viyadükler, şehrin genişletilmesi, yer altı ve yer üstü kaynaklarının kullanımı, sanayinin gelişmesi, enerji üretimi ve benzeri tüm unsurların cevabı coğrafyadadır. Dünya’yı gelecek yıllarda bekleyen en büyük problemler olan ilkim değişikliği, küresel ısınma, afetler, artan nüfusa kaynakların yetersizliği, su kıtlığı, gibi sorunlar coğrafyayla ilgilidir. Hal böyleyken ülkemizde coğrafyanın bu kadar önemsizleştirilmesi ve itibarsızlaştırılması kabul edilir bir durum değildir.

Coğrafi koşullar insanların yaşamlarını şekillendirir. Japon kültüründe balıkçılığın önemli olması, Çin ve Hindistan’da pirinç tarımının yaygın olması, ülkemizde tahıl tüketiminin fazla olması, Erzurum Kars çevresinde büyükbaş hayvancılığın yaygın olması iklimsel koşulların insanların ve toplumların ekonomik faaliyetleri nasıl etkilediğine örnektir. Aynı şekilde ülkelerin jeopolitik konumları dış siyasetlerini şekillendirmektedir. İzlanda bir ada ülkesidir kara sınırı olmadığı gibi sıcak çatışma bölgelerinden uzakta bir ülkedir. Türkiye ise Ortadoğu dediğimiz ateş çemberinin içerisindedir. Dört yanımızı çevrelemiş çözüm bekleyen problemler var. Doğuda Ermeni sorunu, güneyde Suriye meselesi, batıda Yunanistan ile yaşanan Ege denizi kıta sahanlığı sorunu bunlardan sadece birkaç tanesi. Bu durum coğrafi bilginin sadece birey bazında değil devletler üzerinde de ne kadar etili olduğunu göstermektedir. Savaşlar bile coğrafi bilgilere göre kazanılıp kaybedilir, Sarı kamış harekatını hatırlayalım;70 bin askerimizin donarak tek kurşun atmadan şehit olması savaşlarda coğrafi bilgi ve stratejinin ne kadar önemli olduğunun göstergesidir.

Coğrafyacı mesleğinin anayasada tanımlanmamış olması coğrafya bölümü mezunlarının sadece öğretmen olmalarına imkan verilmesi stratejik bir hatadır. Bu durumun ivedilikle çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Ülkemizde yaşanan depremler, seller, heyelanlar, çarpık kentleşme aslında coğrafi bilginin ne kadar önemli olduğunu göstermeye yeter. Coğrafya sadece üniversite sınavlarda soru geldiği için ya da liselerde sınıf geçmek için okutulacak bir ders değildir, dahası coğrafya bir ders değil dersten ötesidir.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?