Öncesinde bir şehidimizde profillerini karartanlar, zehir zemberek ağlayanlar, sokaklarda tepkilerini gösterenler, ne yazık ki son günlerde daha da artan saldırılara rağmen, şehit haberlerine karşı artık duyarsızlaşmaya,alışmaya başladılar.
TV ekranlarında kanallar şarkılı sözlü yayınlar yapmaya devam ederken,üzülerek görüyoruz ki artık ateş sadece düştüğü yeri yakmaya başladı.Geçen hafta Ankara ve İstanbul’daki terör saldırılarından tırsan Gaziantepliler bile bu hafta “BİR KEREDEN BİR ŞEY OLMAZ” cesaretiyle yine caddelere AVM’lere akın ettiler.
İşte bizlerin tam da korktuğumuz buydu zaten; olan bitenlere karşı duyarsızlaşmak! ölümlere alışmak! kabullenmek! kanıksamak! ve en kötüsü de gittikçe bencilliğe teslim oluşun sonucunda koyu bir BANANECİLİK!
En son Diyarbakır Mermer Jandarma Karakoluna yapılan saldırının insanlar üzerindeki tesiri diğerlerinden daha az tepki gördü.Hatta rüzgar gibi geçti. Saldırıda yaralan 24 askerin akıbetleri bile konuşulmadı. Siyasileri dahi reklam için bile olsa cenaze törenlerinde göremiyoruz artık. Haksız da değiller aslında. Onlarda şehit yakınlarından tepki görmekten,laf işitmekten,kovulmaktan yoruldular artık.Veremeyecekleri hesapların sorularının muhatapları olmak zordur tabi. Kör ve sağır basınımız da daha öncekilerden, lütfen isteksizce bahsetme zahmetindeyken, bu defa şehit haberlerine dansöz Asena’nın arkadaşının cenazesi kadar bile ilgi göstermedi. Hani pişkinliği kamufle etmek için nasıl diyorlardı?” HAYAT DEVAM EDİYOR…”
Yazık ki ne yazık!
**
REZAM İŞİNİ BİLİR!
Gaziantep’in biricik damadı, ekonomimizin kurtarıcısı, yaşı küçük marifetleri büyüğü, boğazdaki tarihi yalıya asansör yapacak kadar hımbılI, minicik Reza’sı, ABD’ de kötü adamların ellerine düşmüş. Ardından üzülenler, endişelenenler merak etmesinler! Bizim Rezamız işini bilir.Patron “gel” demişse gitmek gerekir. O sizin sandığınız kadar da saf çocuk değildir. Kime biat edeceğini iyi bilir. Artık ona da Pensilvanya’da ki amcanınki gibi mütevazi bir yer ayarlarlar ağabeyleri.
Reza’dan bahsederken hatırladım. Bir masal vardır Kaf Dağının ardında. Köpekle tazıyı anlatıyor masal.Köpeğin biri kuş uçurmaz olmuş çiftlikten. Kurt bundan etkilenmiş, tazıya dönmüş açlıktan… Bir köpek görmüş dağda, yağlı, besili, parlak tüylü,yolunu şaşırmış besbelli, “bunu yersem ne güzel olur demiş. Saldırıya geçecekmiş ama çekinmiş. Aşağıdan alıp yaklaşmış yanına.
“ İyi ense yapmışsınız maşallah” demiş.”Göbek de iyi şişmiş yani.”
“ Siz de yapabilirsiniz bayım” demiş köpek.” Benim gibi beslenmeyi isterseniz sizde beslenirsiniz. Yaşamak sayılmaz sizinki, hep sefil olmak kötü bir şey besbelli.Ne bu böyle, ne rahat bir uyku, ne ağız tadıyla yenen bir lokma yemek. Gelin benim yanıma dünya varmış deyin.” Kurt bayağı merak etmiş doğrusu. “Nasıl bir işmiş ki bu ? Orda işim ne olacak ki benim ?”
Çomar gülmüş:
“ Hiççç “demiş. “Fakir fukaraya saldıracaksın. Evin adamlarına kuyruk sallayacaksın. İstenildiğinde komşunun tavuklarından çalacaksın. Sahibine hoş görünmek ise tek görevin. Bunun karşılığında artık ne varsa hepsi senin. Tavuk kemiği mi istersin , güvercin, bıldırcın kemiği mi. Bu arada sırtını okşarlar sabah ve akşam keyfe bakarsın”.
Kurdun ağzı kulaklarına varmış, gözleri dolmuş sevinçten… Köpeğin peşine takılmış çiftliğe doğru yol alırken, boynunda bir iz görmüş.”Bu da nesi ?” demiş.”Hiçç” demiş köpek. “Hiç ama ne ?” “Değmez konuşmaya bile nene gerek” “Söyleyin canım merak ettim işte.” “Tasmanın yeri olacak” “Neee? Bağlıyorlar mı ? demiş kurt; öyle her istediğin yere gitmek yok yani.Köle mi olacağım ben şimdi?
“Yani” demiş. Köpek “Ama ne çıkar ki bundan ? Seni tasmalayacaklar ama istediğin gibi yemleneceksin de.Yeter ki efendilerine sınırsız biat et!”
TEBESSÜM
Günlerden bir gün sadrazam hazretlerinin hamama gideceği tuttu.Bir yanında birinci veziri,bir yanında ikinci veziri, Bir yanında üçüncü veziri..
Sonra efendime söyleyeyim,peşkircibaşısı nalıncıbaşısı sabuncubaşısı velhasıl tam dört yüz kişilik kafile peştamal takıp girdiler hamama. Geçtiler kurnaların başına üçer beşer.
Sadrazam derseniz, kuruldu göbek taşına yan gelip yattı.
Memleketin en ünlü tellakları sardılar dört bir yanını. Kimi elini kaptı kimi bacağını
Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı. Tamam on iki saat on iki ünlü tellak incitmeden keselediler hazretin mübarek vücudunu. Öylesine kir çıktı ki sormayın. Aman efendim bu ne kiri demeye kalmadı, keselerin altında eriyip gitti koskoca sadrazam.
Bütün maiyet erkanı yerinden fırladı “Nittünüz Devletliyi “dediler tellaklara. Tellaklar korkarak cevap verdiler: “Biz yıkadık, keseledik. Ama devletlinin bütün vücudunun kirden ibaret olduğunu bilemedik. Suç bizde değil ki. Neyleyelim kir bitti, sadrazam elden gitti!