Parakolik-tel yapı!

Merve Tanrıöver
Merve Tanrıöver
Parakolik-tel yapı!
19-09-2015

Müslüman mahallesinde salyangoz satmak misali, ironik bir şekilde banka önlerinde ”faiz sistemimiz batmasın “ diye cevşen okuyup zavallı durumlara düşen zihniyet…

Fakir fukaranın dört gözle beklediği iki lokmalık kurban etine göz dikip, öğrenci evlerinde istifleyip, yurt dışlarında yardım yapıyoruz diyerek gösteriş yapan zihniyet…

Kendi ülkesindeki yetersiz okullarından kötü eğitiminden bi haber olup, yurt dışlarında kaliteli ekiplerle açtıkları gösterişli okullarla reklam kokan hareketler sergileyen zihniyet…

Bu okullarla amacın yurt dışında dinimizi ve ülkemizi temsil etmek olduğunu iddia edip, küçücük kızlara” hepsi senin mi?” şarkısını ezberlettirip göbek attıran zihniyet…..

Kendilerinden olmayan ya da biat etmeyen dindarları da ötekileştirip iteleyerek kendi hakimiyetlerini kuracakları tehditlerini savuran zihniyet….

28 Şubat sürecinde kendilerini “irticacı” diye fişleyip eziyet eden, ama “düşmanımın düşmanı benim dostumdur” ahlakıyla kendilerine yakınlaşan sol bir partiyle flört eden zihniyet…

İslamın hiçbir düsturunda yer almayan, hatta fitne kabul edilen bir ahlakla yıllarca insanları dinleyip takip eden ve kendileriyle ters düşenlere eldeki verilerle, olmadı düzmecelerle şantaj edip, mahkum ettirip hayat karartan ve sonra da Müslümanlıktan söz eden zihniyet…

Çok değil bir önceki genel seçimlerde okulları ve dershaneleri dahi seçim bürosu haline getiren, kapı kapı dolaşıp oy dilenen, hatta ikna olmayanları parçalamaya aday kadınlarıyla AKP ‘nin kazanmasına yardım edip cennetle müjdelerken, şimdi de” oylarınızı verirseniz vebale girer cehennemlik olursunuz” fetvalarıyla ahretimizi de sulandıran zihniyet…

Zengin, itibarlı ve güçlünün baş köşelerde ağırlandığı, paranın ve gücün hakim sürdüğü,fakirin ve garibanın asla itibar görmediği,kadınlarının markalarla,erkelerinin lüks araçlarla yarıştığı ama her fırsatta çok mütedeyyin bir cemaat olduklarını iddia eden zihniyet…

Hak din İslam’ı çok iyi bildiğinizi iddia eden sizlere..Soruyorum..

Cemaat büyüğünüz Fetullah Gülen’in sohbetlerini ne kadar takip ediyorsunuz? Yoksa hoca ayrı cemaat ayrı telden mi çalıyor? Halbuki hocanız sizleri zaman zaman hatalar konusunda ne güzel de uyarmış…

İNSANLARIN AYIBINI ARAŞTIRMA İLE İLGİLİ…

“Senelerden beri bana çok kötülük yapan kimselerin çalıp çırptıklarını, fuhuş yaptıklarını, değişik günahlar irtikap ettiklerini öğrensem, o cürümlerini açığa vurmayı, onları ailelerine karşı mahcup etmeyi ve çoluk-çocuklarının önünde rezil duruma düşürmeyi düşünmüyorum/düşünemiyorum. Zira, İslam’da insanların ayıplarını fâş etme diye bir vazife yoktur. Bizim vazifelerimiz arasında ve mehâsin-i ahlak kuralları içinde insanların kusurlarını araştırma, onları deşifre etme ve mahcup duruma düşürme diye bir madde yoktur. Aksine, hata ve kusur avcılığı yapma, günahları açığa vurma ve insanları tahkir etme dinimizde ahlaksızlık sayılmıştır.” diyerek bu meseledeki tavrını belirtiyor.

DİNLEME YAPANLAR İÇİN…

Ferdî,günahıyla karşınıza çıktığı zaman bakma! ‘Allah’ım beni de bunu da mağfiret buyur’ de, çek git arkana bakmadan! Ve üzerinde durma, fikrinde, korteksinde ona bir yer ayırma, bir dosyaya yerleştirme onu! Ve gördüğün zaman da bir kardeşin gibi yine sımsıkı sarıl! Bu, ferdî bir hata karşısında yapılması gerekendir.”

YA DA İFTİRAYLA İLGİLİ OLARAK…

Bir Cuma hutbesinde..

Efendimiz (sav) ifade buyuruyor. İftiraya gelince o gıybetten daha büyük bir şeydir; demek ki iftira muzaaf bir zina hükmünde oluyor.Diye fetva vermekte..

BUNA BİNAEN NASIL OLUYORDA..

Masum bir insana,haysiyeti her şeyin üzerinde tutan bir insana nasıl oluyor da, sırf sisteme, oyunun bir parçasına boyun eğmedi, biat etmedi diye namusuna, şerefine, onuruna iftira atarak kendisini ve ailesini perişan edip darmadağın etmek ah almak,beddua almak kaç yıllık bir cehennem cezası gerektirir..

GÜLEN YİNE BİR HUTBESİNDE..

“Kendini yerden yere vurmayan(nefis terbiyesi) bir insan, dışta suçlu arar ve onları yerden yere vurmaya çalışır. Kendi konumunu belirleyemeyen ve enaniyet girdâbı içinde çırpınıp duran kimseler kusurlarını, kabahatlerini, fezâetlerini ve fecâetlerini setretmek için sun’î gündemler oluşturarak dışta suçlular ararlar. Hiç olmayacak insanları suçlar, efkârı onlarla meşgul etmeye çalışırlar. Hakikatte, yaptıkları mesâvîden sıyrılmaları mümkün değildir. Fakat halkın dikkatini başka noktaya çekmek suretiyle, bir yönüyle ca’lî bir sıyrılma ameliyesine kendilerini salarlar. “Böyle yapar ve sun’î mücrimler oluşturursak, milletin dikkatini onlar üzerinde yoğunlaştırmış oluruz ve bizi mesâvîmizle, densizliğimizle göremezler.” mülahazaları hâkimdir onlarda. Bütün mücrimlerde, günahkârlarda fasl-ı müşterek, ortak düşünce, ortak payda bu evsaftır”diyor.

Öyleyse hocanızın da buyurduğu gibi:”Ama kim bilir belki de bunca inhiraf ve kaymalardan sonra bir gün biz de kendi millî yörüngemizi bulur ve yeniden kendi derinliklerimize uyanırız!..”F.GÜLEN

Bize de amin demek düşer..

GÜNÜN SÖZÜ

ADİL İNSANIN BİR YILLIK İBADETİ, ALİM BİR ZATIN BİN YILLIK İBADETİNDEN HAYIRLIDIR…

TEBESSÜM

İki adam ölür ve cennetin kapısına gelirler. Cennetin kapısında sorgu meleği ve diğer görevliler beklemektedir. Sorgu meleği ilk adama sorar: – Hayatta iken ne iş yapardın? – İmamdım, ömrümü Allah yoluna verdim, her gün dua ettim, insanlara yardım ettim, harama el uzatmadım, vaazlar verdim. – Çok iyi. İmam Efendiyi cennetin kıyısında bir yere yerleştirin. İkinci adama sorar:- Sen ne iş yapardın?- İstanbul’da taksi şoförüydüm. – Çok iyi, beyefendiyi cennetin baş köşesine yerleştirin.İmam bunu duyunca öfkelenir: – Olamaz! Bu işte bir yanlışlık olmalı. Nasıl oluyor da benim gibi ömrümü Allah’a adamış bir insana cennetin kıyısında bir yer gösterirken, bir taksi şoförünü baş köşeye yerleştiriyorsunuz? Melek gülerek: – Bak oğlum, sen vaaz verirken herkes uyuyordu, bu adam araba kullanırken herkes dua ediyordu!

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?