Soma faciasının üzerinden çok bir zaman geçmedi ama nedense bu sefer ki facia, diğerlerine nispetten daha çabuk unutuldu,unutturuldu…
Bundan madenin ortaklarıyla iktidarla olan yakın ilişkimi sebep oldu bilinmez ama her karışı ihmallerle hatalarla dolu olan bu facianın sonrasında başbakanın bir söylemi kafaları iyice karıştırdı:”Bu yaşananlar kaderdir ve yöre haklıda zaten buna alışıktır”
Belalar, afetler ve kazalar insanın yakasını bırakmaz; acısı ve ateşi her gün bir evi yakıp durur. İnsan bu afetlerin hikmetini bilmediğinden bir sebep bulmaya çalışır. Bela, afet ve kazaların sebebi nedir?
İnsan doğası gereği hata ve yanlışlıklarını örtbas etmek ister. Günahlarına kılıf uydurmaya kalkışır. Yüce Yaradanı kandırabilecekmiş gibi kendisini kandırdığının farkında değil.
Belalar ve afetler, insanın alabileceği tedbirleri almamasından kaynaklandığı düşünülürse insan hatalı ve suçlu görülür, afetzedeler ve kazazedeler tarafından linç edilmeye çalışılır.
Belalar ve afetler ilahi kaynaklı olduğu düşünülürse kaderciliğe sığınılır, afetzedeler teselli edilmeye çalışılır ve kadare boyun eğmesi için telkinler yapılır.
Belaların ilahi takdir neticesinde mi, yoksa insanın hatasından tedbirsizliğinden mi kaynaklandığını tesbit etmek zor olduğundan kolayına kaçılır ve her kazayı “takdir-i ilahi böyleymiş”, “kaderden kaçılmaz” gibi kadercilik telkinleriyle geçiştirilmeye çalışılır. Otobüs şoförü uykusuz yola koyulur, gece yolda kaza meydana gelir, “ilahi takdir böyleymiş” derler, “ecelleri buraya kadarmış yapacak birşey yok” diyerek olayı örtbas ederler. Sel gelir evleri yıkıp yok eder,” ilahi afet” deyip kaderciliğe sığınırlar. Ama kimse yanlış yerleşimden bahsetmez.
Özellikle iktidar ve gücü elinde bulunduranlar hatalarını böyle kadercilik anlayışıyla örtbas eder ve hakimiyetlerini meşrulaştırırlar.
Tarihe bir göz attığımızda bunun kaynağının kimler olduğunu daha iyi görürüz.
Zalim Yezid’e karşı olan Hz. Hüseyin, Yezidin adamları tarafından yakalanmış ve şehid edilmişti. Yezid, bu katliamını halkın gözünde meşru göstermek ister ve ; “ne söylesem de masummuşum gibi görünsem” diye düşünürken şeytan hemen devreye girer; “kaderdir” de ve “Hüseyin bin Ali’nin öldürülmesi ilahi takdirmiş, bizim elimizden bir şey gelmez” cümlelerini mırıldanmasını telkin eder.
O zamanın en etkili medya/kitle iletişim vesilesi “Cuma hutbeleri” idi. Bölgesel valiler halife Yezid’in mırıldandığını, yüksek sesle hemen hutbelerde:“hak halifeye karşı gelen isyancıları, başkaldıranları Allah öldürdü”. “İlahi takdir bu yöndeydi” gibi halkı susturacak sloganları yayarlar. Daha şehidlerin mübarek başları mızraklarda şehirlere getirilmeden, borazancılar halkı galeyana getirip “ilahi takdir olduğuna, kader olduğuna” inandırmışlardı bile. Kufe, Şam, Mekke, Medine zalim iktidarın hakimiyetinde olan şehirlerde tebliğler başlamıştı.
Kadercilik yani “her şeyi Allah yapar, bizim bir ihtiyarımız yok, bizim elimizden bir şey gelmez”.
Yezid dahi peygamber torununun katliamını Allah’ın üzerine atıyor, Allah’ı suçluyordu.
Soma’da bir afet,bela,kaza ,musibet meydana geldi. Kazanın sebebi nedir, neden kaynaklandı? Hata nerede? Gibi soruların cevabını vermek bize düşmez ama olay “kaderdir” denildi mi, iş değişir.
Sayın Başbakan ve bazı kesimler “normaldir” deyip kaderciliğe sığınıyor ama dediklerine kendileri de inanıyor mudur derseniz, hiç sanmıyorum. Başbakan rasyonalist ve pozivitist biridir, öyle hurafe gibi görünen kaderciliğe inanmaz. Öyleyse neden böyle diyor ki tansiyonu düşürmek için. Afetzedelere, kazazedelere mesaj veriyor “sakın isyan etmeyin ilahi takdir böyleymiş” demeye getiriyor.
Soma kömür madeninde Allah karalanmak isteniyor, kadercilik yani kömür madenindeki kazada bizim bir suçumuz yok, hatamız yok, ihmalimiz yok, her şeyi Allah yaptı.
“Kula bela gelmez,Hak yazmadıkça,
Hak bela yazmaz, kul azmadıkça”.
İşte Yezid den günümüze kadercilik anlayışına sığınmak, gücü elinde bulunduranların hatalarını örtbas etmek için ve iktidarı kaybetmenin korkusunu yaşayanların en büyük sığınağı olmuştur.
GÜNÜN SZÖÜ
Her yürek, kendinin kaderidir..
P.Bailey
TEBESSÜM
Adamın biri bir sabah yürürken ilginç bir cenaze kafilesi fark eder. Önde giden köpekli bir adam, arkasında bir tabut ve 10 metre arkadan gelen bir başka tabut ve tek sıra olmuş. Yaklaşık 200 adam. tuhafına gider. Kafilenin basındaki adam kuskusuz cenazenin sahibidir, yanına yaklaşır ve sorar; “Beyefendi, bu üzüntülü gününüzde hatırlatmak istemem ama ölenler neyiniz oluyor?” Adam yanıtlar: “Öndeki karım arkadaki de kayınvalidem.” “vah vah başınız sağ olsun. nasıl oldu?” “Köpeğim karıma saldırıp öldürmüş. Kayın validemde karıma yardıma gelmiş, onu da öldürmüş.” Adam biraz düşündükten sonra sorar; “beyefendi köpeğinizi ödünç alabilir miyim?”
“Sıraya geçç” !!