RTÜK tarihinde görülmemiş bir şikayet bombardımanına uğramasına rağmen ısrarla evlendirme programları,saçma yarışmaları ve toplum yapısını bozmaya yönelik dizileriyle tv deki rezaletlerin yayınlanmasına izin veriyor.
En az FETÖ terörü kadar,PKK terörü kadar tehlikeli “medya terörü” yılardır neslimizi tehdit etmekte..
Yeni neslimizin inşasında, taşeronluk görevi ne yazık ki dejenere olmuş eğitim sistemimizden alınıp bozgunlukta sınır tanımayan medyamıza verilmiştir. Özellikleri hasebiyle toplumu “bilgilendirmesi” gereken medyamız “biçimlendirme” görevini üzerine almış, bunu da layıkıyla yerine getirmektedir.
Kamuoyu oluşturma ve yapay gündem çabaları hiçbir zaman boşa çıkmamış, gerçekler her zaman bir sır gibi saklanmıştır ülkemizde…
Toplumda bir araya gelen insanlar artık işsizlik, ekonomik kriz, vatan kurtarmak gibi kavramları tartışmak yerine, hararetle Survivoru, Fenerbahçe’yi, Hanife’nin kimle evleneceğini tartışır hale gelmiştir. 17 yaşındaki oğlumuz dizlerdeki gibi bağrını açıp eşkıyalık yaparken, evin ergen kızı izlediği dizideki karakter gibi ailesine kafa tutabilmekte. Örfümüzü,ahlakımızı,değerlerimizi arsızca çalıyorlar bizden.Tıpkı “cambaza bak” diyerek cebimizdekileri çalan bir hırsız misali…
Gerçek gündem içerisinde ki ayrıntılar makaslanır, cımbızla alınan yapay gündem bomba gibi düşer ekranlara… Böylelikle ustalar tarafından zihinler yeniden ve istendik bir biçimde inşa edilir.
Demokrasi gibi içi boşaltılmış kavramlarla önce seçme hakkımız elimizden alınıp, güçlü olana verilir, manevi dinamikler gözden düşürülerek çağ dışılık olarak gösterilir, ahlak, din, vatanseverlik, kahramanlık git gide gözden düşürülür…
Cinsellik tabu olmaktan çıkarılır ve teşhircilik her daim ön plana sürülür. Evlilik gibi kutsal bir kurum küçük düşültülerek gayr-ı meşru ilişkiler özendirilmeye başlanır. Eğlence kültürü ile toplum iyiden iyiye yozlaştırılır. Batı her zaman en doğru olanı bilir, her zaman ilerisi oradır, sakın doğuya dönme ne varsa batıdadır, anlayışı yerleştirilir zihinlere.
Kendine güveni bu gibi aşamalardan geçirilerek yok edilen insan sürüleri ise tek koz olarak batıyı taklit etmek ve onlar gibi yaşamak telaşına kapılıverir bir anda…
Okulda,ailesinin kanatları altında olması gereken küçük yaştaki kız çocukları yarı çıplak şekilde meze gibi içkili mekanlarda dans edip şarkı söyleyerek sunulurken diğerleri için örnek olarak özendirilir.
Bu sinsi “kültür erozyonu” ile bize yapılmak istenende budur. Başarılı olunmuş mudur dersek? Tabi ki de etrafında olanları at gözlüğü ile seyredenlerin korkunç rakamlarını gördükçe….”Düşünen, haksızlığa karşı koyanları sindirmek, kişiliksizleştirmek, belleksizleştirmek, etkisizleştirmek…”
GÜNÜN SÖZÜ
Bir gazeteci ile konuştuğunda unutma ki, son sözü daima onlar söyler.
Beaumont
TEBESSÜM
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu. Nihayet; "Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun" diye düşündü ve ilan etti:
- Pazar günü saat 10'da denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.
Pazar sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplandılar orada. Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı. Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı. Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu:
"Bakan yüzme bilmiyor!..."