Küresel salgın çıktığında kızım sordu; “Anne daha önce böyle büyük bir salgın görmüş müydün?” diye; “ hayır görmedim” dedim, ama Irak’taki körfez savaşını gördüm ilk defa savaşı televizyonlardan film izler gibi izledik ve dehşete kapıldık ama bugün kanıksadık. Sonra Hiv virüsünün ilk çıktığı dönemleri, Tom Hanks’in “Philadephia” filminin popüler olduğu o günleri gördüm. 17 Ağustos Depremi, 11 Eylül olayları ve daha sonra Suriye’deki iç savaşı gördüm. Hiç biri daha az önemli olaylar değildi. Ama çok kolay unutuldu. İnsanoğlu olarak gerçekten de balık hafızalıyız galiba. Psikolog Gündüz Vassaf’ın dediği gibi, felaketlerle ilişkimiz gerçekten de marazi. Uzun vadede sosyal ve ekonomik yapılanmaların nasıl değişeceğine dair düşünmeler başladı. Hiçbirşey eskisi gibi olmayacak diyenler, herşey o kadar kolay değişmez diyenler vs..
Hepimizce bilinen malum salgının ne kadar süreceği ve ne zaman tepe noktasına geleceği, merak konusu oladursun; normal hayatımıza ne ölçüde dönebileceğimiz sorusunun cevabını bilememek, beklentimizi etkiliyor. Ekonomide de beklenti konusu ekonomik ajanların davranışlarını anlamada önemli. Suudi Arabistan ve Rusya’nın çekişmesi şeklinde başlayan petrol fiyatlarının düşmesine neden olan süreç, geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Trump’ın attığı bir tweetle petrol fiyatı 35 dolara kadar yükseldi. Bu da bir beklentinin sonucu. Bu nedenle herşey hızlı bir şekilde değişebiliyor. Salgının bulaşmasının önüne geçecek bir ortama girilmesi mümkün olursa ekonomi bu beklentiyi satın alacaktır. Önümüzdeki günlerde Koronavirüs ve sosyo-ekonomik etkileri epeyce konuşulacak gibi görünüyor. Ancak yeter ki sağlık konusunda olumlu gelişmeler olsun. Beklentimiz bu yönde..
Bu nedenle; önümüzdeki zaman dilimi nasıl bir Kapitalizmi beraberinde getirecek sorusunu sormak istiyorum. Bu; sınırların ortadan kalktığı bir Kapitalizm olacağa benzer. Zira, dijitalleşme bize bu imkanı sunmakta. Bu sayede ekonomik ilişkiler ve alışkanlıkların değişeceği yeni bir döneme giriliyor. Çalışma biçimlerinin değişmesi zaten şimdiden başladı. Ancak radikal bir biçimde yeni bir ekonomik düzenin geri dönüşü olmayan bir şekilde kurulması olarak bakmak da ne kadar rasyoneldir, bunu zaman gösterecek. Örneğin ilerideki günler yapay zeka ve robotların ne kadar yaygınlıkla kullanılacağını göreceğimiz günler olabilir.
Salgın hastalık ekonomileri olumsuz etkiledi. Arz açısından azalan üretim, talep açısından azalan tüketimi görmekteyiz. Bu nedenle ekonomik durgunluk ve enflasyon konusunu öngörülebilir ve yönetilebilir seviyede tutmak önemli hale geldi. Ancak tüketici irrasyonalitesinin azalması salgına rağmen mümkün mü, bu sorunun cevabı görecelidir. Başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülkenin yardım paketleri açıkladığı bu ortamda bizde de arzı rahatlatmak için vergi ertelemeleri, vergi oranı indirimleri ile kredi ertelemeleri gibi önlemler alındı. Kredi büyümesi yoluyla ekonomiyi canlı tutma çabası tahribatı önlemeyecektir. İşine gidememek küçük esnaf ve kimi KOBİ’ler için dönmeyen çarklar anlamına geliyor. Bugün işe ara veren işyerleri ve fabrikaların elektrik, doğalgaz, kira, emlak vergisi gibi birçok sabit maliyetle olduğu düşünüldüğünde buna çalışan personel maaşları eklendiğinde büyük bir maliyetle karşılaşılabilir. Bu maliyete karşın devletçe bu işletmelere sağlanacak bir gelir aktarımı uzun vadede söz konusu olabilir. Merkez Bankasının para basması alternatifi ise uzun dönemde yaratacağı enflasyon açısından olumsuz bir durumdur.
AB 2 trilyon dolar teşvik paketi açıkladı. Almanya 750 milyar Euro, İspanya 200 milyar Euro, İtalya 25 milyar Euro, İngiltere 30 milyar Sterlinlik teşvik paketi hazırladılar. Fransa zor durumda olan girişimler için 4,3 milyar dolarlık destek programı başlattı. Türkiye de 100 milyar TL (yaklaşık 14,3 milyar Euro) bir destek paketi açıkladı. Yanısıra dar gelirli vatandaşlara yönlendirmek üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bir bağış kampanyası başlattı.
Bizdeki paketin alt başlıkları şöyle;
• Perakende, AVM, otomotiv, lojistik gibi sektörlerin muhtasar, KDV, SGK primleri altışar ay ertelendi.
• Nakit akışı bozulan firmaların bankalara olan borçları üç ay ertelendi. Konaklama vergisi Kasım ayına kadar ötelenecek.
• İç havayolu taşımacılığında ise üç ay süreyle KDV oranı yüzde 18'den yüzde 1'e indirildi.
• En düşük emekli maaşını 1.500 liraya yükseltildi ve emeklilerin bayram ikramiyesini Nisan ayı başında ödenecek.
Naçizane önerimiz, işsizlik sigortası ödeneği bu 5 aylık dönem için arttırılabilir. Bunun yanısıra salgından etkilenen kentlerin kritik sektörlerine ağırlık verilebilir. Hindistan’da ise toplumun %30’unun suyu akmıyor. Bu nedenle ülkeleri kurtaracak olan kendi kaynakları olacak. Beklenti ile başladık beklenti ile bitirelim, beklentimiz odur ki, önümüzdeki dönem TL’sına yatırımın artması ve yerli üretimin teşvik edilmesi açısından olumlu gelişmeleri getirebilir.
ABD başkanının Çin virüsü diyerek ABD de Çinliler potansiyel düşman ilan edildi. Uluslararası kuruluşları destekleyip birleşme ve dayanışmanın oluşturulması mümkün olur mu? Türkiye ileride kendi üretimini yapmadığı zaman sıkıntı çekebilir mi? Bunlar merak ettiğimiz sorular…
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?