Bizim jenerasyonun çocukluğu sokaklarda oyunlar oynayarak geçti. Tatillerde sokaklarda arkadaşlarımızla geç saatlere kadar oynar, çocukluğumuzu doyasıya yaşardık.
Evimizin yedek anahtarı mahalle bakkalımızda olurdu.
Susayınca komşu teyzelerden(terliysek ikazımızı da alırdık) suyumuzu içerdik.
Bizleri sataşanlardan korumak mahalledeki ağabeylerimizin göreviydi.
Acıkınca manav amcamızdan avanta elmalarımızı yemeye giderdik.
Mahallenin pastanesinden yayılan muhteşem poğaçanın kokusuna kapılıp giden her çocuk parası olsun olmasın nasibini alırdı.
Dondurmacımızdan veresiye dondurmalarımızı alır,ailelerimiz yeminlerle zorla ödemeleri yapardı.
Biz büyüklerimizi severdik,inanırdık;GÜVENİRDİK..
Şimdi ne değişti de çocuklarımız katledilmeye başlandı. Kaçırılma,tecavüz ve öldürülme haberleri hepimizin ruh sağlığını bozulmaya başladı.Can parelerimizi değil kapı önüne bırakmak,herkeslerden sakınır kaçırır olduk.
Özge canımızla dalga dalga yayılan tepkiler,en son yaşanan vahşetlerle birlikte artık çözümü kaçınılmaz kılıyor.
İş artık sosyal medyanın tekelinden çıkıp yetkililere kalıyor ama sessizce, cılızca,yavaşçadan değil gürültülü olarak tepkiler bekliyoruz.
Aile bakanlığı ortalığı ayağa kaldırmalı.
Meclis olağanüstü toplanıp hızlıca kararlar çıkarmalı.
Herkesimin ortak tepkisi olmalı.
Dünya tecavüzcülerin başına yıkılmalı.
Cezalar mahkumların elinden değil,artık devletin elinden güçlüce olmalı.
Hadımsa hadım,işkenceyse işkence, idamsa idam.
Ne olacaksa bir an önce olmalı ki yüreklerdeki yangın biraz olsun sönebilsin. Sapıkların gözleri korkup cesaret dahi edemesinler.
İşkence kimsenin ama hiç kimsenin evet diyebileceği bir şey değil. Ama özellikle küçücük bedenlere tecavüz gibi bir işkenceyi uygulayan ve Adana'da olduğu gibi çocuğu canlı canlı yakıp bıçaklayan o sapıklara da insan muamelesi yapmak ne kadar doğru olur?
Orta Çağ'da işkence, Avrupa'da gündelik hayatta sık sık görülen bir cezaydı. Roma ve İspanya'da meşhur engizisyon usulü işkence, uzun zaman devam etti. Kilise, işkenceye karşı görünmesine rağmen Orta Çağ'da yapılan pek çok işkencede mühim rol oynadı veya işkence olaylarına göz yumdu. 13. yüzyılda Roma Hukuku'nun yenilenmesiyle, ceza uygulanmasında işkence usulleri tekrar ortaya çıktı. Batı Avrupa ülkelerinde engizisyon usulü işkence, acımasızca uygulandı. İtirafın ispat edici gücüne öylesine inanılıyordu ki, itiraf edilmiş olayın tersi gerçeğe daha yakın olsa bile hakim tarafından dikkate alınmazdı.
Fransa'da tecavüz suçlularına uygulanan cezalar ise tarihe geçecek nitelikte en ağır olanlarıydı...
Söz konusu evlatlarımız,ciğerparelerimiz ise orası sözün bittiği yerdir artık. İdam bile ceza sayılmaz böyleleri için...
TEBESSÜM
Adam bakmış, küçük oğlu Hz. İsa’nın resmi önünde dua ediyor.
– “Tanrım anneme, babama, büyük babama uzun ömür ver. Güle güle anneanne…”
Bir anlam verememiş bu duaya… Ancak ertesi gün acı haber gelmiş.
Anneanne sizlere ömür… Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine dua da:
“Tanrım anneme babama uzun ömür ver. Güle güle büyükbaba…” Ertesi
gün büyük baba da ölmüş…
Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada: – “Tanrım anneme uzun ömür ver. Güle güle baba…”
Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmiş yatmış. Tetkikler, tahliller, kalp
elektrosu, röntgen çekimleri… Sapasağlam. Bakmış karısı iki gözü iki
çeşme ağlıyor.
“Ne oldu hanım?”
“Bizim postacı”, demiş hanım. “Ne iyi adamdı. Bugün haber aldım. Ölmüş!”
GÜNÜN SÖZÜ
"Çocuğun kalbi ekilmemiş tarlaya benzer; ne eksen tutar.
Hz. ALİ