Herhalde sizlere “ güneş-deniz-kum” dememi bekliyordunuz. Maalesef, şimdiden çile haline geldiğine göre Gaziantep’te yaşayan bizler için bu yaza damgasını vuracak bu üçlüden başka bir şey göremeyeceğiz gibi..
Havaların mevsim normallerinin üzerine çıkmasıyla, bu sene nedense ilaçlamayı unutan belediyelerimiz sayesinde sivrisineğin ve haşeratların görmediğimiz türleri ile tanışmış bulunmaktayız. Belgesel tadında bir yaz bizleri bekliyor!
Adettendir ,belediyeler seçildikten sonra ilk iki yıl gayet güzel çalışırlar. Sonra ki yıllarda da “tamamdır” diyerek iş yavaşlatmaya giderler.Son yıllarından hiç bahsetmeyelim ki seçim derdine düştüklerinden şehri neredeyse pislik götürür.
Bu yıl da sağı solu ağırlama telaşından unutmuş olacaklar ki, ilaçlamanın vaktinde yapılmaması yüzünden sivrisinekler ve haşeratlar, aşırı sıcaklara tuz biber etkisi yaptı.Gerçi tepkiler yüzünden birkaç caddeyi ilaçlamaya başlasalar da geç kalınmışlığın bedelini bu yaz hep beraber ödeyecek gibi görünüyoruz.Suriyelilerin beraberinde bizlere getirdiği hediyelerden bulaşıcı hastalıklara ilave olarak pisilikten türeyen şark çıbanını da görürsek ki vay halimize!
Aşırı sıcaklar ve en uzun gülere denk ramazanın rehavetine çile takan birde trafik çilemiz var ki her geçen gün çözüme kavuşacağına katlanarak artan milli sorunumuz.
Bazılarına göre her şey harika bizim gibi abartanlar var diyenlere ufacık bir örnekleme olarak; Sola dönüşlerin yasaklanmasından sonra kullanılan alternatif dap daracık sokaklarda tek yön yasağını takmayıp üzerinize gelen inatçı araçlara ne kadar tahammül edebilirsiniz? Dayanma katsayısı kişiye göre değişir ama sırf bu yüzden ciddi kavgalar yaşanacağı muhakkaktır!
Nedense ben deniz, ilimiz sorunlarından hele de trafikten bahsedince kızanlar gönül koyanlar oluyormuş. Neden ki?
Kaldırımları genişletip yolları düdük gibi daraltan ben miyim?
Mis gibi metro yapmak yerine Avrupa’nın elinde kalmış hurda tramvayları yolların ortasına ben mi kondurdum?
Kaldırımlara yamalıklar gibi eline ne geçtiyse misali karo taşlarını ben mi döşedim?
Yeşil alan açacağız, meydan yapacağız diye var olan güzelim ağaçları gizli gizli ben mi kestim?
Yıkılan vali konağının yerine benzin istasyonu açma kararı benden mi çıktı? Bölge halkını ben mi yok saydım?
“Suriyelileri gelsinler anam gelsinler” diye kabul edip kamplarda tutmak yerine şehre salan her türlü sıkıntıyı yaşatanda mı benim?
Ya da Suriye’den gelen roket mermilerinin demi mümessiliyim..
Olmuyor ama beni kırıyorsunuz!..
GÜNÜN SÖZÜ
DOSTLARIN KALBİNİ KIRMAKLA DÜŞMANLARIN ARZULARINA HİZMET ETMİŞ OLURSUN..
HZ. ALİ
TEBESSÜM
Erzurum Belediyesinin kuruluş yıllarında fahri olarak her işe koşuşturan Cafer Ağa'nın bu gayretkeşliğini ödüllendirmek için Ankara'ya gidecek heyete onu da yazmışlar. Cafer Ağa bu haberden çok memnun olmuş. Öyle ya, ekabir-i memleketten olmasa heyete adını yazarlar mı? Cafer Ağa o akşam eve her günkünden farklı bir havayla gelince hanımı merak edip sormuş: -Cefer, o gözel sufatın niye ele töhmüş, mosolun asmışsan, bişeye mi sinirlendin? -Ben sinirlenmim kim sinirlensin! Bıhdım usandım. Sohahlar mi temizlenecah, gel Cefer Ağa, çölpühler mi payhlanacah, gel Cefer Ağa. Şindi de Engere'de hökümatın işi bozulmuş, gel Cefer Ağa!