Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Afyon kampının kapanış konuşmasında , “Eğer bu ülkeye ihanet edenlerin bir görevden alınıp bir başka yere atanması cadı avıysa, evet biz bu cadı avını yapacağız” dedi.
Ve fitili ateşlemiş oldu.Artık uzun bir süre ekranları meşgul edecek olan bu yeni polemiğimizle ilgili olarak sizleri aydınlatmakta bizlerin boynunun borcudur.
İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte ABD’deki kimi çevreler Sovyet ajanlarının ülkedeki varlığından ve gizli tertiplerinden dem vurmaya başladı. 29 haziran 1940’da Amerikan kongresi, Amerikan hükümetinin devrilmesini savunmayı ve bunun propagandasını yapmayı suç haline getiren bir yasayı kabul etti. Çok açık ki, düşünce özgürlüğünü sınırlayan bu yasa, Amerikan komünist partisi’ni hedef alıyordu. Ülkedeki komünist faaliyetleri araştırmak üzere kurulan Amerikan karşıtı faaliyetler komitesi (huac), sendikacılardan yazarlara, müzisyenlerden eğitimcilere onlarca insanı sorguladı. Ancak bunlar arasında en çok gürültüyü Hollywood’un bilinen isimlerinin sorgulanması kopardı.Bunun sonucunda da binlerce kişi asılsız suçlamalar yüzünden ülkesini terk etmek zorunda kaldı.
1950’de Wisconsin senatörü Joseph Mccarthy, elinde hükümet için çalıştıklarını ve komünist parti’ye üye olduklarını iddia ettiği 205 kişinin listesi olduğunu söyleyerek kamuoyunun karşısına çıktı. Bu liste bir sır değildi çünkü 1946’da hükümet tarafından yapılan bir çalışma sonucu hazırlanmış ve kamuoyuna duyurulmuştu. Listedekilerden bir kısmı gerçekten komünistti. Ancak listenin diğer üyeleri (yine hükümet tarafından sakıncalı bulunan) eşcinseller ve alkoliklerdi. Dolayısıyla, listeyi elinde sallaya sallaya televizyonlarda arzı endam eden Mccarthy de aynı sorguya muhatap kalmış olsa, listedeki yerini alabilirdi pekala. İddiaları üzerine tanıklık yapmak için Amerikan karşıtı faaliyetler komitesi’ne çağırılan Mccarthy, listeyi önce 80 kişiye, sonra da 50 kişiye düşürmesine rağmen tek bir sanığın dahi komünist olduğunu ispatlayamadı.Aancak bütün bu iddialı ve hırslı tavırları Mccarthy’e geniş bir kamuoyu desteği sağladı. Ve böylece tarihe “Mccarthizm olarak geçmeye başladı
Bütün Amerika’yı kasıp kavuran Mccarthy rüzgarı, bu ihtiraslı senatörün eleştiri oklarını Amerikan ordusuna yöneltmesiyle son buldu. Amerikan ordusu için bu kadarı fazlaydı. Onlarca aydın ve sanatçı yargılanırken sesini çıkartmayan kamuoyu, sıra orduya gelince Mccarthy’i harcamaya karar verdi. Ordu, gazetelere Mccarthy’nin usülsüzlükleri hakkında bilgiler sızdırırken ,basında da senatörün alkolik ve eşcinsel oluşu sürekli gündeme getiriliyordu. Nihayetinde Mccarthy, senatodaki operasyon yönetimi komitesi’nin başkanlığını ve bir sonraki seçimleri kaybetti.
Konuyla ilgili şöyle bir anektod vardır.O dönemde bir muhabir şehrin sokaklarında gezip röportaj yapmaktadır ve bir kadına, kominist nedir diye sorar,kadının verdiği yanıt Amerikan toplumunun o günlerdeki ruh halini,cahilliğini çok güzel özetler:”Ne olduğunu bilmiyorum ama umarım onlardan burada yoktur” İftiralar kadar abartılmıştır ki halk sonunda Mccarthyden nefret etmeye başlamıştır.Aslında halk nefret etmemiştir de adam eşeğin bir tarafına su kaçırıp artık generallere de bulaşarak “bu adam kominist devlet sırlarını Ruslara satıyor” demeye başlamış ve tüm inandırıcılığını yitirmiştir.Sonuçta da;
McCarthy her fırsatta belgeler sallardı ama hiçbir iddiasını delillendiremedi.
McCarthy’nin bütün suçlamaları hayal ürünüydü.
McCarthy sürekli olarak “vatan hainliği” ve “casusluk” terimlerini kullanırdı.
McCarthy’e göre düşman “dışişleri bakanlığına sızmıştı” ve bu büyük bir tehlikeydi.
McCarthy hiçbir delil göstermemesine rağmen yapılan kamuoyu yoklamalarında halkın yüzde 50’sinin onun zırvalarına inandığı ortaya çıktı.
McCarthy’nin korkutmalarıyla iktidara gelen Cumhuriyetçiler tek bir casus bile bulup mahkum edemedi.
Bu dönemde “Ülke elden gidiyor”, “Devlete sızmışlar”, “Casusluk ve ajanlık yapmışlar” sözleri havada uçuşuyordu.
GÜNÜN SÖZÜ
Demokrasinin kötü olan bir yönü,çoğunluğun tiranlığa dönüşmesidir.
LORD ACTON
TEBESSÜM
Kadın sinir içinde cep telefonundan “Bu saate kadar hangi cehennemdesin?” diye kocasını aramış: “Aşkım o hiç unutamadığın harika elmas gerdanlığın bulunduğu kuyumcu var ya.. Hani o zaman param yoktu alamamıştım, ‘Sevgilim bir gün mutlaka bunu sana alacağım, göreceksin’ demiştim.. Hatırladın mı?”
Kadın birden yumuşamış, konuşurken heyecandan titreyen sesi ile “E.. Evet bir tanem hatırlamaz olur muyum?..” diye cevap vermiş “Evet balım” demiş adam, “ İşte o kuyumcunun hemen yanındaki barda arkadaşlarla içiyoruz meleğim..!”