Sigara yasağı uygulanmaya başlandığında ilk şokun etkisini atlatan tiryakilerin bazıları bırakmayı tercih ederken bazıları da nerede olsa içerim? İnadıyla kısıtlamalara rağmen her şekilde içmeye devam ettiler.
Kapı önlerinde,balkonlar da,bacalar da titreyerek sigara üfleyenleri alışmamız uzun zaman almıştı.Müşteri kaybı kaygısı yaşayan kafeler, restorantlar hemen “B“ planını devreye sokarak mekanlarında, cam kaplı ama soba ısıtmalı mekanlar oluşturdular.Sigara içenler için oluşturulan bölümler öncesinde dar,köşelerde alanlarken, sonrasında gittikçe yayılarak mekanın en büyük alanını kaplar oldu.
Sağlık Bakanlığımız bundan da rahatsız olmuş olacak ki, tiryakileri bu sefer gerçekten sinir edecek yeni bir çözümle geliyor.Muhtemelen uygulama seçimlerden sonra başlar ama mekan sahipleri işlerini kıracak uygulama yüzünden zarar etmemek için şimdiden kara kara çözüm aramaya başlamışlar bile.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın uygulamanın detaylarına ilişkin detayları şöyle;
"Sigara içilme alanı artık kapalı alanda olacak. Mekânın yüzde 30’unu geçmeyecek. Bir kapıdan direkt girilemeyecek,bir geçiş bölgesi olacak. Havalandırması çok güçlü olacak. Dumanı bölümden dışarı sızmayacak, ruhsatlandırması da özel olacak. Nargile için de aynı şey yapılacak. Açık alanda asla içilmeyecek."
İşletmeler müşteri kaçırmama adına C,D,Ğ planlarını devreye sokmaya çalışa dursunlar, en güzeli dar düdük kabinlerde toz duman altı içmeye çalışılacağına,keseye de sağlığa da büyük zarar sigarayı bırakmanın tam vakti.
Hayatımızda yeterince sağlığımızı tehdit eden etken varken,en azından birisi elenmiş olsun hayatınızda..
**
SÖYLEYECEK SÖZÜ OLMAYANLAR…
İnsanın kalitelisi,edeplisi,ahlaklısı kavga da belli olurmuş.Eğitimlisi diyemiyorum. Çünkü eğitim sadece cahilliği alır,meslek sahibi yapar.Ama özünde olan ahlaksızlık ise eğitilemez, baki kalır.
Kişinin kendini ifade edebilmesi,anlatabilmesi ayrı bir beceridir.Hele hele haklı olduğuna inandığı konuda bir tartışma mecrası oluşturmak istiyorsa, işte tam da o kırılma noktasında gerçek mayası ortaya dökülüverir
Susmanın bile anlayana şık bir cevap olabileceğinden,asaletin sözlerde değil tavırlarda olduğundan bir haber, yılların emeğiyle biriktirdiği argo jargonunu bir bir dökmeye başlar.
Edep yahu,edep yahu…
Ama öyle sanıldığı kadar dakolay değildir ki edebiyle,asaletiyle muhatabıyla tartışabilmek. Marifet ister,alt yapı ister,yetenek ister..
Karşıyı anlayabilmek,söyleneni çözümleyebilmek,nedenlerini araştırmaya gitmek, hele hele pek çoklarının halen anlayamadığı sorunun empatisini yapabilmek her kişinin değil,er kişinin işidir…
Konunun uzmanlarına göre küfür; acizlik, zavallılık ve hiçliğin ezilmişliğin sonucunda yaşanan psikolojik patlamayla topluma karşı bir haykırışın ifade şekli olsa da, hayattan öğrendiğimiz tecrübelerle yaşamı boyunca bir baltaya sap olamamışların balta sapı olmaya heveslenmeleri, kendilerine kirli de olsa tarzı stili önemli değil yeter ki bir yer kapma meraklarıdır.
Kısa ve net olarak; küfür,tedavisi kanser kadar zorlayıcı bir akıl ve ahlak hastalığıdır.
Sayıları kelaynak kuşları kadar yok olmaya yüz tutmuş, eleştiri ve küfür arasındaki farkları görebilenlere selam olsun.
GÜNÜN SÖZÜ
Başladığın cümleyi kendin bitiremezsen noktayı başkası koyar.
TEBESSÜM
Zengin bir iş adamının kızı, kendisiyle evlenmek isteyen erkek arkadaşını ailesiyle tanıştırmak için evlerine yemeğe çağırır. Yemekten sonra baba damat adayıyla baş başa konuşmak ister ve onu çalışma odasına götürür. "Seninle şöyle erkek erkeğe konuşmak istiyorum", der. "Evlendikten sonra aileni geçindirmek için ne iş yapmayı düşünüyorsun?" Damat adayı duraksamadan yanıt verir: "Aslında benim elimden her iş gelir efendim, evlendikten sonra bir yerde kesinlikle bir iş bulurum. Sonra da nasıl olsa, Tanrı yardim eder." Damat adayının bu yanıtını kuşkuyla karşılayan iş adamı, bu kez daha somut bir soru sorar: "Peki içinde kızımı oturtabileceğin bir eve nasıl satın almayı düşünüyorsun?" Damat adayı yine duraksamadan cevap verir: "Ben aslında çok çalışkan bir insanımdır", der, "Gece gündüz çalışır, para biriktiririm. Sonra da nasıl olsa Tanrı yardım eder, biz de bir ev sahibi oluruz." Kızın babası bu kez sesini yükselterek sorar: "Peki oğlum ileride çocuklarınız olunca onlara nasıl bakacaksınız?" Damat adayı bu soruyu da yanıtlar: "Biraz önce söyledim ya, gece gündüz çalışır kazandığım tüm parayı biriktiririm. Sonra da nasıl olsa Tanrının yardımıyla çocuklarımızı büyütürüz." Damat gittikten sonra kız koşarak babasının yanına gelir: "Damadını beğendiğini gözlerinden anlıyorum babacığım, lütfen söyler misin onun en çok neyini beğendin?" Babası kızının yüzüne tatlı tatlı bakar: En çok benim hakkımdaki görüşünü beğeniyorum", der ve ekler: "Beni Tanrı sanıyor!"
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?