KANSER OLDUKTAN SONRA ….

Merve Tanrıöver
Merve Tanrıöver
KANSER OLDUKTAN SONRA ….
05-08-2019

“Dikey yapılaşma” tahribatı, 2012’de henüz bir Amerikalı işadamı iken, “Avrupa’daki ilk kapısını açan İstanbul’un yeni câzibe merkezi” olarak lanse edilen “Trump Towers”  açılışında övgülerle takdim edilip sonrasında bütün ülkeye yayıldı.

Çok değil bundan 16-17 yıl öncesinde geldiğim Gaziantep  beş katı geçmeyen, güllerle bezeli bahçeli evleri ile aşırı sıcaklarda dahi kavurmayan bir havası olan sevimli bir şehirdi.

Soft Dağlarından şehre gelen bol oksijenli hava akımı ile  sıcak yaz günlerinde şehrin kendine has esintisinin olduğu güzel bir Anadolu şehri idi.

El arabacılarının,sıvacıların,kasapların,doktorların müteahhitliğe  soyunduğu  inşaat sektörünün en iştahlı döneminde, şehrin her yerini bir anda inşaatlar sarıverdi.Güzelim tarım arazileri,yeşil alanlar,parklar bahçeler hep bu iştahlı ranta kurban gitti.İçerisinde ceviz ağacından başlayıp salkım salkım meyvelerin taştığı  güzelim bağ evleri yıkılıp yerlerini taş binalara bıraktı.Erikçe ormanının tepesindeki yapılaşmayı bilmeyenler gidip görsünler.Tam bir yürek yarası.

Şimdiye kadar yapılan her şey daha çok kazanıp daha fazla rant elde etmek içindi.Bu sayede köşeyi dönen çok oldu.Yeni yeni zenginlerimiz, elitlerimiz doğdu.Ne de olsa şehri bekleyen akıbeti umursayan yoktu.Alan memnun,satan memnundu.

İlk başından beri şehrin hızla tahrip edilen bu katliamına ne imza verenin ne de isteyenin içi bile sızlamadı.

 Öncesinde sadece beş kata kadar izni olan şehir plancılığı belediyelerden de  aldıkları torpillerle bunu, alt,ı yedi, sekiz….dikey yapılaşmanın kitabını yazdılar.

Beton binaların arasına sıkışmış mini minnacık parklar bile güneşlerinin havalarının kapanmasından nasiplerini alarak çoraklaşmaya, günden güne erimeye  başladı.

Zaten biraz kurumaya yüz tutan ağaçlar kurtarılmak yerine kesilerek yerini kuru bank yığınlarına bıraktı.

Şimdi ne kadar uyarsanız da,bağırsanız da,çığlık atsanız da bir anlamı yok artık.Vaktinde çıkarılmayan seslerin şimdilerde çığırtkanlık yapmaları çok saçma geliyor.Çoğunluğunun inşaat işleriyle uğraşan meclis üyelerinin  alınan her karara  hevesle kalkan elleri, inşaat ofis bürolarına dönüşen belediyeleri, mahkeme  kararlarına rağmen yükselen bina yığınlarını görmezden gelenler, bu saatten sonra olanları eleştirseniz ne olacak eleştirmeseniz ne olacak…

Soft Dağları ile ilgili bugünlerde tepkiler yapılıyor,feryatlar ediliyor.. Yazılıyor,çiziliyor da ne fayda..Güzelim dağ zaten yıllar önceden yavaş yavaş çoraklaştırılmaya başlanmıştı.Zaten oradan şehre gelecek hava yollarının hepsinin önüne barikatlar koyup yüksek binaları diktik.Dikmeye de devam ediyoruz.
Çok öncesinden bilinçli olarak göz göre göre kansere davetiye çıkarmışken, dert geldikten  sonra feryat figan etmek ne çare! Geçmişler olsun..

GÜNÜN SÖZÜ

Kim ağaç dikti ise, meyveyi o yedi. Kim tohum ekti ise, harmanı o yığdı.
Şeyh Sadi

TEBESSÜM

Kadının biri alışveriş için şehre inmiş, ilk girdiği dükkanda harika ayakkabılar bulmuş, ikincide de nefis bir elbise.. Üçüncü dükkanda %50 indirim, gözlerine inanamazken birden cep telefonu çalmış..
Hattaki kadın doktor ona kocasının feci bir trafik kazası geçirdiğini, durumunun kritik olduğunu, yoğun bakıma kaldırıldığını söylemiş..
Kadın doktora; “Kocasına çarşıda olduğunu iletmesini, bir an önce orada olacağını” söyleyerek telefonu kapatmış, ama akabinde hayatının en verimli alışverişini yapmakta olduğunu fark etmiş ve hastaneye gitmeden 1-2 mağazaya daha girmiş, birkaç saat sonra sabah alışverişini bir fincan kremalı kahve ile tamamlanmış ki birden kocasını hatırlamış.. Suçluluk duygusu ile hastaneye koşmuş..
Koridorda doktoruna rastlayıp kocasını sormuş..
Bayan doktor, kadının elindeki paketlere bakıp “Buraya hemen gelmek yerine alışverişine devam ettin değil mi?..” demiş bağırarak, “Sanırım kendinle gurur duyuyor olmalısın..

Adam burda yoğun bakımda, sen mağaza mağaza dolaş.. İyi be..! Ama bu senin son alışverişin olacak.. Artık ömrünün sonuna kadar onun hastabakıcısı olacaksın, hem de başından 1 dakika bile ayrılamadan.. !”

Kadın son derece üzgün başını önüne eğmiş..
Bayan doktor, onun bu haline uzun uzun baktıktan sonra kıkırdamaya başlamış,
“Şaka yapıyorum kıııız şakaaaa.. Takıldım sana.. Kocan öldü.. Vallahi öldü.. Hadi aç bakayım şu poşetleri de neler aldın bi görelim..!”.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?