11.09.1994 günü saat 22.15 sıralarında kalabalık bir PKK grubunun Tunceli ili Mazgirt ilçesi Darıkent beldesine baskın düzenlediği, beldede bulunan jandarma Karakolu’nu yoğun ateş altında etkisiz hale getirdikten sonra beldenin PTT ve belediye binalarına, sağlık ocağına girdikleri, PTT binasında bütün eşya ve evrakı yaktıkları, belediye binasının bütün kapı ve pencerelerini kırdıkları, sağlık ocağı içinde yangın çıkardıkları, ocakta bulunan sağlık malzemelerini aldıkları, Darıkent Beldesi ilköğretim müdürlüğünde görevli öğretmenler Ali İhsan Çetinkaya, Metin Kaynar, Buminhan Temizkan, Mustafa Karınca, Rüstem Şen ve Vedat İnan’ı evlerinden çıkardıktan sonra kaleşnikof silahla tarayarak öldürdükleri, sağlık memurları Mesut Demirtaş, Kazım Kılıç ve Hüseyin Vural’ı kaçırdıkları, ilköğretim okulunun bir kısmını yaktıkları..”
**
Neşe, Tekirdağ Şarköy’de, 1972 yılında, Alten ailesinin en küçük kızı olarak dünyaya gelmişti. Öğretmen olmak istiyordu. Eğitim Fakültesi’nden 1993 yılında mezun oldu. Ataması Diyarbakır’ın Bismil ilçesine yapıldı.
Bölücü örgüt, öğretmenleri “Türk asimilasyonunun” en önemli parçası sayarak, eylem yapma kararı almıştı. Emri, bugünlerde devlet yetkililerince “kanı durdurmak için herkesle görüşülür” denilerek müzakere yapılan Apo vermişti.
Neşe henüz 22 yaşındaydı.. “Bayrağımızın dalgalandığı her yere giderim” diyor, başka bir şey demiyordu.
“Biz faşist T.C.’nin hiçbir öğretmenini Kürdistan’a sokmayacağız, biletlerini iptal etsinler” demedik mi diyerek, Neşe öğretmeni saçından tutup tekme ve dipçik darbeleriyle köyün çıkışındaki tepeye kadar sürüklediler.
Genç kızın üstündeki elbise paramparça oldu. Bedeni sefil yaratıkların gözleri önündeydi. Bu arada yarasaların sayısı beş olmuştu.
Neşe gözleri açık ve donuk, ölüme hazır bir huri gibi bakıyordu.
Biri kalaşinkofunu seriye aldı ve Neşe’nin sağ göğsünün üstüne dayayıp tetiği çekti. Beş mermi Neşe’nin göğsünü parçalamaya yetmişti.
Yarasalar tatmin olmadı. Diğer göğsünün de hakkını verelim dediler gülerek. Aynı işlemi cansız bedeninin diğer göğsünde de tekrarladı biri. Ailesinin üzerine titreyip kıyamadığı Neşe’nin elbiseleriyle birlikte vücudu da lime lime oldu…”
İçiniz kaldırmadı değimli..Ne yazık ki tüm bunlar hem de yakın bir geçmişte bu topraklarda yaşandı.
Bugüne kadar PKK’nın görevi başında şehit ettiği öğretmenlerimizin sayısı 125…
Yalnız öğretmenlerimiz mi…
Yüzlerce doktorumuz, hemşiremiz, mühendisimiz de bölücü terörün hedefi oldu.
Sadece ve sadece Türk oldukları için…
Bu ırkçı anlayışın benzeri ancak Hitler dönemi Nazi Almanya sın da görülebilir..
Neşe öğretmen,Mustafa öğretmen,Ali öğretmen…ne olur bizi af edin.Sizlere rahat uyuyun demeye yüzümüz yok.Bugün sizin katilleriniz “Sayın “ oldu iltifat görüyorlar,muhatap alınıyorlar.Hiç olmadıkları kadar sesleri çıkmaya başladı.Andımız okullarda artık okutulmuyor.Bayrak itibar görmüyor.Ata’ya bile dil uzatılıyor.Ve sizin katlinize emir verenler, bugün saygı görüyor,özgürleştirilmeye çalışılıyor.
Terörist anasının ağıdına göz yaşı dökenler, sizlerin adını,hayat hikayesini bilmezler bile.
Ne olur bizi affedin!
PKK’nın ırkçı terörünü lanetliyor ve 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde
şehit öğretmenlerimizi saygıyla anıyoruz.
GÜNÜN SÖZÜ
Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır. Ona basit bir kitle denir, millet denemez. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır.