Rusya’nın meşhur Krasnaya Polshchad Kızıl Meydanı, Çin’de Tiananmen Meyanı, New York’ta The Times Meydanı, Londra’nın Trafalgar Meydanı, Paris’in Concord Meydanı,İtalyan’nın Aziz Peter Meydanı…ve meydanlarıyla anılan pek çok ünlü şehir var.Ama biz Gaziantep olarak neyle anılıyoruz? “Kebap-baklava-lahmacun”. Bakın sizde aynısını söylüyorsunuz Merve Hanım. İlimizin bu şekilde anılması beni çok rahatsız etmekte. Ben artık bu kaderi değiştirip güzel Antep’i bir marka şehri yaparak, ilk önce de meşhur ve büyük bir meydanıyla anılmasını sağlayacağım.
Bu açıklamaları, dönemin AKP Belediye Başkanı Asım Bey dört yıl önce yaptığım röportajda söylemişti.
“Şehirler meydanlarıyla anılmalılar, yemekleriyle değil” görüşü bana da mantıklı gelmişti.
Ama gün oldu devran döndü, Sayın Güzelbey artık belediye başkanlığı makamında değil. Hayalini kurduğu meydan için, önce AVM iddiaları ortaya atılmaya başlandı. Ama tepkiler hızlı bir şekilde yayılınca vazgeçilerek başka çözüm arayışlarına gidildi. Sayın Şahin, yetersiz olan meydanı genişletmek için” yapılmış, bulunmuştur” vicdanının tersine, var olan sapasağlam bir yapıyı yıkmayı uygun gördü. Bu arada yıkım çalışmaları sırasında birkaç ağaçta arada kaynadı ama olacaktır o kadar. AVM’nin arsa sahibi ise, bir verip on almanın sevinciyle, bu kutlu davada yer almanın mutluluğunu yaşadı. Yani alan memnun oldu, satan memnun oldu. Vatandaşın peki bu olanlar karşısında ne yorumları oldu. Her zamanki gibi ilgisizce yaklaşıp, tepkisiz elemanı oynamakta..
Sayın Şahin,kendisinden geniş bir meydan isteyenlere “alın size yaptım, daha ne istiyorsunuz” dercesine, tekrar stadyumun yerini gündeme taşımaya başladı. Sayın Konukoğlu’da her zaman ki hayırseverlik ruhlarıyla buraya yapılacak cami benden, deyiverdi.
Böylesine geniş bir alana cami yapılması, AVM olmasından çok daha eftaldir, diye düşünüyorum. Ama yine de bir ilk olarak referandum yapılarak, vatandaşın konuyla ilgili fikri sorulursa, bütün dedikodularında önü kesmek mümkün olabilir. Yoksa ”meydan idi, cami idi, meydan idi, cami idi… “ diyerek başımız daha çok ağrımaya devam edebilir. Tabi benimkisi sadece bir öneri.
Bu arada o dönem meydanla ilgili oldukça iddialı konuşan Asım Bey, tek kişilik eylemini ne zaman gerçekleştirecek? diye de beklemekteyiz. “Söz yiğidin ağzından bir kere çıkmıştır” deyip, Sayın Güzelbey’in meydan mücadelesini yakından takip edeceğiz. Kendileri uzun zamandır yurt dışında olduklarından belki haberleri yoktur, diye biz uyaralım istedik. Eğer eyleme gidecekse; şimdi bunun biber gazı var, tazyikli suyu var, yüzünü kapatsa hapis cezası, slogan atsa meydan dayağı…varda var. Ayrıca eylemi gören illegal guruplardan, pankartı eline alıp koşup olayı gezi mantığına çevirme meraklıları da var..Çapulcusu var, vandalı var, yüz kişi üzerime işedi deyip senaryo yazanları bile var.Eh bir de Sayın Cumhurbaşkanını olayı duyup da bir kızarsa, aman deyim aman…
Eğer Sayın Güzelbey eyleme gidecekse, bir değil birkaç kere düşünmesinde fayda vardır, derim.
Sayın Güzelbey’in eylemi ve açıklamaları merakla beklenmekte.İki ihtimal var.Ya meydana gidip “cesedimi çiğnemeden buraya bir şey yapamazsınız” deyip kahramanlık yapacak.Ya da günümüzün moda siyaseti olarak “dün dündür,bugün bugündür” diyerek caminin temel atma törenine katılacak….
GÜNÜN SÖZÜ
Dün dündür, bugün bugündür..
S.Demirel
TEBESSÜM
Süleyman Demirel “seçmenlerle” bir seçim öncesi sohbeti yapmaktadır. İşsizlik konusunda çok iddialı sözler sarf eder: “Göreceksiniz iktidara geldiğimiz zaman işsizlik problemini 3 ay, evet, 3 ay içerisinde çözeceğiz. Bakın bunun altını çizerek söylüyorum. O sırada not almakta olan gazeteciye döner:”Sen de altını çiz o satırların” der.
Aradan 10-11 ay geçer; Demirel Başbakandır ama işsizlik sorunu çözülmemiştir! O günkü konuşmada bulunan ve not alan gazeteci kendisini ziyaret eder. Demirel yaptıklarını, yapamadıklarını, önündeki engelleri vs. anlatır. Söz sırası kendisine geldiğinde konuklara geldiğinde not almış olan gazeteci malum kağıdı çıkartır ve gösterir.İkisi arasındaki diyalog şöyle gelişir: “Efendim siz bize işsizliği 3 ay içerisinde bitireceğinizi vurgulamış ve ‘bunun altını çizin’ demiştiniz ben de çizmiştim.Buyurun.” Kağıdı vermene gerek yok. O gün ‘altını çizin’ demiştim değil mi? Çıkar kalemini tekrar al kağıdı eline bul o satırları buldun mu? hah tamam; şimdi de üstünü çiz!