Bir nesil düşünün. Adı,”68 kuşağı” olarak bir döneme damda vuracak kadar idealist,fedakar ve karanlıklara atlayabilecek kadar korkusuz. Ölüme gülerek giden,ölmek için yaşı büyütülen,vurulup toprağa düşen,ölmeyip ölümden beter bir yaşama giden.Sağcısı,solcusu,sanatçısı,romantiği,akıllısı,delisi…hepsinin bolca bulunduğu deli dolu bir gençlik..
Teknolojinin en basitini sadece görmüşler ve umurlarında dahi değil.Onlar için “emek” demek ,”çalışmak” demek yaşamak kadar su kadar elzem bir yaşam biçimi.
Onlar için yaşam demek,okumak çalışmak üretmek,başarmak ve fedakarlık…. demek.Aile değerlerinin en çok zirve yaptığı,büyüğün büyük olarak değer gördüğü,küçüğün sevilip kollandığı,akrabanın komşunun hürmet gördüğü,bugünler de mumla aradığımız gençlik.
Anadolu’dan okumak için büyükşehirlere giderken büyüklerin ellerinin öpülüp hayır dualarının alındığı,ceplerine sıkıştırılan harçlıkların utancından mahcup
yüzlerlerle,dualarla,okumanın gerçekten de çok değerli olduğu,öncelikle adam olmanın değer kılındığı bir dönemde umutlarla en önemlisi de gururla okullarına yolcu edildiği bir nesil.
Öyle yüksek bir ruha sahiplerdi ki,onlar için vatan demek,bayrak millet,din,Atatürk ..olmazsa olmaz değerler demek,,fedakarlık demek,ölmek demekti..
Bu neslin son fedailerinden ömrünü,hayatını,yaşamını kafasına yediği bir kurşun parçası ile kırk yaşamak zorunda olup,küskün ve de kırgın olarak bir büyüğümüzü, daha kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz.
Onların hayatlarını ortaya koydukları o günün ideoloji görüşü ile günümüz sözde ideolojisi ne de çabuk evrimleşmiş öyle üzüntüyle izliyoruz.
Şimdiler de artık revaçta olan ve yapanın da sırtının sıvazlandığı;
Adamın adamı olmak, hatta her dönemin adamı olmak..
Dünün düşmanı,bugünün dostu,yarının bilmem nesi olmak..
Her dalda hoplamak,çıkar olan yere hemen konaklamak..
Menfaat,güç ve paraya giden her yol ama her yol…..neyse…aklını! kullanıp en çıkarı bol olana yanaşmak…
Neredeeenn nereyeeeeee!!!!!
GÜNÜN SÖZÜ
Ne kadar yaşadığınız değil nasıl yaşadığınız daha önemlidir.
TEBESSÜM
Mahkemede hakim davacıya sormuş:
- “Kazadan sonra size ‘Nasılsınız?..’ diye soran otoyol polisine ‘Çok iyiyim,
harikayım’ demişsiniz, şimdi tam tersini söylüyorsunuz ve tazminat
istiyorsunuz!”
- “Efendim atım Karataş.”
- “Bırak şimdi atını matını… Olayı anlat..!”
- “Efendim, müsaade ederseniz olayı arz edeceğim, atım Karataş ile otoyolda giderken kamyonun biri bize çarpınca ikimiz de yolun kenarına fırladık, müthiş canım yanıyor ve kımıldayamıyordum, yattığım yerden atımın acı dolu feryatlarını duyuyordum tam o sırada otoyol polisi geldi, atın iniltilerini duyunca ona yöneldi, tüfeği ile tam alnının ortasından vurdu, elinde dumanı tüten tüfekle benim yanıma geldi, “Atının durumu çok kötüydü hallettim” dedi ve “Peki, sen nasılsın bakalım?.. ” diye sordu. Affedersiniz ama siz olsaydınız ne yapardınız!”