Bu haftaya ekonomi,siyaset,atışmalar bir yanda kaldı.Hafta sonu başlayıp hafta boyunca da ardı kesilmeyen depremlerle giriş yaptık.Haftayı ne yazık ki yine depremlerle bitiriyoruz.
Sadece biz değil bütün dünya sallandı ve sallanmaya da devam ediyor.Peru’da meydana gelen 7.7 ‘lik depremde bir tek binanın dahi yıkılmaması,bir kişinin bile yaralanmaması deprem konusunda çağın ne kadar gerilerinde olduğumuzu acı bir şekilde bizlere göstermiş oldu.
Son yaşanan Elazığ depremi bize gösterdi ki;
İnsanoğlunu depremler değil,daha çok kazanım peşinde olan müteahhitlerin yapmış oldukları çürük çarık binalar,bunlara ruhsat veren vicdansız belediyeler,katliama göz yuman sözde yetkililer,sorumlular öldürüyor.Her şeye rağmen millet olarak birlik ve beraberlik ruhumuzu bir kez daha tüm dünyaya gösterilmiş oldu.Yardımlar beklenenlerin çok daha üzerilerinde oldu.Yine de ne yaşanırsa yaşansın,bu milleti hiçbir güç yıkamaz,ayrıştıramaz.
Depremlerin oluşum nedenlerini, kızların çocuk yaşta evlenmelere izin verilmediğinden dolayı…diye talihsiz açıklamalarla dillendirme cesaretinde bulunan meczuplara bir soru; 7.7’lik depremde komünist,ataist Kübalılara neden bir şey olmadı?
**
Doğalgaz zammına yaz ortasından başlayıp kış içinde de yaptıkça yapasıları gelen Gazdaş bugünlerde en çok kulakları çınlayan kurum olma özelliğini kimselere bırakmadı. Faturayı eline alan vatandaşların önce şaşkınlık,sonra öfke,kızgınlık….emoşınları ile karşı karşıya kaldı. İlk başta” ucuz ve temiz ısınma” diye yola çıkıp uçuşa geçen fiyatlarıyla,yolun tam ortasında bırakan doğalgaz bilmecesi vatandaşın artık en birinci gündemine oturmuş durumda. Kıstıkça fiyatı artan nedir? diye bilmece sorulsa hep bir ağızdan “doğalgaz” diye bağıracağız.
**
ABD Başkanı Trump yeni bir polemik daha ortaya atarak İsrail’in nasılda adamı olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu ve “Kudüs, bölünmeden İsrail'in başkenti olacak. Ama bu çok büyük bir şey değil çünkü ben zaten bunu sizin için yaptım. Bu şekilde kalacak. Benim vizyonuma göre İsrail için çizdiğimiz bu sınırı ABD resmi olarak tanıyacak. İki devletli geçiş sürecinde ne olursa olsun İsrail devletinin güvenliği hiçbir şekilde tehlikeye düşmeyecek. Gece kulüplerine otobüslere yönelik saldırılar bir daha geri gelmeyecek. Ben İsrail için çok şey yaptım. ABD büyükelçiliğini Kudüs'e taşıdım. Golan Tepeleri'nin İsrail'e ait olduğunu tanıdım" diyerek kendisi gibi bir akıl hastanın neden başkan yapıldığını dünyanın gözüne bir kez daha sokmuş oldu. Şaşırdık mı? Tabiki de hayır.
**
Dünya, Trump ve İsrail mikropları yetmiyormuş gibi şimdi de büyük ölümcül virüslerle karşı karşıya kaldı.Hastalık olacakta ülke olarak bizlerde nasibimizi almasak olur mu hiç? Tabiki de uygun kaçmazdı. Her ne kadar çoğu bölgelerde görülse bile saklanılmaya çalışılan domuz gribi ve korona virüslerinin özel laboratuarla da üretildiği iddia edilse de, hastalıkların en kısa sürede aşıları ve ilaçları da piyasaya sürülmezse ben de korona olayım.Sektör artık böyle işliyor.
**
Haftanın son kadın şiddeti yine Gaziantep’te görüldü.2 çocuk annesi bir kadın, boşanma aşamasında kocası tarafından kurşun yağmuruna tutuldu. Kocası Y.M'nin "Çocuklara harçlık vereceğim" diyerek dışarıya çağırdığı Sibel M, kaldırıldığı hastanede yaşam mücadelesi veriyor.
Cezaların yetersizliği mi,adamların beyinsizliği mi,nasıl olsa işi güç yok içerde yer içer birkaç yıla da çıkarım cesareti mi , ne derseniz deyin bunların ibreti alem için bir iki tanesini sallandırmadıkça bu katliamların ardı arkası kesilmez.Hatta artarak devam eder.
HAFTANIN FIKRASI
Orta Asya'daki bir devlet çiftliğini ziyaret eden yerel komünist partinin sekreteri, çiftliğin başkanına "Bu yıl patates üretimi ne durumda" diye sormuş. Başkan da "Sayın sekreter, patates üretimi öylesine fazla ki, patates stokumuz Allah'ın eteklerine kadar yığıldı" demiş. Bu açıklamaya öfkelenen parti sekreteri "Yoldaş, biz komünistiz, bizim Allah'ımız yok" diye bağırınca başkan gülmüş ve "Zaten patates de yok" demiş.
**
Karı koca yemek yiyor. O sırada masaya yaklaşan heykel gibi güzel bir esmer, adamı selamlayıp geçiyor.
Adamın karısı soruyor: – Kim bu afet?
Adam: – Eğer mutlaka bilmek istiyorsan söyleyeyim, metresim!
Kadın: – Bir de bu kadar pervasızca söylüyorsun. Boşanıyorum senden!
Adam: – Yani Etiler’deki apartmanı, Kandilli’deki yalıyı, Göcek’teki tekneyi ve Nice’deki villayı bırakıyorsun…
Uzun bir sessizlik olur. Çift yemeğini çatallarken kadın birden sorar: – Şu arkada oturan Fuat değil mi? Yanındaki kadın kim?
Adam: – Fuat’in metresi.
Kadın: – Ayyy vallahi bizimki çok daha güzel!
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?