İÇİMİZDEKİ SİMYACI!

Merve Tanrıöver
Merve Tanrıöver
İÇİMİZDEKİ SİMYACI!
12-07-2019

Bırakalım bugünlük siyaseti ve sinir bozucu gündemi.Hepimiz içimize bir yolculuk yapıp,neleri kaçırdığımıza aslında sanılanının aksine her birimizin bir filozof,düşünür yada simyası olgularını ortaya çıkaralım.

Beyaz atlı prensleri yada beyaz fırsatları beklemeyelim.Biz azmimizle siyah atımızı beyaz attan daha şöhretli yapabiliriz.Arayan değil aranılan olmak.

Hayatta Leylaları değil Mecnunları rol model alalım. Leyla sarayında yaşarken Mecnun çilelere çekiyordu. Mecnun olmasaydı Leyla’nın ne güzelliğinin bir hükmü ne de şöhreti olurdu.

Şirin saraylarda yaşarken  Ferhat çöllerde mucizelere imza atıyordu. Eğer ki  Ferhat’ın azmi ,inancı ve inadı olmasaydı, Şirinin ne ünü ne de hükmü olurdu.

İnsanlar arasında da rahatı ve kolayı yaşayanlar değil ,çalışan ve  idealleri uğrunda çektiği mücadelelerle anılan kahramanlar her zaman yad edilir.
 Belki de yaşam sanıldığı kadar zorlayıcı değildir .Belki fırsatlar elimizin altında yada gözümüzün önündedir de bir onu simyaya dönüştüremiyoruzdur.Kim bilir!

Hayattan ve gelecekten umutsuzluğa kapılıp,dünya sorunlarının altında ezilip kalan,şikayetlerini ayyuka çıkaran günümüz insanına ithafendir!

Bir tüccar Mutluluğun Gizi'ni öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir şatoya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş.

Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış: Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş; dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş ve bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemek zorunda kalmış.

Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama Mutluluğun Gizi'ni açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını, kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş.

"Ama sizden bir ricada bulunacağım" diye eklemiş bilge, delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvıyağ koymuş. "Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz."

Delikanlı sarayın merdivenlerini inip çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayıramıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış. "Güzel, demiş bilge, peki yemek salonundaki Acem halılarını gördünüz mü? Bahçıvan Başı'nın yaratmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü? Kütüphanemdeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?"

Utanan delikanlı hiçbir şey göremediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka bir şeye dikkat edememiş.

"Öyleyse git, evrenimin harikalarını tanı" demiş ona bilge. "Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin."

İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat yapıtlarına dikkat ediyormuş. Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat yapıtlarının zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış.

"Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?" diye sormuş bilge.
Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.
"Peki" demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi, "Sana vereceğim tek bir öğüt var: Mutluluğun gizi dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan.
HASBIHAL

Hayatta zor işler kolay işler var , bunları ayıran insan olmak zor ...                            
Bilgiçlik taslamak konuşmak kolay, az ve öz konuşup susan olmak zor..
Akıl vermek kolay , iş bozmak kolay, bozuğu onaran insan olmak zor..
Niyet etmek kolay, başlamak kolay, bir işi bitiren insan olmak zor..
Almak kolay, benlik, bencillik kolay, alan insan değil veren olmak zor..
Merak kolay, olay seyretmek kolay, bakan insan değil gören olmak zor..
Kazanç kolay, servet zenginlik kolay, vicdanlı, namuslu patron olmak zor..
Açları kandırmak, azdırmak kolay, açları doyuran insan olmak zor..

Yemin etmek kolay, söz vermek kolay, verdiği sözünde duran olmak zor..
Kan akıtmak kolay, acıtmak kolay, acıyan yarayı saran olmak zor..
Nefse uymak kolay, hırslanmak kolay, nefsini, hırsını yenen olmak zor.. 
Yuva kurmak, evlenmek kolay, yuvada huzura eren olmak zor..
Yaşam kolay, doğmak, yaşlanmak kolay, insanca yaşlanmak, insan olmak zor..

GÜNÜN SÖZÜ

 Metodu oIan  topaI, metotsuz koşandan daha çabuk iIerIer.
Francis Bacon

TEBESSÜM

Yeni uzman olmuştu. Kasabada muayenehane açtı. Birkaç gün sonra biri geldi, onu doğuma çağırdı. Ertesi gün eve dönen doktoru, karısı merakla karşıladı:
- Nasıl oldu?
- Ah sorma, hiç iyi değil. Çocuk ters geliyordu. Forsepsle almak zorunda kaldım. Fakat bir türlü çıkmadı, parçalandı. Bir saat sonra da annesi öldü.
- Vah vah, zavallı baba kim bilir ne kadar perişandır?
- O da öldü.
- Anlayamadım... Nasıl o da öldü?
- Forsepse dayanmış, bütün gücümle çekiyordum. Çocuğun bacağı kopunca bütün ağırlığımla arkaya düştüm. Adamcağız arkada duruyormuş. Başı duvara çarptı, beyin kanamasından öldü.
Bir hafta sonra doktoru yine doğuma çağırdılar. Geç saatte yorgun argın dönünce, karısı:
- Doğum nasıl oldu? diye sordu.
Doktor:
- Gelişme var karıcığım. Bugün babayı kurtardım...


ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?