Yaz mevsimi kapıda.Hatta göstergelere göre uzun ve sıcak bir yaz günleri bizleri beklemekte.Camların kapıları açılıp,insanların kendilerini parklara atma zamanı geldi geliyor.Belediyelerin de çiçek,böcek,bakım hazırlıkları da tam gaz devam etmekte.Malum seçim havası da işin içine girince,kırık dökükler tamir edilip daha bir güzelleştirme çabaları hız kazandı.
Kendilerine özgü yaşam tarzları,kültürleri,görgüleri bizlerden tamamen farklı olan Suriyelilerle neredeyse sıkıntı yaşamadığımız hiçbir plartform bulunmazken,geçen yıllara oranla temizlik ve çevre kirliliği konusunda gittikçe kötüye gidiş yüzünden bu yaz önemli sıkıntılar yaşayacak gibi görünüyoruz.
Ülkemize geldikleri dönemden bu yana dur durak bilmeden nüfus artışlarına önem veren, her evde iki kadın on çocuk idealizmiyle sığındıkları ülke de çalışmak yerine üremek amacı hedefleyen Suriyelilerin,diğer sıkıntılarına ek olarak çevreye verdikleri ciddi anlamdaki kirlilikle de sıkıntı yaşatmaya devam ediyorlar.
Hafta sonu belediyenin düzenlediği güzel etkinlikler vardı.Halkın inanılmaz ilgisi ve baharın güzelliğiyle oldukça büyük yoğunluk yaşandı. Havaların ısınmasıyla da etkinliklerin devamı gelir. Güzel görüntülerin yanı sıra zaman zaman yaşanan sıkıntılar ve tartışmalar dikkat çekmemiz gereken önemli bir ayrıntıyı da bizlere göstermiş oldu.Yeşil alanlarda parklarda bulundukları yerlerde korkunç çevre kirliliği yaratıp,çöp yığınları bırakan,güzelim çiçekleri acımasızca ezen ve vatandaştan gelen tepkileri sırıtarak umursamayan, yaşadıkları yerin kurallarına saygı duymayan Suriyeliler için acilinden bulunduğu yere adaptasyon ve temizlik eğitimleri verilmesi şart oldu.Yoksa bu yazda neredeyse oturacak yer bulmak sıkıntısı yaşadığımız güzelim parklarımızda,sabahtan gece yarılarına kadar vakit geçiren hatta yatan Suriyelilerin umursamazlığı yüzünden kirlilik ve beraberinde ortaya çıkacak kötü koku,sinek,haşere…daha çok şikayet edecek gibiyiz.
Her nedense birileri Suriyelilerle ilgili şikayetlerden, yazılanlardan ilginç rahatsızlıklar duysa da, gerçeklerden ne kadar başları kuma gömerek kaçabilirler ki?
SEÇİM VAR YAĞMA YAĞMUR..
Kurak ve ılık geçen kışa inat bahar mevsimini olması gibi serin ve bir o kadar da yağışlı geçiriyoruz. Sevinenler de var bu duruma,üzülenlerde.Çiftçi,ekici seviniyor yağmurun bereketine,bolluğuna.Ama alt yapıları yetersiz olan,süsledikleri parkları sular altında kalan,tıkanan trafikler de ilk akıllara gelen belediyeler için durum hiçte öyle değil.Gaziantep de her yağmur demek kabus demek olurken, başkent Ankara’da her yağmur sonrası ilk kulağı çınlayan,sevgiyle! hatırlanan her zamanki gibi Melih Gökçek olur.Hatta artık görevde olmasa bile.
GÜNÜN SÖZÜ
Kültür zeminle orantılıdır. O zemin milletin seciyesidir.
Atatürk
TEBESSÜM
Adamın biri şehirden sıkılarak gezmek için bir köye gitmiş. Köy içinde dolaşırken bir süre sonra susadığını fark etmiş. Bu ara bir evin kapısını çalarak şu ricada bulunmuş: - Çok susadım, buralarda su bulamadım, bana bir bardak su verir misiniz? Kapıyı açan çocuk, adamın yüzüne bakarak onun yabancı olduğunu anlamış ve kısa bir tereddütten sonra: - İstersen sana ayran getireyim amca, der. Adam bu teklifi teşekkürle kabul ettikten az sonra, çocuk içerden bir çanak ayran getirir. Adam ayranı içtikten sonra çocuk: - İstersen bir çanak daha getireyim, der. - Zahmet olmasın yavrum... - Hayır, zaten bu ayranın içine fare düştüğü için nasıl olsa dökecektik! Bunun üzerine, adam iğrenerek elindeki ayran çanağını hiddetle yere atıp parçalayınca, çocuk feryadı koparır: - Anne, kapıdaki adam köpeğin çanağını kırdı!