Doğal Kaynakların Bilinçsiz Kullanımın Çevresel Etkileri

Fatih Gözüaçık
Fatih Gözüaçık
Doğal Kaynakların Bilinçsiz Kullanımın Çevresel Etkileri
16-11-2021

İnsanoğlu, ilk çağlardan günümüze yaşadığı gezegeni anlamaya onun fiziki sınırlarını keşfetmeye çalıştı. Coğrafi keşifleri başlattı. Yeni kıtalar keşfedildi. Dünyanın çatısı olarak bilinen Himalaya dağlarının en yüksek noktasına çıktı. Kutuplara ulaşıldı. Hatta insanlık tarihinde binlerce yıl geçtikten sonra uzaya çıkılabildi. Bu sayede Dünya’nın fiziki sınırları ilk kez gözle görüldü. 1961’de Rus kozmonot Yuri Gagarin ilk kez uzaya çıktı ve uzaydan baktığında Dünya’ya dair gördüklerini şöyle rapor etti: “Kıtaların ana hatlarını, adaları ve akarsuları açıkça seçebildim. Ufuk alışılmamış güzellikte bir manzara hediye ediyordu. Zarif bir hȃle dünyanın çevresini sarıyor; içinde yıldızların parladığı karanlık uzay ile parlaklığı seyrekleşerek birleşiyor, birbirinin içinde karışıp kayboluyordu.” Sonraları 558 astronot daha uzaya çıktı. Yapılan bir araştırmada astronotların ifadelerindeki iki ortak duygu; Dünya’nın güzelliğini takdir etme ve diğer tüm canlılara bağlılık hissindeki artış olarak belirlendi. 1900’lü yılların sonuna gelindiğinde Dünya’nın fiziki sınırları yanında doğal sisteminin de sınırları olduğu görüldü. İnsan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan ozon tabakasındaki seyrelme, ormansızlaşma, su kirliliği, hava kirliliği ve küresel iklim değişimi gibi çevre sorunları doğanın işleyişindeki bozulmaları gözler önüne serdi. Ayrıca insanların beşerî ve ekonomik faaliyetleri nedeniyle canlı türlerinin giderek azalması ve yok oluşu doğanın sınırlılığını gösterdi. Artık insanlar mavi gezegenimizin geleceğinin tehlikede olduğunu düşünmeye başladı. Çevre sorunlarının artması, doğal kaynakların ve canlı türlerinin giderek azalmasıyla yaygınlaştı. Artan çevresel kaygılar, dünyada doğal sistemin işleyişi hakkında daha kapsamlı çalışmaların yapılmasına zemin hazırladı. Bu amaçla ülkeler bir araya gelerek geleceğin en büyük sorunlarından olan küresel ısınma ve iklimsel değişmelere karşı yeni önlemler almaya başladılar. Paris anlaşması da bu alanda yapılan çalışmalar arasındadır. Türkiye geçtiğimiz günlerde Paris anlaşmasını onaylayarak çevreye karşı ne kadar duyarlı olduğunu göstermiştir. Günümüzde doğanın işleyişi ile ilgili olarak doğal sistemlerin bir bütünlüğe sahip olduğu gerçeği genel kabul görmüştür.

Geçmişten günümüze insanlar ihtiyaçlarını karşılamak için doğal çevrenin olanaklarından yararlanmıştır. Özellikle Sanayi Devrimi sonrasında hızlı nüfus artışı doğal kaynakların tüketimini artırmıştır. Doğal kaynakların kullanımı üzerindeki aşırı baskı, doğal kaynakların sınırsızmış gibi algılanıp bilinçsizce tüketilmesi ve atıkların doğal ortamlara bırakılması büyük çevre sorunlarının yaşanmasına yol açmıştır. Hava, su ve toprak gibi ortamlarda artan çevre kirliliği insan ve diğer canlıların yaşamı için tehlike oluşturmuştur. Dünyada özellikle sanayileşmiş ülkeler enerji ihtiyaçlarını karşılamak için doğal kaynaklardan yararlanmaktadır. Bu doğal kaynaklar genelde kömür, doğal gaz, petrol, gibi fosil yakıtlardan oluşmaktadır ki bu durum havadaki karbon gazının miktar ve oranının artmasının en büyük nedenidir. Fosil yakıtların yerine enerji ihtiyacının karşılanması için su, rüzgâr, güneş gibi çevre dostu havayı kirletmeyen kaynaklara yönelmek tüm ülkeler için gereklilik haline gelmiştir ki bazı ülkeler benzinle çalışan araçları kademeli olarak trafikten çekerek elektrikli araçların kullanımını teşvik etmektedir.

Her 1 dakikada 27 futbol sahası büyüklüğünde (yılda 18,7 milyon dönüm) orman yok oluyor.Gezegenimizdeki toprağın yarısı son 150 yılda erozyon sonucunda kaybedildi.Son 200 yılda atmosfere 2,3 trilyon ton karbondioksit salınması hava kirliliği ve küresel iklim değişimine yol açmıştır.
Önümüzdeki 25 yılda 28 bin tür tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Balık türlerinin %25’i azalmış veya tamamen tükenmiştir.
Her 10 kişiden biri; kirlilik, nüfus artışı ve kuraklık nedeniyle temiz suya erişememektedir.
Yukarıdaki sorunla dünyamızın önündeki en önemli çevre sorunları arasında gösterilmektedir.
Bu sorunların ortaya çıkmasında insanın doğayı umarsızca kullanması etkili olmuştur.
Doğayı korumak bireyden başlar gelecek nesillere daha yaşanılacak bir dünya bırakmak için çevreyi koruyalım, yere çöp atmayalım, karbon salınımını azaltalım, suyu tasarruflu kullanalım. Yoksa gelecek nesillere yaşanacak bir dünya kalmayacağı gün gibi aşikâr.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?