Bir şehrin sakinleri ne ister?
Tertemiz, geniş sorunsuz geniş yollar. Bol yeşilli, çiçekli nefes alabilecekleri parklar. Her türlü ihtiyaçlarının karşılandığı sağlık kompleksleri. Çocuklarının eğitim ihtiyacını karşılayan okullar. En önemlisi de sevdikleriyle birlikte huzur içinde yaşayabileceği güvenli, sorunları en aza indirilmiş gelişmiş bir şehir.
Gaziantep ilimiz ne yazık ki uzun zamandır barındırmak zorunda kaldığı mültecilerin sorunları, hemen yanı başında sıçramaya hazır bir savaş, 15 Temmuz kabusu ve sonrası, çoluk çocuğun katledildiği düğünde patlayan canlı bomba.. ile anılmakta. Konumu yüzünden her gün yeni sorunlara gebe,aksiyonu yüksek bir şehir .Yine de tüm bu olumsuzluklara rağmen de güçlü birliktelik ve inancıyla zorda olsa tüm sorunların üstesinden gelebilmekte.
Şehir halkı olarak bundan sonrası için beklediğimiz; “ AZ SORUN, ÇOK İŞ”
GAÜN’ de sadece ilimizin değil çevre illerin de gözbebeği büyük bir üniversitemiz. FETÖ yapılanmasının yuvalandığı bu güzel ilim yuvamızdan bu bozuk yapılanma hızlı bir şekilde temizleniyor.
Cumhurbaşkanımızın da takdiri ile atanan rektörümüz Prof. Dr. Ali Gür hocamızla yaptığımız röportajda sıraladığı hizmet takvimi ve görev heyecanı bizleri de umutlandırdı.
Pek çok alanda zaten yeterince zaman kayıp ettik. Eğitimde Türkiye sıralamasında kaçıncı olduğumuzu yazmaya dahi utanıyoruz. Rektörümüze de söyledik; ”Projelerinizin biran önce hayata geçirilmesini sabırsızlıkla bekliyoruz ve de sıkı takipçisi olacağız” diye.
Bizi bilen bilir.
Güzel yapılan hizmetleri, çalışmaları ayırım yapmadan her zaman takdir eder ve halkımızla paylaşırız. Hizmet noktasında kim ne başarırsa da takdir ve tebrik ederiz. Tabi bunun tam tersi yapılmayanları başarısızlıkları eleştirmekte bizim için geçerlidir.
Herkese de eşit mesafede duruyoruz. Ne çok uzak, ne de çok yakın.
Ne yazık ki çiçeği burnundaki rektörümüzün yapacakları hizmetlere ihtiyaç duyulduğunda verilebilecek destekler söz konusu olmalıyken, aksine yıpratma kampanyası yapılması, hem de bunun sosyal medya didiklenerek eski görüntüler üzerinden senaryolar yazılmasının ne zamanı, ne de yeri. Gidilen bir davette konuşmacının yapacağı konuşma da sadece muhatabı bağlar. Davetliler de istenilmeyen süprizlerle de karşılaşabilirler. Bu herkesin başına da gelebilir.
Eğer iş eskilere gider ve defterler bir bir açılmaya başlanırsa görülür ki, kimse ak kaşık değil. Dün söylediklerini bugün inkar edenlerin, pişmanlıkların sel gibi aktığı bir dönemde ilim yuvasının başındaki ismi daha koltuğuna oturur oturmaz yıpratma oyunları kime ne fayda sağlayacak?
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!
Bizi tek ilgilendiren; rektörümüz verdiği sözlerin kaçını tutabilecek? Üniversitemizin adını hangi başarılarla duyuracak? Evlatlarımız adına ne gibi hizmetlere, eğitim politikalarına imza atabilecek? Eğitim ve bilim grafiğimizi kaç tık yukarılara çıkarabilecek?
Hangi makamlara kimlerin atanacağına karar verecek olan merciler bellidir.
Görev sahiplerini denetleyecek olan kurumlar bellidir.
Atanmışların hizmetlerinin takibini yapacaklar, halkla paylaşacak olanlar bellidir.
Takdir ve eleştirilerde de en büyük yetkili olan ise; halktır.
İşte bu yüzden de diyoruz ki “HERKES İŞİNE BAKSIN!”
GÜNÜN SÖZÜ
Kişiyi iyi tanırsan kimseyi inandıramazsın. Ama kötülersen herkesi inandırırsın.
John Draper
TEBESSÜM
İshal olan Temel, hastaneye kaldırılmış. Acil servisteki nöbetçi Doktor, kısa bir muayeneden sonra, hastabakıcıya talimatını vermiş:
- Hastamız şiddetli ishal, kendisini tekerlekli sandalyeye oturt ve hemen İç Hastalıkları Servisine götür.
Hastabakıcı Temel'i tekerlekli sandalyeye koymuş, ama yanlışlıkla koridorun sonundaki psikiyatri servisine bırakmış. Aradan birkaç gün geçmiş. İlk teşhisi koyan doktor, Temel'i psikiyatri servisinde görünce şaşırmış:
- Yahu sen ishaldin, ne arıyorsun psikiyatri servisinde?
- Ne bileyim, sizin hastabakıcı buraya getirdi da!..
- Peki ishal durumun nasıl?
- Aynen eskisi gibi ama...
- Aması ne?
- Artık kafama takmıyorum!..