Size hayatınızda en çok iz bırakan kimdir diye sorsam belki de birçoğunuz öğretmenini söyleyecek.
Gerçekten de bizde en derin izleri bırakan hayatımızın gidişatına yön veren şu an ki bulunduğumuz
konumlara gelmemizi sağlayan en önemli insanların başında öğretmenlerimiz gelir. Bir çocuğun yaşamı
boyunca karşısına çıkacak en büyük şans onu yönlendirecek ufkunu genişletecek yeteneklerini keşfedecek
bir öğretmendir. Hz. Ali’nin’’ bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’’ sözünü bir çoğumuz
biliyoruzdur. Bu nedenle öğretmenler ve öğretmenlik mesleği hafife alınamaz küçümsenemez
itibarsızlaştırılamaz.
Peki bizde durum ne? Öğretmenlere hak ettikleri değeri veriyor muyuz? Onların sorunlarından
haberdar mıyız? Öğretmen yetiştirme programlarımız nasıl? Bugünkü yazımda dilimin döndüğünce kamu ve
özelde çalışan öğretmenlerimiz ve onların yaşadığı sorunlardan bahsedeceğim. Geleceğimizin teminatı
ülkemizin yarınları çocukları eğiten öğretmenler türlü sorunlarla uğraşıyor. Toplumda öğretmenin tatili çok
yazın 3 ay kışın 15 gün tatil yapıyor işleri kolay algısı değişmeli. Özeldeki öğretmenler zaten bu kadar tatil
yapmıyor, kamuda çalışanlar ise türlü sorunlarla uğraşıyorlar. O kadar öğrencinin geleceğinin şekillenmesi
öğretmene bağlı. Alın teri dökülen her meslek kıymetlidir, emek kutsaldır. Ancak ülkemizin hekimlerini de
mühendislerini de yetiştiren öğretmenler olduğu için öğretmenlerin işlerinin ne kadar zor olduğunu
anlayabiliriz. Anne baba olarak bizler bazen evde bir iki çocuğun eğitimi konusunda sıkıntıya düşerken,
öğretmen her biri ayrı bir dünya ayrı bir karakter olan yüzlerce çocuğun eğitimi ile meşgul. Bu nedenle
öğretmenlerde de yıpranma payı getirilip biraz olsun erken emeklilik şansı erilebilir. Kamuda çalışan
yaklaşık bir milyon öğretmen ve üzerinde özel okullarda çalışan sayıları yüzbinlere ulaşan öğretmenleri
ideolojik yaklaşımlardan uzak ekonomik kaygısı olmayan sadece çocukları geleceğe nasıl hazırlarım
sorusunu kendine soran öğretmenler haline getirmenin karar mercilerinin aslı görevlerinden biri olduğunu
düşünüyorum. Önceki bakan uzman öğretmenlik baş öğretmenlik diye bir kademelendirme getirmişti
bunun ne kadar yanlış bir uygulama olduğundan geçmiş yazılarımda bahsetmiştim. Öğretmen zaten
diplomayı aldığı zaman uzman oluyor. Bu şekilde öğretmenleri bir sınıflamaya tabi tutarsak o zaman veliler
nezdinde uzman olmayan öğretmenlerin itibarı zedelenir. Her bir veli çocuğunun uzman öğretmenlerden
ders almasını ister. Hem bu uzman öğretmenlik sınavında çıkan sorular o kadar kolaydı ki sırf on yılı
dolduran öğretmeni uzman yapmak için yapılmış formalite bir sınavdı. Diğer bir konuda seçim öncesinde en
düşük memur maaşı 22 bin T’ye yükseltildi ama bu zam seyyanen yapıldığı için öğretmen ek ders ücretleri
çok komik rakamlarda kaldı bu durumda öğretmenlerin kendi okullarında ek ders almayıp özel okul ve
kurslara yönelmesine enden oldu. Bu hem yasal değil hem özeldeki öğretmenlerin iş imkanını azaltması
açısından doğru değil. Özel sektörde çalışan öğretmenlerin durumu ise içler acısı düşük maaşlar, angarya
işler, ödenmeyen ya da eksik ödenen SGK primleri, insan onuruna yakışmayacak şekilde rencide edici
söylemler, mobbingler say say bitmez. Bu konuda maalesef bakanlık bir çalışma yapmamıştır. 2014 yılında
dershane yasası ile dershanelerin temel liseye dönüşüp sonrada kapanması gerçi şimdi adı değişti
eskisinden daha fazla oldu sayıları. Bu yasanın çıkacağı zaman sektörün önde gelen patronlarının isteklerine
bakanlık maalesef boyun eğdi ve kamudaki öğretmenden düşük alamayan öğretmenlerin asgari ücretle
çalıştırılmalarının önü açıldı. Günümüzde özelde çalışan öğretmenlerin kahir ekseriyeti asgari ücret veya bir
tık üzerinde maaşla hayatlarını idame ettirmeye öğrenciye faydalı olmaya çalışmaktadır.
Bunun gibi yanlışlar Türkiye’de öğretmenlik mesleğinin itibarının düşmesine neden olmuştur
maalesef. Öğretmenler ki toplumun aynaları topluma yön veren insanlardır. Onların hem ekonomik olarak
hem sosyal olarak itibarını yükseltmek hükümetin bakanlığın elinde. Bu yönde çalışmaların ivedilikle
yapılmasını bekliyor, öğretmenlerin geçim sıkıntısı, tayın sıkıntısı, gibi sorunlardan arınarak geleceğin
teminatı çocukların gelişimine kendilerini tam anlamıyla vermelerini bekliyoruz. Sözün özü Türkiye’de
öğretmen olmak zor zanaat, veliden dayak yiyen, Müdürden azar işiten, kurum sahibinin mobbingine maruz
kalan, itibarsızlaştırılan, öğrencilerin tehdidine maruz kalan hep öğretmenler…
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?