Parkta anne küçük kızına sesleniyor.”Emili! dikkat et düşeceksin”
Soruyoruz ;”Emel veya Emine mi demek istemiştiniz?”
Baştan aşağı yabancı marka ile donatılmış anne şımarıkça” Ne Emine’si Emeli.Kızımın adı Avrupai bir isim; Emili!
Adını dahi telaffuz edemediği alış veriş merkezinde alış veriş yapar,
Yabancı bir markanın şubesinde 20 TL^ye tadından bir şey anlamadığı ama sırf havasına tatsız kahvesini içer,
Sırf bazıları giyiyor diye tuhaf markalı cicileri sırtına çeker,
Birkaç yüz kelimeden oluşan anadilini eğer büker ve sonrada milliyetçilikten bahseder.
Türk dilinin yıllardan beri çeşitli tehdit ve tehlikelere maruz kaldığını defalarca uzmanlar uyarmaya çalışıyorlar.
Özellikle de bölücü unsurların Türkçe'ye yönelik saldırıları son yıllarda daha da arttı.
Güzel Türkçemiz ne yazık ki yabancı dillerin istilası altında.
Başta cadde, sokak isimleri olmak üzere lokanta, eğlence ve alışveriş merkezi ile birçok işyeri isimlerinin yabancı sözcüklerden seçilmesi, bu şekilde Türkçenin adeta yok sayılması dilimize büyük darbe vurmakta. Hata bu ucube durum çocuklarımıza verilen isimler de bile etkisini hissettirmektedir
Yabancı isimlerle açılan işyerlerinin daha havalı göründüğünü düşünenler ya da bu şekilde daha çok müşteri çekmeyi umut edenler yanılmaktadır. Yabancı tabela hastalığına millet olarak son vermeliyiz. Devletimizin, belediyelerimizin bu konuda önlem alması da bir mecburiyet haline gelmiştir. İşyerlerinin Türkçe isimlerle açılması teşviklerle mutlaka özendirilmelidir. Öte yandan radyo ve televizyon programlarında, dizilerde, reklamlarda, şarkı sözlerinde bile Türkçeyi yozlaştıran örneklerle karşı karşıya kalıyoruz. Türkçenin hatalı kullanımının önüne geçilmesi, topluma örnek olması gereken kesimlerin Türkçeyi doğru bir şekilde kullanması bu noktada büyük önem taşımaktadır.
En büyük miraslarımızdan biri olan dilimize her zamankinden daha fazla sahip çıkılmalı ve gereken özenin gösterilmelidir.
GÜNÜN SÖZÜ
Dilini kaybeden bir millet, her şeyini kaybetmiş demektir.
Peyami Safa
TEBESSÜM
Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırmış ve sormuş:
-Oğlum Kadeş Savaşını kim yaptı?
Çocuk hemen yanıtlamış:
-Hocam vallahi billahi ben yapmadım.
Hoca sinirinden çıldıracak. O sinirle dışarıya çıkmış, koridorda Matematik öğretmenini görmüş ve durumu Matematik öğretmenine anlatmış:
-Hoca hanım bu öğrenciler beni çıldırtacak; Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, vallahi billahi ben yapmadım diye yanıt veriyorlar, çıldıracağım...
-Hocam üzülmeyin çocuktur bunlar hem yaparlar hem de yapmadım derler... Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu Müdür Beyin odasında almış.
-Müdür Bey bu nasıl bir okul, ne öğrencisinde hayır var, ne de öğretmeninde; öğrenciye Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, ben yapmadım diyor, öğretmene durumu anlatıyorum, bunlar çocuktur hem yaparlar hem de yapmadım derler diyor, kafayı yiyeceğim.
Müdür Bey: Siz hiç kendinizi üzmeyin Hocam, bunda merak edilecek birşey yok, şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş Savaşını kimin yaptığını sorarız... Tarih Öğretmeni aldığı yanıt ile oracığa yığılıp kalmış ve Müdürden bir hafta izin almış...
Bir hafta sonra Bakanlıktan bir yazı:
Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilginize.
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?