Bu günkü yazımı düşünürken önce yasaklar listeme bir baktım.Malumunuz artık öyle her dilediğinizi yazıp çizemiyorsunuz.Artık cezası var. Çeşitlerini de siz düşünün..
Bizde özgürlüğümüzü! sonuna kadar kullanıp yasaklarımıza baktık ve şimdilik “Atatürk ve ağaçla katliamı” ile ilgili bir yasak göremedik.Ama onlardan bahsetmenin de yasaklanması yakındır özgürlükler ülkesi Türkiyem ’de..
Ağaç katliamının moda olduğu bu günlerde Atamızın hassasiyetine örnek anekdotlar size..
Köşkten meclise giden yol üzerinde sadece ve sadece bir tane iğde ağacı vardır. Atatürk o iğde ağacının önünden geçişinde arabasını durdurarak soluduğu havanın, sığındığı gölgenin, yediği meyvenin bir neferi olarak gördüğü bu ağacı selamlarmış.
Bir gün arabada oturan konuğuna,
– “İşte bu benim….” derken, bir de bakıyor ki ağaç yok ortalarda. Büyük bir telaşla işçilere:
– “Ne oldu buradaki ağaca?” diye sorar.
– “Efendim yolu genişletmek için ağacı kestik”, cevabını alınca büyük bir üzüntüyle:
– “Bunun başka bir yolu yok muydu? Bana sorsaydınız ben, mutlaka bir çare bulurdum, mutlaka” diyerek arabasına biner ve hüngür hüngür ağlamaya başlar.
Gözyaşları tek bir iğde ağacı için mi?
Madem Atatürk bu ülkenin lideridir, o halde lideri olduğu bu sınırlar içinde yer alan bu iğde ağacının da sorumluluğu O’nun omuzlarındadır. İşte O, bu sorumluluk bilinci yüzünden ağlamaktadır. Çünkü Atatürk yok etmeyi, bozmayı değil; yapmayı ve yaşatmayı seven bir insandır.
“Şüphesiz Biz, emaneti (bütünlüğü, kusursuzluğu, mükemmelliği) göklere, yere ve dağlara yaydık /yaygınlaştırdık da, onlar, onu taşımaya yanaşmadılar, ondan (bütünlüğün, kusursuzluğun, mükemmelliğin alıp götürülmesinden) korktular. Ve onu insan taşıdı (ona ihanet etti]. Şüphesiz o (insan), çok zalim ve çok cahildir.”
Bu ayette tüm insanlığa, çok önemli bir uyarı yapılmaktadır: Allah; yeri, gökleri ve dağları bir düzen, bir nizam ve intizam içinde yaratmış; onlar da bu düzenlerini bozmamışlardır. Evrendeki düzeni, çok cahil ve zalim olduğundan ancak insan bozmuştur.Bozmaya da devam etmektedir.
Yer Yalova Köşkü, Yıl 1930
Atatürk, Yalova köşküne gelmektedir.
Yazlık köşkünün bahçesinde bir bahçıvanın bir çınar ağacını kesmeye çalıştığını görür. Hemen bu doğa katliamını durdurur ve nedenini sorar.
Görevli bahçıvan bu ulu çınar ağacının köklerinin genişleyerek köşkün pencere ve duvarlarına müdahale ettiğini, bunun için ağacı kesmeleri gerektiğini söyleyince, Atatürk, düşünülmesi bile olanaksız bir kararla “Hayır!” der.
“Gerekirse köşkü ağaçtan uzaklaştırırız.”
Herkes şaşkındır. Atatürk’ün yüzüne tuhaf tuhaf bakarlar. Plan yapılır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul köprü altındaki tramvay raylarını Yalova’ya taşıtır. Görev, İstanbul Belediyesi’ne düşer. Belediye Fen İşleri, Yollar, Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir.
Ekolojik denge ve bu dengenin korunmasına yönelik olan bu çalışmayla bina 4.80 metre döşenen raylar üzerinde kaydırılarak çınar ağacı kesilmekten kurtulur.
Atatürk’ün yıllar önce doğadaki bir tek ağaca karşı göstermiş olduğu bu hassasiyetin, uluslar arası platformda ancak yıllar sonra BM şemsiyesi altında yapılan 2005 yılında imzalanabilmiştir.
Günümüzde ise zeytin ağaçları katlediliyor,bir şehrin akciğerleri olan yeşil alan gösteriş uğruna yok edilebiliyor..Bir yol açma uğruna asırlık ağaçlar devrilebiliyor..Sonra da “Atatürk neden bu kadar sevilen bir liderdi,ne özelliği vardı.Putlaştırılıyor!” diye nifaklar çıkartılmaya çalışılıyor..
İşte aradaki büyük fark..
GÜNÜN SÖZÜ
Bir kimse bir ağaç dikerse Allah, o ağacın meyvesi kadar o kimseye sevap yazar.
Hz.Muhammed
TEBESSÜM
Bektaşi bir gün ağacın altında çaktırmadan namaz kılıyormuş. Ağaçta bulunan biri adam da gizlice izliyormuş. Namaz bittikten sonra Bektaşi, Allah’a dua etmeye başlamış:
– Allah’ım sen namazımı kabul et.
Ağaçtaki adam:
– Etmem diye cevap vermiş.
Bektaşi şaşırmış. Tekrarlamış.
– Allah’ım sen kıldığım namazı kabul et.
– Etmem!
Bektaşi’nin şaşkınlığı iyice artmış. Yine:
– Allah’ım sen namazımı kabul et! demiş.
Ağaçtaki adam tekrar:
– Etmem! deyince…
Bektaşi sinirlenmiş.
– Etmezsen etme. Zaten abdestsiz kılmıştım.