Hüznün resmini çizebilirmi siniz?

Merve Tanrıöver
Merve Tanrıöver
Hüznün resmini çizebilirmi siniz?
19-09-2015

Ben belki  resmini çizemem ama fotoğrafını  kesinlikle gördüm. Hem de yaşından çok daha büyük, olgun duran 3 yaşındaki şehit yavrusunun, eğlensin! diye götürüldüğü maçta gördüm.

İstanbul Sultanbeyli   Karakoluna yapılan  terör saldırısı sonucu şehit düşen Bomba İmha Şube Müdürü Beyazıt Çeken’in oğlu küçük oğlu.

3-4 yaşlarında minicik bir çocuk. Çok sevdiği her akşam yolunu gözlediği babasını bir daha göremeyeceğini ağlayan annesinden ve teyzelerin konuşmalarından anlıyor. Onlar bir şey söylemese de minicik çocuk yine de anlıyor. Artık babanın  gelmeyeceğini   anladığından, her zaman yaptığı yaramazlıkları yapmak istemiyor. Komşu akraba çocukları gel oyun oynayalım dese de o biliyor ki, baba gitmişken, herkes ağlarken oyun oynanmayacağını, eğlenilmeyeceğini,  gülünmeyeceğini. Kendisinin bir adı olduğu halde nedense etrafındakiler ona” yetim “diye seslenmeye başlıyorlar. Ama o bu yeni adı hiç sevmemişti. Sahi yetim ne demekti?

Eve bir amca geliyor. Yanağını sıkıyor, öpüyor, ilgi gösteriyor. Anneyle konuşuyor, dedeye bir şeyler söylüyor. Herkes   bu amcanın yanında çok ağlamıyor. Sadece amcanın konuşmasını dinliyorlar. Tanımadığı  amca elinden tutup “hadi gel gidelim “ diyor. Büyükleri de gitmesi için başlarıyla onay veriyorlar.  Eskiden olsa yabancı birisiyle gitmemek için yapmadığı naz kalmazdı. Ama şimdi sessizce itaat ediyor tanımadığı bu amcayla beraber gitmeye. Kim bilir belki de bu amca onu babasına götürecektir.

Tanımadığı bu amca ile beraber sessiz bir itaatle büyük büyük adamların bağırıp çağırdığı şarkılar söylediği büyük bir yere gidiyorlar. Kendisine yapılan tembihteki  gibi sessiz duruyordu. Zaten istese de yaramazlık yapmak içinden gelmezdi ki.. Çünkü baba gitmişti..

Yanında ki amca bazen bağırıyor ayağa kalkıyor, bazen de el çırpıp gülüyor. Etrafındaki diğer amcalar da farksız değillerdi bu amcadan. Onun ise aklı halen, gitti artık dönmeyecek denilen babasında ve durmadan ağlayan annesinde idi. Doğru muydu acaba bütün o söylenenler? Belki de daha küçük olduğu için yanlış anlamıştı. Her akşam sabırsızlıkla beklediği babası artık gelmeyecek miydi?

Yanındaki amca ve diğerleri çığlık çığlığa bağırdığında anlam veremedi. Sahi bu amcalar neden ve neye bu kadar sevinmişlerdi ki?  yoksa  onların babası ölmediği için mi?

O artık bir gecede birkaç yaş birden büyümek zorunda kalan küçük dev adamdı. Annesine sahip çıkacaktı. Durmadan ona” sen artık büyüdün annene sahip çık” denilecek, hayatın gerçek  yüzüyle karşılaşmak zorunda kalan küçük yetim.

O tatlı yüz, hepimizin yüreğine değen tatlı çocuk. Bizler o güzel yüzünü güldürebilir miyiz acaba? Sen bir gün büyüyüp babam ne için, neyin uğruna şehit oldu? diye sorduğunda  yüzlerimiz kızaracak mı acaba?

GÜNÜN SÖZÜ

“Baban öldü” dediler.

Ama ben biliyordum ki doğru değildi…

Her zaman babamın bana yaptığı şakalardan birisiydi..

Severdi beni kızdırmayı, öfkelendirmeyi..

Biliyordum ki;

Ya işte nöbetteydi,  ya da şehir dışında..

Ya müsait olamamıştı, ya da telefon bulamamıştı.

Arabası bozulmuş, tekeri patlamış…

Mutlaka bir yerlerdedir çıkıp  gelecektir ,

Dedim kendime, teselli  aradım  hep ama..

Zaman  yokluğuyla akıp gitse de,

“MEZARDADIR” hiç diyemedim..

MERVE/ 1992

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?