Vakti zamanın birinde ciddi su sıkıntısı çeken bir kasaba varmış. Kuraklıkla iyice ayyuka çıkan sorunlarını çözmek için kasabanın kanaat önderleri bir araya gelip çözüm aramaya başlamışlar.Kimileri kendilerine en yakın şehirden boru döşeyerek su getirmeyi teklif ederken diğer bir durup daha maliyetli ama su kaynağından boru döşemeyi teklif etmiş.Her iki görüş tartışılırken kasaba meydanına kamyonlarla getirilen borular yığılmaya başlamış.
Çözüm için çok önemli bu adım da atıldıktan sonra için tartışmalar daha hararetlenmeye başlamış.Bir yandan şehirciler bir yandan kaynakçılar kendi fikirlerinin daha doğru olduğunu birbirlerine kabul ettirme telaşına girişmişler.Bakmışlar işin içinden çıkılacak gibi değil “halka soralım” deyip sandığa gitmeye karar vermişler.
İşin ucu sandığa dayanınca her iki görüş taraftarı da birinci çıkmak için akıl almaz propagandalara başlamışlar. Kimileri şehirlilerin kötü niyetinden,suya zehir katabilme tehlikesinden tutunda olmadık propaganda yaparken diğer gurupta kaynak işinin boş olduğunu gün gelip kuruduğunda onca masrafın boşa gideceğini söylemeye başlamışlar.
Rekabet öyle bir hal almaya başlamış ki seçim günü gelmeden her iki gurup arasındaki kendi fikrini dikte etme mücadelesi kavgalara dönüşmüş.Durum öyle bir hal almaya başlamış ki artık kimse ne için kavga ettiğini unutup birbirleriyle savaşlarına bile başlamışlar..
Elli yıl kadar süren uzun ve yorucu kavgalardan sonra şehir meydanında artık pas tutmuş boruların üzerinde pineklerken halen ellerinde uzaklardan perişan halde su taşımak zorunda kalan kadınlarının kovalarını izleyip kendi kendilerine sormayı akıl edebilmişler; ”Sahi biz yıllardır ne için kavga ediyorduk? “
***
“Annem için endişelenmeye, paniklemeye başladım.Bir an önce ona yardımcı olmalı içine düştüğü bu durumdan kurtarmalıyım çok geç olmadan” Diyor bir arkadaşım.
Ne oldu ki? diye soruyorum.Üzüntüyle cevap veriyor: “Ne yazık ki annem artık Survivor izlemeye başladı..”
GÜNÜN SÖZÜ
Şunu iyi bil ki eğer, gönlün, sırlarına mezar olursa muradın çabucak hasıl olur. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî
TEBESSÜM
Ormanda dolaşan 2 avcıdan biri birden bire yere düşer. Arkadaşı, düşen adamın nefes almadığını ve gözlerinin ferinin söndüğünü görür. Bunun üzerine telefonla acil yardımı arar. “Arkadaşım öldü, ne yapabilirim” diye sorar. Telefondaki ses yanıtlar: “Sakin olun. Size yardım edebilirim. Ama önce arkadaşınızın ölüp ölmediğinden emin olalım.” Telefonda bir süre sessizlik olur ve bir silah sesi işitilir. Avcı telefonu tekrar eline alır ve şöyle der: “Evet, tamam. Şimdi ne yapacağım?”