Evlerimiz bizim için öncekine oranla daha bir yuva ve güvenilir alan anlamı taşıyacak.Hiç kullanmadığımız,konfordan uzak süslü salonlarımızın ne kadar anlamsız olduğunu bileceğiz.Evimiz artık sığınağımız olacak.
Akraba,eş dost ile bir araya gelebilmek,kaliteli zamanlar geçirmek önceliğimiz olacak.Sevdiklerimize daha fazla zaman ayırmaya başlayacağız.
İnsanları,sevdiklerimizi tutarsızca kalplerini kırarken,pandemi sonrasında onları belki de biranda kaybedebileceğimizi düşünerek daha dikkatli olacağız.
Pandemi süresince önerilen koruyucu önlemlerin gelecekte de kalıcı olmasını sağlayacak en önemli unsur bu davranışların toplumda alışkanlık haline gelecek.
Temizliğin,hijyenin her türlü hastalıkların tetikleyicisi bilinci ile korona ile yaşamayı öğrenen yeni nesil daha bir pimpirikli olacak.
Yeni normalde de sarılma, öpüşme hatta el sıkışma bile olmayacak; sosyal izolasyon ve temizlik kurallarına uyum devam edecek.
Alışveriş alışkanlılarımızda da kökten bir değişim söz konusu olacak.Artık mağaza mağaza dolaşmak yerine internetten alış verişe alışan yaşlı teyzeler bile internette sörf yapıyorum diyecek.
İş yapma ve üretme alışkanlıklarımızda değişecek.Home ofis çalışmaları öne çıkıp, üretim dijital hayata entegre edilerek, işi dijital yaşamda olanlar dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar çalışmalarını sürdürerek mutlaka bir yerde olmaları gerekmeyecek.
Paranın araç,gücün geçici,malın mülkün anlamsız, kapıda bekleyen arabanın da gün gelip hiçbir değerinin olmadığını anlayıp “her şeyin başı sağlık” sözünün lafta değil yaşamda olduğunu içselleştireceğiz.
Hiç hatırlamak istemediğimiz ölümü belki de artık hiç unutmayarak,kefenin gerçekten de cebinin olmadığını bilerek daha az hatalarla hayatımızı devam ettirmeye çalışacağız.
Pandemiden sonraki dönemde anlayacağız ki;
Yaşamda en önemli şey kazançlarımızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır.
Nazım Hikmet’in “yaşama dair” adlı şiiriyle yazımızı bitirelim.
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
GÜNÜN SÖZÜ
Ya zeytinyağı üste çıkmıyor da su alttan alıyorsa.
TEBESSÜM
Adamın biri iş başvurusunda bulunmuş.
Görüşmeye çağırmışlar; görüşme esnasında yönetici sormuş;
– Peki beklentilerin ne? Seni ne tatmin eder?
Arkadaş saymaya başlamış;
– Öncelikli olarak bir araba istiyorum, ayrıca şu anda bulunduğum dairenin kirası biraz fazla onu da şirketin karşılaması iyi olur, maaş olarak da 3000 dolardan aşağı çalışmam…
Şirket yöneticisi, dinler ve
– Biz sana son model bir Cherokee ve Tarabya’da bir villa vereceğiz, ayrıca bizim bu pozisyonumuz için planladığımız maaş 6000 dolardı, demiş.
Bizim elemanın gözleri fırlamış;
– Şaka yapıyorsunuz, demiş.
Şirket yöneticisi yapıştırmış;
– Önce siz başlattınız…