Yüzyılın aşkları;
Nerede o eski aşklar? Demek çağımıza haksızlık olur. Kerem ile Aslı,Ferhat ile Şirin hikayesine taş çıkartan aşklar da yaşandı ülkemizde. Ama ne yazıktır ki her aşkın sonunda olduğu gibi sevenler bizde de kavuşamadılar…
Hazırlayın mendilleri..
Cemaat-AKP Aşkı..
Aşkın ilk filizler AKP’nin ilk kurulumundan itibaren olumlu başladı. Sonradan zirveye çıktığı dönemi 12 Eylül Anayasa referandumu oldu.Bu dönemde her iki tarafta birbirine oldukça toleranslı oldu.Öyle ki iltifatların,flörtlerin, övgülerin tavan yaptığı dönemlerdi.Aşk için dökülen gözyaşlarının iktidarın tepelerinde de olacağını ilk o zaman gördük milletçe.Ancak Mavi Marmara olayı ile bu organik ilişki yerini temkinli ayrışmaya bıraktı.Aşıkların arasına kötü cadı İsrail ilk fesatlıklarını atmaya başlamıştı.
İktidar, cemaatin sosyal tabanda ve medyadaki gücünden faydalanırken, cemaat de kendi menfaatleri çerçevesinde isteklerini (kadrolaşma, devlet ihaleleri vb.)kolayca yerine getirildi. AKP ne zaman ki siyasi alanda hegemonyasını kurdu ki demokratik bir devlette seçilmiş siyasi partinin devlet kademelerine hakim olması kadar doğal bir şey yoktur.İşte cemaat-iktidar aşkı da o an işlevini kaybetti.Şimdi ise bu büyük aşk yerini öfke,nefret,iftira ve beddualara bırakmış durumda.Ölüm zehrini ilk hangisi içecek? bizlerde merakla beklemekteyiz.
Esad-Erdoğan Aşkı..
Daha düne kadar Bakanlar Kurulunu ortak toplayacak kadar can ciğer olan iki lider nasıl oluyor da bugün kanlı bıçaklı olabiliyordu?Birlikte dost fotoğrafları çektirilen, tatillere çıkılan bir ilişki nasıl böyle acımasızca bitebilir.Suriye halkı için falan gibi bahaneler çokta inandırıcı gelmiyor.Çünkü halk,sadece bu gün için değil, Esad rejimi var olduğundan beri baskı altında..
Aramızda sıfır sorun var diye gururlanılan ve dosttan da öte olduğu ilan edilen ülkeyle ne değişti de kanlı bıçaklı oldular?
Sevdiği dostuyla büyük ayrılıklar yaşanmasını kendisine değil Sayın Erdoğan’a bağlayan Esad, ayrılığın nedenini kısaca şöyle özetliyor:”Ankara Obama’nın sözcüsü gibi davranıyor.Onun sözünden çıkmıyor.Oysa ABD,Türkiye-Suriye dostluğunu istemiyor.Demokrasi ve insan hakları ABD’nin umurunda değil.Asıl mesele Suriye’nin kaynakları ve stratejik konumu..Ve sonunda kan,ihanet,gözyaşı..Buradaki kötü cadı rolünü ABD üstleniyor.
Gül-Erdoğan Aşkı…
Sayın Abdullah Gül, yasaklı durumu ortadan kalkıp milletvekili seçildiğinde Recep Tayyip Erdoğan’a Başbakanlığı tereddütsüz teslim ederken, Sayın Erdoğan da Cumhurbaşkanlığına aday olduğunda kendisi seçilebilecekken Abdullah Gül’ü partisinin Cumhurbaşkanı adayı yapmıştır. Zaman zaman yol arkadaşlığında çatlamalar yaşanılsa da Sayın Erdoğan’ın köşke çıkmasıyla ikili arasındaki soğukluk iyice kendini belli etmeye başladı.Soğukluğun ilk filizleriyle ilgili first leydilerimizin beden dilleri yeterince bilgilendiriyordu bizleri. Abdullah Gül’ün en büyük siyasi açmazı; her seferinde farklı düşündüğünü göstermeye çalıştığı insanlarla yol arkadaşlığı yapmak zorunda kalması oldu.
Şimdilerde her ne kadar “Ayrılmadık birlikteyiz” mesajları verseler de, Erdoğan ile Gül’ün artık bambaşka Türkiye hayalleri var. Erdoğan taraftarları bu farklılığı büyük bir sorun olarak görüyorlar. Ve bunu yüksek sesle dile getirmekten de imtina etmiyorlar.
Erdoğanistlerin Gül aleyhine yaptıkları itibarsızlaştırma çabalarının Erdoğan’dan habersiz olduğunu sanmıyorum.
Erdoğan son birkaç yıldır inşa ettiği Türkiye’yi, farklı bir çizgi benimseyen Gül’e teslim eder mi?
Bu sorunun cevabı, Gül’ün yol haritasının da işareti olacak. Bakalım bu büyük aşkın kötü cadısı rolünü kim kapacak?
GÜNÜN SÖZÜ
İHANETE UĞRAMANIN ACISINI,YALNIZ HAİNLER BİLİR!!
W.Shakespeare
TEBESSÜM
Sibirya’nın köylerinden birinde cenaze mezarlığa götürülüyormuş.Mısır tarlasının ortasında tabut köylülerin ellerinden düşüvermiş.Tabutun içindeki ceset düşüp dereye yuvarlanmış.
Akıntı, cesedi dinamitle avlanan balıkçıların yanına sürüklemiş.
Balıkçılar “Acaba adamı dinamitle biz mi öldürdük” diye endişeye kapılarak cesedi askeri kışlanın tellerine bırakmışlar. Nöbetçi er, bölgeye birinin yaklaştığını düşünerek cesedi yaylım ateşine
tutmuş. Hemen ambulans çağrılmış. Delik deşik olan ceset hastaneye kaldırılmış.
Operasyon altı saat sürmüş. Ameliyattan çıkan doktor alnından akan terleri silmiş ve “çok zor oldu ama galiba yaşayacak” demiş.
**
Adam, milletvekilliği seçimlerine adaylığını koymaya karar vermişti. Karısı küplere bindi;
-Çıldırdın mı sen? Sana kim oy verir?
Adam gülümseyerek;
-Sen öyle zannet.
Seçimler yapıldı. Sandıklar açıldı. Oylar sayıldı. Adama üç oy aldığı belli olunca, karısı feryadı bastı;
-Hayatında bir başka kadın olduğunu tahmin ediyordum.