DİLİN KEMİĞİ
SADECE 8 DAKİKA….
Kıssadan hisseler,anonim öyküleri bazen sayfalar dolusu anlatmak istediklerinizi bir hikayecikle, güzel bir anekdotla en güzel şekilde anlatır.Ve sizin duygularınıza en güzel şekilde tercüman olur.Çok şeylerle anlatmak istedikleriniz bir güzel hikayecikle en güzel şekilde anlatır.
“Paraya, güce değerlerini,inançlarını, namuslarını satarcasına tapanlar,makam mevki için utanma duygusunu kaybedip yerin dibine kadar batıp batıp çıkanlar, dünün fakiri yarının zengini olabilmek hırsıyla dansözlüğün her çeşidini kıvıranlar,” üç kuruş menfaat uğruna,kul hakkı kokulu koltuk uğruna Allah için değil de kul önünde el bağlayıp,boyun büküp,diz kıranlar….”, fakir fukaranın hakkını gasp ederek reklam uğruna hayırsız hayır şovunu sergileyenler,beleş ihaleleri karşılıksız kredilerle elde edebilmek hevesiyle sümüklü salyalı mendilleri havada kapıp mideye indirenler… hepsi hepsi bir karış dört parmak gidecekleri asıl evlerini unutup dünya malına doyamayanlar….”
Bu hikayecik sizlere gelsin…..
Efsaneye göre bir kadın, bir gün kucağındaki çocuğu ile birlikte bir mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar:İçeri gir ve ne istersen al, ama en mühim olanı unutma! Ayrıca:Sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate al. Ancak bu fırsatı kaçırma, ama yine de en mühim şeyi unutma..."diyor, durmadan ikaz ediyordu.
Kadın mağaraya girer ve büyük bir servetle karşılaşır. Yığınla altın ve mücevherleri görünce şaşkına döner ve çocuğunu yere bırakarak hemen büyük bir hırsla mücevherleri toplamaya başlar.Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur:"Yalnız sekiz dakikan var..."Sekiz dakika çabuk geçer.
Kadın toplamış olduğu kıymetli taşlar ve altınlarla birlikte mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğindenkapanır... Bu sırada çocuğunu içerde unutmuş olduğunun farkına varır, ama iş işten çoktan geçmiştir. Ağlamak, sızlamak, dizini dövmek, saçını-başını yolmak fayda vermez.Kapı bir kere daha açılmamak üzere kapanmıştır.
Zenginlik uzun sürmez, ama ümitsizlik hep yaşar.Aynı şey çoğu zaman çoğu insanın başına da gelir.Bu dünyada yaklaşık 80 senelik ömrümüz vardır ve bir ses daima bize:"Sakın en mühim şeyi unutma!" der gibidir.Mühim olan açık, net bir şekilde bellidir, o da: "Ebedi hayatı kazanmak..."tır. Kaybedilme ve riske sokamayacağımız şeyler; Manevi değerler, doğru inanç, doğru arkadaş, doğru çevre, doğru aile, hakiki dostlar ve sana ayrılan sınırlı hayattır.
Maalesef biz en mühim şeyleri çoktan unutmuşa benziyoruz...
GÜNÜN SÖZÜ
Bir acaip derde düştüm herkes gider kârına,
Bugün buldum bugün yerim, Hak kerimdir yarına,
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına,
Rızkımı veren Huda'dır kula minnet eylemem.
Nesim
TEBESSÜM
Muhi ile Maho İstanbul'a dilencilik yapmak için gelmiş iki arkadaş, şehrin farklı yerlerinde dileniyorlar, Muhi günde 8 - 9 lirayı zor toplarken Maho her gün 10 liralık kağıt paralarla dolu bir bavul ile dönüyor evine.
- "Nasıl yapıyorsun?" diye merak ediyor Muhi, "Biz üç kuruşu zor toplarken?"
- "Dileniş sloganın yanlış" diye cevap veriyor Maho.
- "İşsizim, karım ve 6 çocuğum var. Bi sadaka lütfen' diyorsun. Olur mu hiç?"
Yanlış tam da burada.”
-"Peki sen nasıl dileniyorsun?"
-'Ağabey' diyorum, Vallah memlekete dönecem 10 liram eksik!"