Bir terörist ile bir cahilin hiç farkı yoktur.Her ikisi de ülkenin geleceğini baltalarlar.Hele birde bu cehalet para ile birleşirse…eyvah ki eyvah!!
Bilinçli ve hayatından endişe eden bir kesim, korona ile mücadelede elinden geleni yapmaya,hayatını kısıtlamaya devam ede dursun,sosyal medyada nereden türedikleri belli olmayan bir kitle sayıları azda değil, koronanın aslında bir şehir efsanesi olduğu,dış güçlerin rant için oyunu olduğu...gibi tehlikeli yalanlarla mesajlar atarak insanların kafasını karıştırmaktalar.Aslında bunların tespit edilip,toplumu bilinçli olarak yanıltarak cinayete azmettirme gibi suçlardan yargılanmaları gerekiyor.
Bu kafadan bacaklılara aldırış etmeyip itibar etmeyenler olduğu gibi,ciddi ciddi inanıp, güvenip bu bahane ile korona tedbirlerini aldırış etmeden yaşayanlarda çoğunlukta.Çenesinin altında maske taşıyanlar,sosyal mesafeyi umursamayanlar da bu cahillerin yansıması.Üstelik bunların arasında eğitimli!diyeceğimiz kesimlerden de olması ayrı bir tehlike..
Sözde iddiaları;
Hastanelere korona şüphesi ile sakın gitmeyin. Orada ilaç yükleyerek bilinç öldürüyorlar.
Testler yalan,inanmayın.Virüs varmış gibi pozitif sonuçlar çıkarıyorlar.
Maske ve dezenfektan satışları çok olsun, para kazansınlar diye uyduruyorlar.
Aslında aşısı da, ilacı da çoktan hazır.Daha çok para kazanmak için hastalık varmış gibi algı oluşturuyorlar..
Doğru tabiki de;
O kadar profesör,doktor,hemşire,sağlık çalışanı boşuna hayatını kaybetti.Ailesine çocuğuna hasret yaşıyor.O kadar canlar hep uydurmadan yitirildi.Eğitimler aksadı,işyerleri kapandı,ekonomi kötüye gitti.Herkes deli bir bunlar akıllı.
Bunun gibi akıllara ziyan veren senaryolar ortalıklar da dolaşmaya devam ettikçe,bazı akıl yoksunları inanmaya devam ettikçe,koronalı bir salağın hastalığını gizleyerek gittiği düğünde rujunu önüne gelene sürmeye devam ettikçe, ne korona bizden kurtulur ne de biz koronadan..
GÜNÜN SÖZÜ
Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. Cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir; yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir.
ATATÜRK
TEBESSÜM
Madam Hayganuş'un kocası Agop ölmüş.
Hayganuş çok üzgün. Sevgili kocasının mezarının başında oturmuş ağıt yakıyor.
Komşuları, arkadaşları da elleri önlerinde bu dramatik anı saygı içinde sessizce izliyorlar.
Hayganuş'un kocası Agop'a yaktığı ağıt herkesin gözlerini yaşartıyor:
‘‘Ah Agop efendi ah... Sen ne güzel, ne alim adam idin...
Fransızca bilir idin...
İngilizce'yi, Alamanca'yı fevkalade konuşur idin...
Sen edebiyattan, fizikten, kimyadan, riyaziyeden çok iyi anlar idin...
Şiir bilem yazar idin...''
İzleyenler suskunluk içinde bekliyorlar, ama ölçüyü kaçıran Hayganuş'un Agop'a sıraladığı övgüler bir türlü bitmek bilmiyor.
Artık biri dayanamıyor ve patlıyor:
‘‘Yahu Madam Hayganuş, amma da büyüttün ha!.. Agop'u hepimiz tanır idik. Rahmetli hiç de dediğin gibi bir adam değil idi.
Mesela, Fransızca filan bilmez idi. Şiir de yazmaz idi. Az biraz okuması, yazması var idi. Hepisi o kadar...''
Madam Hayganuş, komşusunun bu sözlerini duyunca hemen ağlamasını kesmiş ve başını kaldırarak gururlu bir sesle şöyle yanıt vermiş:
‘‘Olsun... Heves eder idi.''
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?