Yalnızlaşıyoruz.Mutlu olamıyoruz.Etrafımızda olup bitenleri nedende göremiyoruz.
Çevremizdeki olaylara karşı duyarsız,ilgisiz umursamaz,bananeciyiz..
Zevk alma mekanizmalarımız neredeyse körelme eğiliminde.Arayış içindeyiz ama, aslında ne aradığımızı da bilemiyoruz.İşte çağımızın en moda hastalığı; “melankoli”..
Her geçen gün hızla artan sayıda insanın hayatı renksizleşiyor, hatta kararıyor. Hayatlar sıradanlaşıyor, yüzeyselleşiyor.
Hayatlarımızın monotonlaştığını, tek düze hale geldiğini kabul edelim ve bu tek düzeliği algılamayalım, diye bize yapay meşguliyetler üreten sistemi görelim artık. Hayatın önemli bir boyutunu onun derinliğini yitiriyor, yaşamın diyalektiğini unutuyoruz. Ya da bu planlı bir biçimde bizlere unutturuluyor.
Artık görmeyi,gözümüzün önünde yaşananlara dahi bakmayı unuttuk neredeyse..
Gören, göz mü gerçekten? yoksa duygular ve düşünceler mi?
İnsan gözden ibarettir. Geri kalansa cesettir. Göz ise ancak gerçek Dost’u görene denir ” der Mevlana Hazretleri.
Bakmasını ne kadar biliyoruz? Sizce de çok başıboş bırakmadık mı duygu ve düşüncelerimizi, onları ne ölçüde doğru yollara yöneltebiliyoruz? Göz sadece çekirdeği değil, ondaki ağacı da görebilmelidir. İnsan kâinata boş bir nazarla değil, derinlikle, hikmet nazarı ile bakabilmelidir. İlahi kudret akışlarından nasip alabilmelidir.
Siyonistlerin moda sembolü tek gözü öylesine zihinlerimize işlediler ki, bilmeyen yok neredeyse.
Tek göz öylesine gelişi güzel olarak ta seçilmemiştir aslında. “Tek gözlü “ nün derinlik algısının olmayışı ile yüzeyselleşen hayatlarımızı ilintilendirelim bir an için.
Mitolojik olarak araştıracak olursak;
Slav mitolojisi de “Likho “adında birinden söz eder, siyahlar giymiş, yaşlı, zayıf bir kadın olarak tarif edilir genellikle bu kötü varlık.
Hint Mitolojisinde ise Kabandha diye bilinen başı ve boynu olmayan bunun yerine yüzünü göğüs ve karın bölgesinde barındıran bir yaratık yer alır.
Yunan Mitolojisinde ise Graeae diye bilinen üç kız kardeşten söz edilir, Hollywood sinemasının da zaman zaman bize hatırlattığı bu cadılar aralarında bir gözü ve bir dişi paylaşırlar sürekli. Medusa ile Perseus hadisesinden de hatırlayabilirsiniz…
Balkan efsanelerinde ise bedeni insan bedeni, at bacaklı, köpek başlı, demir dişli bir yaratıktan bahsedilir. Psoglav adlı bu yaratık, mağaralarda ya da karanlıkta yaşar, insan ile beslenir hatta mezarlardan ölüleri çıkartıp yediği de anlatılır.
İspanya’nın kuzeyindeki Cantabria Bölgesi mitolojisinde Ojáncanu olarak bilinen bir yaratıktan söz edilir. Ağaçlara ve su kaynaklarına zarar veren Ojáncanu sadece perilerden (Anjana) korkar, onu öldürmenin yegâne yolu ise sakalındaki tek beyaz kılı kopartmaktır.
Dikkat ettiyseniz bu tek gözlü yaratıkların ortak tarafı onların kötü, canavar görünüşlü,akıllı olmayan, derinlik ya da uzaklık bilgisini kestiremeyecek olmalarıdır. İnsan beyni iki göz yardımıyla nesnelerin uzaklıklarını hesaplayabilmektedir. Oysa bu iş Tepegöz ya da diğer tek gözlü canlılar için eğer başka bir destek alınmıyorsa oldukça zor, hatta imkânsız bir iştir.
Yani insanlara verilmek istenilen mesaj ve insanlarda oluşturulmak istenilen olgu; bak ama görme,duy ama düşünme.Yaşa ama ,olduğu gibi sorgulamadan,zevk almadan.Sadece sana sunulan neyse onu kabul et.Şu an bizlerinde yaptığı gibi.
Ey Ahali! Benzin zammı “5 tl olmuş” diyorlar…Sessizlik..
10 tl desek..Tam sessizlik..
20,30,40….Tık yok.
Biz gözümüzü ve kulağımızı kapatmaya devam edelim..
GÜNÜN SÖZÜ
Korku insanı uyanık tutar.
Çin Atasözü
TEBESSÜM
10 erkek, 1 kadın toplam 11 kişi, helikopterden sarkan halata asılıdırlar.Halat herkesi taşıyacak güçte olmadığı için içlerinden birinin halatı bırakması gerektiğine karar verirler.Yoksa hep beraber düşeceklerdir.Bu kişinin kim olacağına karar veremezler.Ama o anda kadın çok etkileyici bir konuşma yapar: ”Tamamen gönüllü olarak ipi bırakacağım.Çünkü bir kadın kocası için,çocukları için ve aslında erkekler için her şeyi bırakmaya alışıktır.Hem de beklentisiz, karşılıksızca.”Konuşmasını bitirir bitirmez tüm erkekler duygulanarak onu alkışlamaya başlarlar..
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?