Nankör Filistin! Sana herşey müstehak!

Merve Tanrıöver
Merve Tanrıöver
Nankör Filistin! Sana herşey müstehak!
19-09-2015

“Dedesi koruk yemiş,torununun dişi kanamış..”Diye bayıldığım bir atasözümüz vardır.Eğer bir millet çok zulüm görüyorsa ve yüzü gülmüyorsa, onun tarihte yaptığı ihanetlere büyük günahlarına bakılmalıdır, derim.Tıpkı Filistin Halkının bu gün yaşadıkları gibi..

Yardım kampanyalarımızın,dualarımızın başında gelen,yardım götürme uğruna İsrail askerlerinin kurşunlarına hedef olunulan zavallı!,mazlum! Filistin, Ermeni soykırımını tanıdı.

Bundan önceleri de bendeniz tarafından Filistin Halkının tarihin her döneminde bizlere dost olmadığını, her daim ihanetlerine maruz bırakıldığımızı yazmıştım. Bu yüzdendir ki bazılarının hayrete düştüğü bu netice hiç mi hiç şaşırtmadı. Hatta bendenizi bir kez daha doğruladı.

Tarihe biz göz atacak olursak;

İsrail devletinin kuruluş çalışmaları 19. yüzyılın son çeyreğinde fiilen başlatılmıştır.
19. yüzyılda Filistin Osmanlı sınırları dâhilindedir.
Kudüs’te bulunan Mescid’ül Aksa hem Yahudiler, hem Hıristiyanlar ve hem de Müslümanlarca kutsal sayılan bir mabettir.
Bu nedenle tarihin her döneminde Kudüs ve çevresin de savaş ve kargaşa eksik olmamıştır.
Ünlü haçlı seferlerinin nihai hedefi de Kudüs’tür.
Haçlı Batının Türklüğe olan derin hınç ve düşmanlığının altında, haçlı ordularının karşısına hep Türklerin çıkması yatmaktadır.
Haçlı batı sayısız seferler düzenlemiş ve bu seferlerin tamamı Türk kalesine toslayarak sonuçsuz kalmıştır.

Ta ki, Birinci Dünya Savaşına kadar..

Arap ihaneti denen bu süreçte;Başta Filistin’de, Hicaz’da, Yemen’de, Suriye’de, Arap coğrafyasında oluk oluk Türk kanı akıtılmıştır.

Sivil halk Türk kanı akıtarak ele geçirdikleri Arap toprakların da İngilizleri:
Hoş geldiniz kurtarıcılarımız(!)
Bizi Türklerin elinden kurtardığınız için size minnettarız
” Diye bağırarak karşılamış, yollarına çiçekler sermişlerdir.

Bu dönemden sonra da Osmanlı himayesi ve korumasından çıkan Arapları sırasıyla kandıranların başının İngilizlerden sonra Yahudiler çekmeye başlamıştır. Yahudiler bu fırsatı değerlendirerek, Filistin’den astronomik bedeller ödeyerek toprak satın almışlar ve bu satın alma 1946 da devlet kuracak büyüklükte toprağa ulaşmıştır.
Yani İsrail, satın alınmış topraklar üzerine kurulmuş, bir devlettir. Sanılanın aksine hiçbir zaman işgal edilmemiştir.
Vatanlarını satanlarsa; bu gün Yahudilerce öldürülen, horlanan, şamar oğlanına döndürülen Filistinlilerdir .Çünkü hainin hiçbir zaman iflah olamayacağı gerçeği gibi, hiçbir hain, hizmet ettiği patronu tarafından, taltif edilmez. Hainin hizmet ettiği efendisi bilir ki hain, bir gün, kendisine de ihanet eder.
Çünkü bu, onun doğasında vardır.
Bu tarihi ve sosyolojik bir kanundur.

Filistin yıllardır ihanetlerinin ve milli ruhsuzluklarının bedelini ödemişlerdir. Bunu bilen Türk halkı ise yine de asaletinden, merhametinden ödün vermeyerek hain dahi olsa insani yardımlarına, dünyanın tepkilerine rağmen devam etmiştir.

Bu gün ise, Arap ihanetinin son perdesiyle karşımıza çıkmaktalar. Bizim için iftira kampanyası başlatan dünya devletlerinin yanında bir kez daha durup sözde Ermeni soykırımını tanıyarak ihanetin son halkasını da bizlere ispatlamışlardır.

Bugünden sonra da artık ne Filistin’i, ne çığlıklarını ne de ayaklar altında sefil oluşlarının acınası bir tarafı kalmamıştır.Hain hainliğini bir kez daha göstermiştir bizlere ve dünyaya..

GÜNÜN SÖZÜ

Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış, Kuşlar Çarşısı’nı geziyormuş… Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar.
Bir ara gözü kekliklere ilişir padişah’ın.
Bir grup kekliğin üzerindeki varakta, “Tane işi satış fiyatı 1 altın” yazıyor. Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı; 300 altın.
Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır. “Hayırdır” der satıcıya, “Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?”
Satıcı, “Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor” diyor. “Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar” diye ekliyor.
“Satın alıyorum” diyor Padişah, “Al sana 500 altın…” Parayı veriyor; hemen oracıkta kekliğin kafasını kesiyor.
Adam şaşırıp, “Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi” diye dövünürken; Padişah gürlüyor: “Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bunun akıbeti er veya geç ancak budur.” der.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?