Eski olan, genelde aranmaması gerekilendir ama eski bayramlara giderek daha bir özlem duyulur hale geldi.
Niye mi?
Çünkü eskiden bayram demek, heyecan, coşku, keyif, bir araya gelme, hasret giderme,kırgınlıkları unutup yeni ufuklara yelken açmak demekti.
Şimdi ise bayramlar insanlar için tatilin ötesine geçemiyor.
O da yapabilenler için...
Şimdi bayram var mı yok mu pek farkında olamıyoruz. Bayram geleneği, taşra kasabalarında, köylerimizde belki biraz olsun yaşamaktadır. Ama şehirlerde, metropollerde sadece tatil günü olarak değerlendirilmektedir. Gelenek ve Göreneklerimizin birer birer yok olması, topyekun kültürümüzün erozyona uğraması ne kadar acı.
Nasıl ki eski domateslerin, şehirlerin tadı yoksa, bayramların da artık tadı tuzu kalmadı.
Büyüdük de o yüzden mi böyle oldu?
Ya da çocukluğumuza mı özlem duyuyoruz?
Evet demek çok zor.
Peki, o zaman ne?..
En kötüsü ne biliyor musunuz?
Giderek artan bir şekilde ortak değerlerimizi kaybediyoruz.
Bozulan ekonomi düzelir, iktidarlar gelir gider, eğitim sistemi revize edilir, işsizlik sona erer, terör biter ama parçalanan değerleri yeniden toparlamak hiç de kolay değil. İşte bu yüzden, bir an önce, bayramları eski coşkusuna kavuşturmamız gerekiyor. Yoksa bugünleri de mumla arar noktasına geliriz...
Bizi biz yapan değerleri kaybettiğimizde, artık biz biz olmayız.
Felaketler yaşamadan da bir bütün olduğumuzu hatırlamanın zamanı geldi de geçiyor..
Milli bayramlarımız sanki çok mu farklı?
Coşkulu heyecanlı kutlamalar yerini ayrılık ve kırgınlıklar aldı.
Ne okullarda,ne evlerde ve de sokaklarda da eski heyecan yok. Günler öncesinden asılan bayraklar giderek seyrekleşiyor. Hele hele bazı yerlerde hiç yok. Resmi daireler de olmasa, günün bayram olduğunun kimse farkına varmayacak...
Hele gençliğimiz.Teknolojinin esiri olmuş,efsunlaşmış çocuklarımız.Bayram ruhunu onlarda görmek yaşamak gittikçe hayal olmaya başladı.
Öte yandan gelenekler, belli bir kültürle ve ruhla yoğrulunca değer taşıyor. Bir şeyin ruhu ölüp de, geriye sadece şekli kalınca acıklı görüntüler çıkıyor ortaya.
Şairinde dediği gibi;giderek artıyor yalnızlığımız….
GÜNÜN SÖZÜ
Efendiler, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri eğitimin hududu ne olursa olsun, en evvel ve her şeyden evvel Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, ulusal geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gerektiği öğretilmelidir.
ATATÜRK
TEBESSÜM
Nasreddin Hoca’yı bir köyde imamlık yapmak üzere, iki öküz bedel karşılığında razı etmişler.
“Bize vakit namazlarını, teravihleri kıldır. Vaaz et” demişler. Hoca kabul etmiş.
Ramazan ayı boyunca teravihlerden evvel dersler vermiş. Vaazlar vermiş. Sohbetler etmiş. Cemaate bir şeyler verebilmek için çırpınmış durmuş. Kurban bayramı namazını kıldırmış. Kendi köyüne dönmek üzere cemaatle vedalaşırken, onların hallerine dikkatle bakmış. Görmüş ki “eski tas, eski hamam”. İlerleme nerdeyse hiç yok. Hatta pazarlıklarındaki iki öküz yerine Hoca’ya sadece bir öküz vermişler.
Hoca evine dönmüş. Ahırda yeni öküzünü bağlayacak yeri hazırlıyorken, bir komşusu Hoca’ya hoş geldine gelmiş.
- “Hoş geldin Hocam. Oralarda neler yaptın, öküzü nerden buldun” deyince;
Hoca :
- “Orası bir hazine. Orada eski zamanlardan, tarihi çağlardan kalma koca bir ahır dolusu öküz buldum” demiş.