Bir okul düşünün..
Yeni yapılmış ve akla gelecek her türlü eksiklikleri mevcut. Pırıl pırıl idealist genç müdürü sayesinde 4-5 yıl da çevredeki özel okulları kıskandıracak başarı ve etkinliklerle ön plana çıkıyor. Tüm bölge halkının, öğrencilerinin beğeni ve takdirlerini üzerine topluyor.
Bir müdür düşünün;
Yaptığı mükemmel çalışmalarla, etkinliklerle göze batmaya rahatsızlık vermeye başlıyor.Çalışmaları fazlasıyla dikkat çekmeye örnek gösterilmeye başlıyor.Öyle ki, bazı güç sahipciklerinin ne kadar akrabası, yakını varsa nasıl olsa işi bitmiş,adı duyulmuş bu okula atanma yarışına giriyorlar.Ama öncelikle tek hatası kısa sürede yaptığı büyük işlerle göze batıp, rahatsızlık vermiş vefakar müdürün yollanması lazım.Ne velilerin ne de öğretmenlerin tepkisini kimseler muhatap almayıp, çalışkan müdürümüz ödül olarak müdürlük kadrosundan da düşürülerek görevden alınıyor.
Üzgün, kırgın ama asla küskün olmayan vefakar müdürümüzden gerisini dinleyelim;
“Anaokullarında 5 okul müdürü başvururken ve 21 anaokulu kadrosu boş iken, şartlar taşısın diye alınan çoğu müdüre 80 ve üzeri puan verip şahsıma 39 puan vermek doğrusu takdire şayan bir beceri.İnce elenip sık dokumuşsunuz ve sonunda sizlere göre işçiliği harika bir eser ortaya koymuşsunuz..
Aslında bu konuda kendimi de kutlamıyor değilim.Sırf….. gitsin diye,sayemde bütün arkadaşlara not verilirken cömert davranılmış. Dedim ya müthiş bir işçilik var.
Yalnız şahsım Gazi şehir adına buradan bile bir umut çıkarabiliyorum.Yüreğim ferahlamadı değil.
Şimdi ne alaka diyeceksiniz; Mülakatı profesyonelce yöneten,suya sabuna dokunmadan,şahıslara vuranlar! Ben inanıyorum ki Gazi şehrin eğitimi için bu kadar çaba gösterseler bu şehir eğitimde
şaha kalkar ve yakın zamanda zirveye çıkar.
Şöyle bir geriye doğru dönüp okulumuz devlet okulu olarak, Türkiye de örneği olmayan ekstra faaliyetlerine ve bu faaliyetlerdeki topluma,insanlığa faydaya bakınca;
Bunlar kısaca;
2016;
Çanakkale Müzesinin okula getirilmesi, 10 gün boyunca 10 bine yakın öğrenciye Çanakkale anlatılması,
2015;
Yazar Sinan YAĞMUR ve Sanatçı Aykut KUŞKAYA ile ŞKM de velilerimize ve halkımıza yönelik Hz.Mevlana’yı anlama ve Hoşgörü Programı yapılması,
2014:
Yazar Ahmet Şerif İZGÖREN ile ŞKM de velilerimize ve halkımıza yönelik “Süpermen Türk olsa pelerini annesi bağlardı” değerlerimiz konulu semineri verilmesi,
2013;
Yazar Ahmet Şerif İZGÖREN ile ŞKM de velilerimize ve halkımıza yönelik” Hayatımız Film-“İletişim semineri verilmesi,
2012;
Tarihçi Yazar Talha UĞURLUEL ve Sanatçı Reha YEPREM ile ŞKM de velilerimize ve halkımıza yönelik Çanakkale Zaferi semineri verilmesi,
2011;
Düşünce Koçu Münir ARIKAN ile ŞKM de velilerimize ve halkımıza yönelik“ Aile İçi İletişim” seminerinin verilmesi.
Not: Okulumuzun kuruluşu 2011 ve burada okulumuzda yapılan olağan etkinliklerimizi yazmıyorum.Sadece okulumuza özgü olup,diğer okullarda olmayan etkinlikleri belirtiyorum.
Evet bu emek ve gayrete bakınca bu muhteremleri anlamakta zorlanıyorum ve çocuklarımızı nasıl bir son bekliyor diye de düşünmeden edemiyorum doğrusu.
Bu adaletsizliğe imza atanlar Şunu hiçbir zaman unutmayın ki; Eğer vicdan denilen yastığa
bir gün başınızı koyarsanız artık size rahat bir uyku yok.
Sözlerimi bitirmeden önce altını çizeyim;
Şu süreç de bizler her ne olursa olsun, devletimize küsmeyiz. Her zaman,minarelerde ezanları susmayan,Göklerde al bayrağı dalgalanan devletimizin yanındayız. Devletimize, bayrağımıza helal gelmemesi içinde seve seve canımızı veririz.Bu vatanın yılmaz bekçileriyiz.
Ne güzel der Abdurrahim KARAKOÇ;
Adaletle adavet yan yana yürümez ki,
Adavet çürür amma, adalet çürümez ki,
Adavet hırstan doğar,gözü kör,vicdanı kör
Adalet ayaklara ip takıp sürümez ki...
Ah be müdürüm.Ne vardı bu kadar ön plana çıkıp ta koltuğuna iştah kabartmaya! Etrafta o kadar çok rol modeller varken “salla başı al maaşı..” sözünü hiç mi duymadın be hocam!
GÜNÜN SÖZÜ
HAKSIZLIĞA BOYUN EĞMEKLE, BİR YENİSİNİ DAVET EDERSİN!
P.Syrus
TEBESSÜM
Film ekibi, ıssız çölün kızgın güneşi altında çekim yapmaktadır. Zor şartlar altında çalışırlarken, ihtiyar bir kızılderilii sete doğru yaklaşır ve yönetmenin yanına giderek şöyle der,”Yağmur… Yarın!..” Şaşıran yönetmen, ertesi gün yağan yağmuru hayretle izler. Bu sırada ihtiyar kızılderili yine gelir, “Fırtına… Yarın!..” der ve aniden uzaklaşır. Gerçekten de müthiş bir fırtına çıkar ve çölü birbirine katar. Yönetmen emreder, “Çabuk bana o kızılderiliyi getirin! İstediği parayı verin. O olmazsa biz bu filmi bitiremeyiz!..” Adamlar, kızılderiliyi bulur ancak yaşlı apaçi bir türlü razı olmaz. En sonunda teklif edilen bir milyon doları reddedemez ve adamlarla birlikte kampa gelir. 1 ay boyunca, ihtiyar kızılderilinin söylediği her şey tutar, yağmur der yağmur, çöl fırtınası der, fırtına, kavurucu sıcak der, kavurucu sıcak… Yönetmen gayet memnun mesut durumda filmi çekmeye devam eder. Derken bir gün yaşlı kızılderili susar ve hiçbir şey söylemez. Yönetmen, “Nasıl olsa geçer…” diye düşünerek bekler. 1 gün, 2 gün, 1 hafta, 1 ay derken yönetmenin sabrı taşar ve kızılderiliyi bir kenara çekerek öfkeyle sorar, “Bana bak! Sana bu iş için dünyanın parasını ödedim! Bir an önce marifetlerini göstermeye başlamazsan seni buradan atacağım!..” Kızılderili omuzlarını silker, “Radyo… Kırıldı!..”