Almanya’da işçi olarak çalışmaya giden bir gurbetçimizle sohbet ediyor oradaki durumları öğrenmek istiyoruz. Söz dönüp dolaşıp orada yaşayan özellikle Kürk kökenli göçmenlerin yaşadığı sorunlara geliyor..Malum ya, ülkemizde yaşayanlar son günlerde bizlerden nefret edercesine şikayetler dizdirmiyorlar mı? Dilimizi konuşamıyoruz,bize kaka diyorlar,ezildik, itildik falan filan…
Geçen gün bir Kürk kökenli bayan çıkmış sosyal medya da utanmadan “Türkiyeli olmaktan utanıyorum….diye bozuk Türkçesiyle başlayıp,rezil ne kadar kelime zarsa utanmadan sallayıp duruyordu.Bu ezik! Hanımefendiyi şöyle bir araştıracak olduk; çocuklarının okuduğu okulları, mal varlığını ve muhterem eşlerinin çalıştığı makamlı işi yazmaya kalksak yerimiz yetmez.Ama eziliyormuş hakları çiğneniyormuş.Bu nasıl ikilemdir bu ne yaman çelişkidir.Normal insan aklı artık kaldıramıyor.Meclis çatısı altında bugün Türk –Kürt kökenli milletvekili sayımı yapsak kim daha fazla gelir, araştırın bir bakalım.
Oysa Almanya’da değil kimliklerini muhafaza etmek kendi dillerini kullanmak bile yasak.Almanca konuşmak mecburi.Çoğunun çocukları da değil kimliklerini kendilerini kaybederek her türlü batağa saplanmış durumdalar.Ama sonuç olarak ta şuna bağladı bu Alman vatandaşlığına geçmiş olmanın da büyük gururunu yaşayan Kürt Kardeşimiz.”Ama orasıAvrupa, Almanya ve kuralları var.Giden tabiî ki de oraya uymak zorunda!!!”
Demek ki trendleri şuymuş:
Almanım, Alman vatandaşıyım demek ”in”
Türkiye adı taşıyan bir ülkede ve Türk adı taşıyan ne varsa “out”
**
Bizim bir de “yavru vatanımız, Kıbrıs’ımız vardır.1974 harekatıyla Türk askeri katledilen ada halkına sahip çıkmak için oraya gitmiş ve yıllardır da hamiliği elden bırakmamıştır.Eğer ki biz şöyle bir geri çekilecek olsak Kıbrıs’ı bir lokmada yutmak için sırada olanları saymakla bitiremeyiz.
Ama onlara da son zamanlarda bir haller olmuş olacak ki Kıbrıs’ın çiçeği burnunda cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı koltuğa daha oturmadan “Yavru vatan” sözünden rahatsızlık duyduklarını ve artık rahat bırakılmaları! gerektiğini arsızca ilan etti.KKTC Dış İşleri bakanının ise kendi güvenlikleri için ada da bulunan Türk askerinden için “Türk askerinin adadan ayrılması için bir formül bulunamaz mı” şeklindeki açıklamaları bizleri orada artık görmek istemediklerinin açıkça ilanı değil de nedir?
Hatta kısa bir zaman sonra “Türk” kelimesinin de kaldırılmasını istiyoruz, rahatsız oluyoruz derlerse şaşırmayalım. Yakındır, yakın.
Aslında bırakalım yıllar önce yaşadıkları gibi “bırakalım adadan atılsınlar,ne halleri varsa görsünler ” diye simiz geliyor ama yapamıyoruz,olmuyor işte.Vicdan var ya şu vicdan..
Bunlara en güzel cevabı da yüne ulu önderimiz cevap veriyor:
“Kudretsiz beyinler ,zayıf gözler gerçeği kolaylıkla göremezler.O gibiler büyük Türk milletinin yüksek seviyesine nazaran geri adamlardır.Fakat zaman bütün gerçekleri en geri olanlara dahi anlatacaktır.”
ATATÜRK
TEBESSÜM
Uzun yıllar İran’dan ayrı kalmış bir genç, savaş sırasında memleketine döner. Hava alanından taksiyle Tahran’a giderken şoföre bir tütüncüde durmasını söyler.
Şoför sorar:
-Tütüncüden ne alacaksın?
-Sigara alacağım.
-Beyim, sigara artık camilerde satılıyor.
-Niçin?
-Savaş dolayısıyla her şey karneye bağlandı. Gıda maddelerini, sigarayı imamlar dağıtıyor.
-Peki ama ibadet nerede yapılıyor?
-Üniversitelerde.
-İyi ama eğitim aksamıyor mu, eğitim nerede yapılıyor?
-Hapishanelerde.
-Hırsızlar, vurguncular nerede peki?
-Onlar hükümette!