Deprem ile ilgili daha önce bir çok kez yazı yazmıştım hatta deprem açısından asıl riskin
Kahramanmaraş bölgesi olduğunu belirtmiştim, maalesef korktuğumuz başımıza geldi 11 ili vuran Türkiye
tarihinin değil dünyanın en büyük depremlerinden ikisi ile karşılaştık resmî rakamlara göre 44 bin ki bunun
daha da artacağı kanısındayız canımızı yitirdik binlerce bina yerle bir oldu, alt yapı sistemleri köprüler, yollar
hasar gördü kamu kuruluşları hastaneler yıkıldı maalesef onlarca yıllık birikim saniyeler içinde yok oldu.
Türkiye bir deprem ülkesi Alp Himalaya deprem kuşağında yer alan ülkemizde kısa aralıklarla sürekli
depremler olmaktadır fakat büyük bir depremin hemen ardından 9 saat sonra aşağı yukarı aynı büyüklükte
bir depremin olması bilim dünyasını da şaşırttı. Biz aslında depremlere alışık bir ülkeyiz 1939 Erzincan
depremi 7,8 büyüklüğündeydi ve tüm Erzincan neredeyse haritadan silinmişti, yakın tarihte 1999 Marmara
depremi 17 bin canımıza mâl olmuştu, bu depremden 2 ay sonra 7,2 büyüklüğündeki Düzce depremi, 2011
yılındaki Van depremi, 2020 yılındaki Elâzığ ve İzmir depremleri. Deprem; adeta bir okyanusun üzerinde
yüzen gemi gibi magmanın üzerindeki kara parçalarının hareketi sonucu oluşmaktadır. Biz depremi
önleyemeyiz oluşumuna mâni olamayız ama depremin yıkıcı etkisini azaltabilir can kayıplarını minimum
seviyeye indirebilir hatta önleyebiliriz. Bu depremler bize bir kez daha gösterdi ki deprem öldürmez bina
öldürür. Ülkemizde bu depremden binlerce insanın hayatını kaybetmesine rağmen okadar acılar
yaşamamıza rağmen depremden yeteri kadar ders çıkarmadığımız görülmektedir.Belki de depremin bize
hiç uğramayacağını düşünüyoruz umulmadık anda deprem aniden kapımızı çalacaktır ama bugün ama
yarın.Benim başıma 21 yıl önce geldi yine gelebilir.Hani birisine sinirleniriz kızarız ama bişey söylemeyiz
zamanla içimize ata ata o sinir o kadar büyür ki ya ağlarız ya birşeyleri kırarız ya da bağırarak içimizdeki
siniri enerjiyi boşaltıp rahatlarız.Benzetmekte hata olmasın yerin içinde de okdar büyük bir enerji var ki bu
enerji bir şekilde fay hatları ile depremlerle açığa çıkacaktır er yada geç.Düdüklü tencerenin havasını
almadığımızda yaşanacakları düşünelim. Peki bu depremlerden ders aldık mı son yaşanan dünya tarihinin
en büyük depremlerinden ders çıkaracak mıyız? 1999 depreminden ders çıkarmadğımızı maalesef yaşanan
son depremlerle gördük. İşçiden müteaahide, mühendistem o binaya yapı denetim firmalarına, o binanın
yapımına izin veren kuruluşlara kimin ihmali varsa yargı önünde hesap vermesi elzem bir durum. Sadece
cezalarında caydırıcı olmayacağını düşünüyorum. Afetler ülkesi Türkiye’de volkanik patlamalar hariç
neredeyse tüm afetler görülüyor ve bizim bir afetlerle mücadele bakanlığımız yok, okullarda afetler
konusunda dopru düzgün bir eğitimimiz yok. Eskiden liselerde Jeoloji derleri vardı kaldırıldı,Coğrafya dersi
zorunluydu seçmeli hale getirildi içi boşaltıldı değersizleştirildi. Biz deprem konsuunda yeterince eğitimli
değiliz hatırlayalım İç İşleri Bakanlığı tarafından tüm Türkiye’de depreme karşı çök kapan tatbikatı yapılmıştı
bu bile olayı ciddiye almadığımızın göstergesi aslında. Halbu ki İlkokul birinci sınıftan lise son sınıfa kadar
toplumda coğrafi bilincin kazandırılması için bu dersin önemsenmesi itibarının geri kazandırılamsı tüm
sınıflarda zorunlu olması lazım. Peki biz ne yaptık Din dersini zorunlu yaparken Coğrafyayı Fen derslerini
seçmeli yaptık.
Yaşanan depremlerin can kaybının yanında, ekonomik, psikoolojik, sosyal, demoğrafik sorunlara
neden olcağı aşikâr. Umarım bu depremler bizim için bir milât olur ve eğitimden, denetime, şehir
planlamasından, afet bilincine kadar gerekli düzenlemeleri yaparız. Sözün özü geçmişte yaşanan
depremelrden ders çıkarmadığımızı asrın felaketiyle gördük. Şimdi sırada büyük İstanbul depremi var
uyudun uyandın olacak, bunu önleyemeyiz. O zaman biz yarından tezi yok bu depremden dersler çıkarıp
İstanbul depremine hazırlanmalıyız. Bu Türkiye için bekâ meselesidir.
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?