Güzel dinimiz İslam,insanoğluna gönderildiğinde güzellikleri ve adaleti ile beraber gelmiştir.İnsanlar arasında hiçbir zaman ayırımcılığa,ötekileştirmeye ve keyfi fetvalara da izin verilmemiştir.
Tesettür emri hicretin 4.yılında kadınlara bildirilmeye başlanmıştır.
Alkol, hicretin 4. Yılından sonra kademe kademe yasaklanmıştır. Diğer emir ve yasaklarsa yavaş yavaş ürkütmeden insanlığa bildirilmiştir. Kuran-ı Kerim dahi 23 yılda tamamlanmıştır.
Çünkü öncesin de İslam adına çok daha önemli sorunların halledilmesi, kalplerin öncelikle bu yeni dine ısındırılması,sevdirilmesi gerekiyordu.
Ülkemiz son zamanlarda yaşadıkları ile ciddi anlamda süzgeçten geçmekte. Hatta neye ve kime inanacağını bile şaşırmış vaziyette. Tecavüzler, hırsızlıklar,cinayetler,dolandırıcılık almış başını gitmekte.Dinimizin büyük günahlardan saydığı intihar vakaları ürkütücü bir hızla gençler arasında artmakta.Ülkenin bir yanı kan ağlayıp şehit haberleri ile inlerken, diğer yanı hiçbir şey yokmuşçasına vur patlasın çal oynasın, Acun gibilerinin kanallarıyla beynini uyuşturmakta.
Bu uçuruma koşan ülkemizin içinde bulunduğu kaosa dur diyebilecek bir güç var mı?
Bizim sembolik, cicili bicili sözde bir Diyanet İşleri Başkanlığımız var. Hatta ödenekten milli eğitimden bile fazla pay almaktalar. Başkanı ise etliye sütlüye asla karışmadan arada bir çıkar,önüne konulanları okur ve dünyadaki cennetinin keyfini çıkarır.Ya da hiçbir şeyi görmeyen gözleri, cici arabası ile gezerken el ele dolaşan nişanlılara takılır ve suni bir gündem oluşturur.Sazanda çok zaten.
Halbuki bizim Görmez;
Ahlak bozucu gençlik dizilerini, Türk aile yapısı ile örtüşmeyen tv programlarını hiçbir zaman görmez…
Şiddet gören, öldürülen istismar edilen kadınlarımız çığlıklarını duymaz ve görmez…
Ülke, Kürt-Türk diye ayrıştırılıyorken, şehit cenazeleri kapılara diziliyorken birlik ve beraberlik çağrısına en çok ihtiyacımız olan bu günleri de kesinlikle görmez…
Dinimiz de yeri olmayan ama provakatif amaçlarla da her zaman kullanılmak istenilen mezhep çatışmalarına engel olunulması gerektiğini de görmez…
Her dini gurubu kendi sözde İslam çizgisi oluşturarak dayatmaların oluşturulmaya çalışıldığı bir dönemde, İslam ı gerçek anlamda vatandaşa anlatmaya da gerekte görmez…
Tahammüllerin ve sevgilerin azaldığı,güvenin neredeyse kaybolmaya yüz tuttuğu bir dönemde insanlığı ve doğruluğu anlatmaya da gerek görmez..
Hazır Cuma namazı saati tatili diye yeni bir polemiğimiz doğmuşken, diyanet hiç olmazsa tatilinde verdiği uzun sürede hutbede cemaatten para istemek yerine artık gerçek görevlerini yapmaya çalışsın diyeceğim ama şimdi düşündükçe benimde kafam bulanmaya başladı.Boş verelim gündemdeki saçma konuları da önceliğimiz ve en önemli sorunumuz olan nişanlı çiftlerin el ele tutuşmasına engel olmaya çalışalım.Her hutbede bunu vatandaşa yayalım.Yapmayanları uyaralım.Olmadı yakaladığımızı sokak ortasında kamçılatalım.Taşlayalım…
Belki o zaman başımızdaki belalardan da kurtulmuş oluruz!
GÜNÜN SÖZÜ
“Kıyamet gününde insanların en şiddetli azap çekeni, Allah'ın ilmiyle kendisine bir menfaat vermediği âlimdir.”
Hadis-i Şerif
TEBESSÜM
Adamın biri elinde büyük bir bıçakla camiye dalar ve yüksek sesle Cami Cemaatine sorar :
-Aranızda Müslüman olan var mı ? korkudan kimse bir şey diyemez. Bir müddet sonra yaşlı bir adam ayağa kalkar ve ' ben Müslüman’ım der.
Bıçaklı adamla yaşlı adam camiden çıkarlar. Adam dışarıda ki koç sürüsünü gösterip:
-Amca, şunları kurban edicem de ben beceremem yardım eder misin! ? der.
Yaşlı adam bayağı bir hayvanı kestikten sonra ' ben yoruldum , artık başka birini bul ' der....
Adam bu sefer kanlı bıçakla yine camiye girer ve cemaate yüksek sesle tekrar sorar:
-Aranızda başka Müslüman var mı , varsa yanıma gelsin ?
Az önceki giden yaşlı adamı doğradığını düşünen cemaat çok korkar ve herkes aynı anda imama bakar, imam:
' Ula bağa ne bakıp duraysunuz uşaklar ? İki rekat namaz kildurduk diye Müslüman mı olduk ' ... Yüce İsa hepimizi korusun..