Bugün siz değerli okurlarıma siyasete biraz ara verip, çok ilgimi çeken bir araştırma yazısını paylaşmak istiyorum.
Dünyadaki en büyük gizemlerden bir tanesi de hiçbir sebep yokken yanıp kül olan insanlardır. Evet bu size çok tuhaf gelebilir ancak yüzyıllardan beri hiçbir sebep yokken durduğu yerde yanıp ölen insan vakaları oluşmakta ve bunun nedeni de bugüne kadar çözülemeyen bir esrardır.
İşin en anlaşılmaz tarafı da insanın yanıp kemiklerinin bile kül haline geldiği bir ortamda etrafta bulunan eşyaların hatta bazı vakalarda yananın üzerindeki elbiselerin bile hiçbir hasar görmediğidir.
Tıbben bir insanın yanabilmesi bilhassa kemiklerinin kül haline gelebilmesi için çok yüksek bir ısı (1500 derece santigrat) ve de bu ısının uzun bir zaman devam etmesi gerekir (en az iki saat). Avrupa da ve Amerika da son zamanlarda ölen insanlar gömülmeyip "Crématoire" denen yüksek ısılı elektrik fırınlarında yakılıp külleri küçük bir vazoya konup saklanmaktadır. Bu fırınlarda bile ısı 2000 dereceye yaklaşmakta ve tam kül olması üç – dört saat sürmektedir.
1731 senesinde akşam yatağına yattan ve uykuya dalan bir kadın ertesi günü sabah odasına kendisini uyandırmaya gelen hizmetçisi tarafından feci bir şekilde yanarak bir kül yığını haline gelmiş olarak bulundu. Odanın her yeri is ve kurum içindeydi ve küller her tarafa uçuşmaktaydı. Fakat yatağından 1.5 metre ötede yanan kadın kül yığını haline geldiği halde, ne yatağı ve çarşafları ne de odanın mobilyaları hasar görmüştü. Yetkililer çok ayrıntılı bir araştırma yapmışlar fakat yanmanın sebebini bulamamışlardır. Zira odada yangın çıkması için sebep yoktu; ne ateş vardı nede ateş çıkaracak bir şey. Odadaki eşyalar hatta yatak çarşafları bile sağlam duruyorlardı.
Bu, sonradan kayıt altına alınmış " kendiliğinden yanma" olayları arasında ilk örneklerden biri kabul edildi.
18 yüzyılda çok sayıda kendinden yanma vakası tespit edildi fakat ilim adamları ve doktorlar bir türlü sebepsiz bu yanmalara bir ad koyamıyorlardı.
Dr. Merille, Fransada Caen şehrinde görev yapıyordu. Bir gün bir ölüm nedeniyle ilgili olarak çağrıldı. Yaptığı incelemede: ölünün vücudu yerde uzanıyordu. Geriye kül yığınından başka bir şey kalmamıştı, kemikler sıcaktan eriyerek eğilip bükülmüştü. Doktorun raporunda kemikleri erimiş olmasını belirtmesi çok ilginçtir; zira kemiklerin erimesi için en az 1500 derece ısı gerekir, oysa rapora göre "Evdeki eşyalardan hiç biri yanmadan zarar görmemişti kadının geceliği oturduğu sandalyenin 30 cm ilerisinde el değmemişçesine duruyordu. Üzerindeki elbiselerin dışında odada yanan başka hiçbir şey yoktu." Kimileri bu yanmaları Tanrının gazabı olarak görmektedir, bu korku eski çağlardan beri vardır. "Onları Tanrının gazabı yok ediyor. Tanrının yakıcı nefesi kül haline getiriyor." Bu doğru muydu ?
Yukarıdaki olayların benzerine daha yüzlerce misal verebiliriz. Biz burada bu hususta yapılmış araştırma ve incelemeleri ele alıp neticeleri üzerinde tartışacağız.
Bu yanma olayları ile ilgilenen araştırmacılar olayların gittikçe artığını söylüyorlar . Bazı gazeteciler bu hadiselerle ilgili bilgi topluyorlar. Tıp dergilerinde yazılar yazılıyor fakat doğru dürüst hiçbir netice alınamıyor.
Kendiliğinden yanma olayları üç safhada oluyor:
1- Çok kısa bir zaman içinde gerçekleşiyor, yananın ne yardım isteyecek nede ne olduğunu anlayacak zamanı oluyor.
2- Olaylar çok büyük nispete ölümle neticeleniyor ve bu sebepten kurbanların ne olduğunu anlatma imkanı olmuyor.
3- Üçüncü çok ilginç durum : Böyle bir yanma olayı ya yanan yapayalnızken oluyor veya birkaç kişi iseler o zaman hepsi birden yanıp ölüyorlar. Yani hadiseye canlı şahit bulunmuyor.
1885 gecesinde Amerika'da bir karı koca ve yanların da çalışan işçileri yılbaşını kutlamak için mutfakta oturup içki içiyorlar, daha sonra işçi üst kattaki odasına yatmaya çıkıyor. Ertesi sabah aşağı inen işçi mutfağa girdiğinde etrafın ince bir yağ tabakası ile kaplı olduğunu ve acı bir koku hissediyor. Evin beyi yerde yatıyordu ve ölmüştü, hemen yandaki evde oturan çocuklarına haber vermeye gitti ve oğluyla geri dönüp araştırınca mutfak masasının yanında döşemede bir yanık delik vardı. Döşeme yanmıştı ve aşağıya bakınca evin hanımının yerde yanık kemikler yanık kafatası ve küllerini gördüler. Bu kez kurban ikiye çıkmıştı. Yapılan araştırma sonunda hadisenin nasıl oluştuğu hakkında bir karara varamadılar.
Sonuç olarak günümüze doğru bu olaylar dünyanın bazı bölgelerinde görülmeye devam etmektedir. Sırrı halen çözülmemiş bu ilginç vakada insan şunu da düşünmeden edemiyor. Bu insanlar acaba zamanın bir muhteremini kızdırıp ta “ocaklarına ateşler salınsın… beddualarına mı denk geldiler?
GÜNÜN SÖZÜ
İNAN SANA DEĞİL KASTIM, CAHİLLE MUHABBETİ KESTİM.
AŞIK VEYSEL
TEBESSÜM
Bir Amerikalı, bir İngiliz ve bir Iraklı kahvede oturmuş çay içiyorlar.
Amerikalı çayını bitirince bardağı havaya fırlatmış, silahını çıkarıp bardağa ateş edip parçalamış:
"Bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki biz Amerika'da ayni bardakla iki kere cay içmeyiz"
İngiliz de bunun üzerine çayını bitirip bardağı havaya fırlatmış ve ateş ederek bardağı parçalamış:
"Bizim İngiliz kumsallarında bardak yapacak cam için o kadar çok kumsal vardır ki, ayni bardakla iki kere cay içmeyiz"
Bunun üzerine Iraklı da çayını bitirmiş, bardağı havaya fırlatmış ,silahını çekip Amerikalı ve İngiliz’i vurup öldürmüş:
Bağdat'ta bu İngiliz ve Amerikalılar dan o kadar çok var ki, biz aynı adamlarla oturup iki kere çay içmeyiz..."